CHP davasındaki erteleme kararının yarattığı rahatlama finansal piyasalara yansırken, cari dengedeki iyileşme ve bütçe gelirlerindeki artış yılsonuna daha iyimser bir tabloyla girileceğine işaret ediyor.
Siyasetin ve jeopolitik gelişmelerin ekonominin önünde seyrettiği günleri yaşamaya devam ediyoruz. Bu hafta başında CHP davasında erteleme kararı çıkması ve bunun süreçle ilgili belirsizliği kısmen azaltması piyasalara da olumlu bir şekilde yansıdı. CDS oranlarındaki gerileme ve hisse senedi piyasasındaki güçlü çıkış piyasanın algısını yansıtan iki önemli veri oldu. Önümüzdeki süreçte siyasetin ağırlıklı etkisinin devam edeceğini öngörmek çok yanlış olmayacaktır. Bununla birlikte 15 Eylül öncesine göre stresin bir miktar azaldığı bir sürecin önümüzde olduğunu görebiliyoruz.
Siyaset yerini bir süreliğine jeopolitiğe bırakabilir
Diğer taraftan, jeopolitik gelişmeler güçlü bir şekilde devrede olmaya devam ediyor. İsrail’in Gazze’yi işgal planında adım adım ilerlemesi önümüzdeki süreçte hem küresel açıdan hem bizim açımızdan önemli yansımaları olabilecek bir süreç gibi de gözüküyor. Bu siyasi ve jeopolitik gelişmelerin ekonominin genel gidişatı ve finansal piyasalar üzerinde etkisinin önümüzde var olacağını unutmadan içeride ve dışarıda makroekonomik gidişatı anlamaya gayret edeceğiz.
Ödemeler dengesi finans hesabında güçlü iyileşme
Makro dengeler açısından en son gelen iki önemli veri, ödemeler dengesi ve bütçe verileri genel anlamda olumlu sinyaller verdi. Ödemeler dengesiyle başlayalım. Yılın ilk altı ayında 23 milyar dolara yaklaşan cari işlemler açığı Temmuz ayında 1,8 milyarlık fazlayla 21 milyar dolarlara doğru geriledi. Yaz aylarında özellikle turizm gelirlerinin etkisi ile beklenen bir gelişmeydi. Ağustos, hatta Eylül verilerinde de bir tabloyu görme olasılığınız yüksek görünüyor. Bununla birlikte, yılın son 3-4 ayında özellikle artan ithalatın da etkisiyle cari işlemler açığının 22-23 milyar dolar arasında bir noktada kapanma olasılığı yüksek görünüyor. Son gelen verilerde asıl dikkat çeken nokta Ocak – Haziran döneminde 370 milyon dolara açık veren ödemeler dengesi finans hesabının Temmuz ayında 17,7 milyar dolar fazlaya dönüşmesi oldu. Bu gelişmede en önemli unsurlardan birisi Türkiye’ye kredi ve mevduat girişlerindeki artışla beraber yerleşiklerin daha önce transfer ettiği fonlardan 5 milyar dolarlık kısmı yurt dışından geri getirmesi oldu. Diğer önemli bir unsur, hisse senedi ile tahvil piyasalarına girişlerin etkisiyle portföy yatırımlarında 6 milyar doları bulan giriş oldu. TCMB'nin faiz indirimlerine başlayacağı beklentisi özellikle tahvil piyasasında 5,3 milyar dolarlık bir girişe imkân vermiş görünüyor. Diğer taraftan, Türk vatandaşlarının yurt dışına gerek portföy yatırımı gerek kredi ve mevduat anlamında sermaye çıkışlarının sınırlı kalması da finans hesabındaki bu güçlü iyileşmeyi ortaya koymuş görünüyor. Geçtiğimiz iki ayda tekrar çıkışlara yönelik gelişmeler yaşansa da bu hafta başında siyasi gelişmelere yönelik belirsizliğin hafif de olsa azalması ve küresel finansal piyasaların küresel anlamda yılsonu risk alma istekliliğine de dikkate alacak olursak önümüzdeki süreçte mevcut tablo çok bozulmaz gözüküyor.
Bütçe’de gelir de harcama da artıyor
Bütçe tarafına baktığımızda, Ağustos ayında vergi tahsilatında izlenen güçlü yükselişin etkisi ile bütçe dengesinin 96,7 milyar TL’lik bir artıya dönüştüğünü izliyoruz. Geçtiğimiz yıl aynı dönemde 129 milyar TL üzerinde bir açık ortaya çıkmıştı. Vergi tahsilatında Ağustos ayında yıllık %99,5’lik bir artış izleniyor. Doğrudan gelir vergisi ve kurumlar vergisi tahsilatındaki artışlar bunda önemli paya sahip. Ekonomi yönetiminin kayıt dışı ile mücadele konusundaki gayretlerinin kısmen rakamlara yansımaya başladığını izleyebiliyoruz. Buna karşın, payı çok yüksek olan dolaylı vergilerde özellikle motorlu taşıtlar vergisinden alınan ÖTV’nin %76 yükseldiğini izlemek mümkün oluyor. Tütün ürünlerindeki ÖTV artışlı %500’leri geçmiş durumda. Veriler hem iç talepteki gidişatı hem de dolaylı vergilerin enflasyonist etkisini göstermeye devam ediyor.
Gelir tarafındaki olumlu bu tabloya rağmen faiz dışı harcamaların özellikle transfer harcamanın etkisi ile yükseldiğini görüyoruz. Önümüzdeki süreçte bütçe açığının yurt iç hasılaya oranının %3,5 civarında seyredeceğini öngörmekle birlikte bunun harcamalardaki kısıntıdan ziyade gelir tarafındaki güçlenmeyle desteklenmeye çalışılacağı anlaşılıyor. Orta vadeli programda bütçe açığının GSYİH’ya oranının gelecek 3 yılda yüzde 3’lerin üzerinde kalacağını, gelir artışı kadar harcama artışlarının da planlandığını görüyoruz. Deprem harcamalarındaki düşüşün olumlu yansımaları rakamlarda ortaya çıkıyor. Deprem harcamaları hariç bütçe açığı GSYİH oranının %2,2 seviyesine gerilediğini izliyoruz. Makro dengeler açısından ödemeler dengesi ve bütçe rakamlarındaki görece olumlu seyir, piyasaların yılsonuna kadar daha iyimser kalması açısından ilave faktörler olmaya muhtemelen devam edecektir.