2026 yılına yaklaşırken öne çıkan ana risk konuları arasında başlıca; küresel piyasalarda yüksek değerlemeler, yapay zekâ sektöründeki gelişmeler, özel kredi piyasası ile ilgili riskler, anayasa mahkemesinin gümrük vergileri ile ilgili kararı, uzun vadeli tahvil faizlerindeki yükseliş riski ve FED’in faiz indirim sürecine ilişkin belirsizlik olarak sıralanabilir. Yukarıda bahsettiğimiz bazı temalara ilişkin risklerin sorgulanması ile küresel risk barometresi de olarak izlenen S&P 500 endeksinde Kasım ayında bir düzeltme süreci gördük ve ardından 20 Kasım diplerinden bu yana ise yukarı hareketin etkili olduğunu takip ettik. FED Başkanı Jerome Powell’ın aksine bazı FED üyelerinden kısa vadede bir faiz indiriminin daha gerekebileceğine ilişkin açıklamalar, FED başkanlığına ilişkin haber akışları ve Rusya-Ukrayna konusuna ilişkin olumlu bazı haber akışları bu görünüme destek oldu. Önümüzdeki dönemde S&P 500 endeksindeki boğa piyasasının devam edip etmeyeceğine ilişkin tartışmalar sürerken yıl sonu rallisine yönelik sinyaller aradığımız ortamda FED’in 10 Aralık’ta vereceği mesajların riskli varlıklar açısından önemli olacağını bekliyoruz.
Piyasalar, FED’in 10 Aralık’taki mesajlarını beklerken, ECB’nin enflasyonda yukarı yönlü risklere vurgu yaptığını ve beklemede kaldığını, Japonya Merkez Bankası'nın ise bu ay faiz artıracağına dair beklentilerin gündemde kalmaya devam ettiğini görüyoruz. FED’in 10 Aralık’ta açıklayacağı yılın son faiz kararı öncesi bu hafta banka yetkilileri sessizlik döneminde. Hatırlanacağı üzere FED Başkanı Powell bir önceki toplantıdaki açıklamalarında, Aralık ayında faiz indirimine kesin gözle bakılmaması gerektiği yönünde uyarılarda bulunmuştu ve faiz indirimlerine yönelik belirsizlik öne çıkmıştı ancak son açıklamalara baktığımızda, New York FED Başkanı Williams’ın kısa vadede bir faiz indiriminin daha gerekebileceğine ilişkin açıklamalarının ardından Waller ve Daly’den gelen benzer açıklamalarla Aralık ayı faiz indirimi beklentilerinin güçlendiğini gördük. FED yetkililerinden Christopher Waller açıklanan bazı verilerin istihdam piyasasının 25 baz puan büyüklüğünde bir faiz indirimini daha gerekli kılacak kadar zayıf olduğuna işaret ettiğini söyledi.
Ayrıca Mayıs ayında görev süresi dolacak olan Powell’ın yerine geçecek kişinin belirlenmesinin de 2026 yılında FED’in para politikasını gevşeteceği beklentilerine desteklediğini not edebiliriz. Kısacası FED açıklamaları ile Beyaz Saray Ulusal Ekonomi Konseyi Direktörü Kevin Hassett’in FED başkanlığı için en önde gelen aday olarak görüldüğüne dair haberlerin de desteğiyle piyasada Aralık ayı faiz indirimi beklentileri yüzde 80’nin üzerine yükselmiş durumda. Bu beklenti, kısa bir süre önce ise yüzde 30 civarındaydı. Trump, FED başkanı adayını 2026 yılının başında açıklayacağını duyururken, piyasada yeni başkan ve geciken makro verilerin faiz indirimlerini hızlandırabileceğine dair tartışmalar öne çıkıyor.
ABD'de bazı devlet hizmetlerinin durması nedeniyle veri toplanamadığı için Ekim ayı enflasyon ve istihdam verileri açıklanmayacak ve Kasım istihdam verisi ise FED’in 10 Aralık toplantısı sonrasında 16 Aralık’ta açıklanacak. Enflasyon ve istihdam verilerinin toplantı öncesinde görülmeyecek olması ve FED’den gelen son açıklamalar, faiz indirimi beklentilerini canlı tutuyor. Son verilere göre istihdamda zayıflama var ancak güçlü değil. Enflasyonda ise yukarı sapma görülmemesi kısa vade için olumlu olarak yorumlanabiliyor. Bu hafta Cuma günü açıklanacak PCE verilerinde de yukarı yönlü bir sapma görmezsek, bu görünüm korunabilir ve piyasalar açısından destekleyici olabilir ancak FED üyeleri arasındaki görüş ayrılıklarının soru işaretlerine neden olduğunu görüyoruz ve FED’in 10 Aralık’ta önümüzdeki döneme yönelik mesajlarının ve özellikle açıklama metnindeki tonlamanın 2026 faiz beklentilerindeki eğilimin riskli varlıklar açısından önemli olacağını düşünüyoruz. Piyasada, 10 Aralık’ta 25 baz puan faiz indirimine kesin gözle bakılıyor ve her ne kadar destekleyici politikaların 2026 yılında da devam edeceğine dair beklentiler piyasalara destek olan temalardan biri olsa da açıklama notlarındaki şahin bir tonlama riskini akılda tutmakta fayda olduğunu düşünüyoruz. 10 Aralık’taki mesajlar ardından enflasyon ve istihdam gibi kritik verilerin açıklanmaya başlanacağını ve kısa vadede risk iştahını şekillendireceğini bekliyoruz. Daha orta vadede ise anayasa mahkemesinin Trump’ın tarife kararının ve tahvil faizlerindeki yükseliş risklerinin kritik risk konularından biri olduğunu düşünüyoruz. Strateji raporlarımızda vurguladığımız gibi büyük resimde 2026 senesinin küresel bir krize sahne olacağını düşünmeye devam ediyoruz ancak boğa piyasalarının zirvelerini tahmin etmenin çok zor olduğunu, bu nedenle henüz bu olasılığa göre pozisyon almak için erken olduğunu düşünmeye devam ediyoruz.