Avrupa merkezli şirketlerin Türkiye’de şirket kurma eğilimi, son yıllarda yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda hukuki ve vergisel gerekçelere dayanmaktadır. Bu tercihin arkasında, Türkiye’de uygulanan kurumlar vergisi yanında yabancı yatırımcılara tanınan çalışma ve oturma izni kolaylıkları da belirleyici rol oynamaktadır.
Türkiye’de kurumlar vergisi oranı yüzde 25 olarak uygulanmaktadır. Sayısal oran bakımından Avrupa Birliği ülkeleriyle büyük bir fark bulunmamakla birlikte, esas avantaj vergi matrahının tespitinde ortaya çıkmaktadır. Avrupa ülkelerinde gider yazılabilir kalemler sıkı şekilde sınırlandırılırken; Türkiye’de özellikle danışmanlık, hizmet, yazılım ve operasyonel faaliyet yürüten şirketler bakımından çok daha geniş bir gider indirimi imkanı tanınmaktadır. Ofis ve kira giderleri, araç ve seyahat harcamaları, teknoloji yatırımları, hukuki ve mali danışmanlık giderleri ile personel maliyetleri, vergi matrahının düşürülmesinde etkin şekilde kullanılabilmektedir. Bu durum, fiilen ödenen efektif kurumlar vergisi oranının Avrupa’ya kıyasla daha düşük gerçekleşmesine yol açmaktadır.
Vergisel avantajların yanı sıra, Türkiye’nin Avrupa Birliği ülkeleriyle imzaladığı “Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmaları” da hukuki güvenliği artıran önemli bir unsurdur. Bu anlaşmalar sayesinde, Türkiye’de elde edilen kazançların Avrupa’da yeniden vergilendirilmesi önlenmektedir. Gelirin hangi ülkede vergilendirileceği, vergilendirme yetkisinin hangi devlette olduğu, verginin tam mı kısmi mi alınacağı, diğer ülkede ödenen verginin mahsup edilip edilmeyeceği, temettü, faiz, lisans bedeli gibi gelirlerde azami stopaj oranları bu anlaşmalar ile belirlenir. Böylece şirketler, uluslararası vergi planlamasını hukuka uygun ve öngörülebilir bir çerçevede yürütebilmektedir. Türkiye; Almanya, Fransa, Hollanda, İtalya, Belçika, İspanya, Avusturya, İsveç, Danimarka başta olmak üzere hemen hemen tüm Avrupa ülkeleriyle Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması imzalamıştır. Bu da Türkiye’yi Avrupa şirketleri için hukuken güvenli bir yatırım ülkesi hâline getirir.
Buna ek olarak, Türkiye’de kurulan şirketlerin yurt dışındaki müşterilere sunduğu hizmetler bakımından Katma Değer Vergisi istisnası uygulanması, Avrupa şirketleri açısından önemli bir dolaylı vergi avantajı yaratmaktadır. Hizmet ihracatı kapsamında değerlendirilen bu faaliyetlerde KDV’nin sıfır oranlı uygulanması, özellikle danışmanlık ve yönetim hizmetleri sunan şirketler için ciddi bir maliyet avantajı sağlamaktadır.
Ancak Türkiye’yi cazip kılan unsurlar yalnızca vergisel değildir. Çalışma izni ve oturma izni rejimi, yabancı şirket ortakları ve yöneticileri bakımından dikkate değer kolaylıklar sunmaktadır. Türkiye’de kurulan bir şirkette ortak veya yönetici sıfatıyla görev alan yabancı uyruklu kişiler, şirket üzerinden çalışma izni başvurusunda bulunabilmektedir. Çalışma izninin alınmasıyla birlikte, ayrıca bir ikamet iznine gerek kalmaksızın Türkiye’de yasal olarak oturma hakkı da kazanılmaktadır. Bu durum, Avrupa şirketlerinin Türkiye’de fiilen faaliyet göstermesini ve yönetsel kontrolü doğrudan sağlamasını mümkün kılmaktadır.
Özellikle şirket ortağı olan yabancı yatırımcılar açısından çalışma izni, aynı zamanda uzun süreli oturum hakkı doğurmakta; aile bireyleri bakımından da ikamet izni başvurularının önünü açmaktadır. Avrupa’daki karmaşık ve uzun süreli göç prosedürleriyle karşılaştırıldığında, Türkiye’deki sistemin daha hızlı ve pratik olduğu görülmektedir.
Tüm bu unsurlar birlikte değerlendirildiğinde, Türkiye; hukuki alt yapısı, uluslararası vergi anlaşmaları, geniş gider yazma imkânı ve yabancı yatırımcılara tanınan çalışma ve oturma izni kolaylıklarıyla, vergisel ve hukuki açıdan avantajlı bir konuma gelmiştir. Elbette bu avantajlardan yararlanabilmek, şirket kuruluşunun ve faaliyet yapısının doğru kurgulanmasına bağlıdır. Aksi halde, hatalı yapılandırılmış bir şirket, ilerleyen süreçte vergi incelemeleri ve idari yaptırımlarla karşı karşıya kalabilir. Bu nedenle Türkiye’de şirket kurmayı planlayan Avrupa şirketlerinin, süreci baştan itibaren hukuki ve mali açıdan profesyonel destekle yürütmesi büyük önem taşımaktadır.