Küresel piyasalarda; yapay zekâ sektöründeki gelişmeler, özel kredi piyasasıyla ilgili riskler, Anayasa Mahkemesi’nin gümrük vergileriyle ilgili kararı, uzun vadeli tahvil faizlerindeki yükseliş riski ve FED’in faiz indirim sürecine ilişkin tartışmaların 2026 yılında öne çıkan ana risk konuları olduğunu düşünüyoruz. Kısa vadede ise jeopolitik risklerin dengelenmesi, ekonominin dirençli kalması, faiz indirimi beklentilerinin korunması gibi konuların risk iştahına destek olduğunu, küresel risk barometresi de olarak izlenen S&P 500 endeksinde yukarı hareketin etkisini sürdürdüğünü takip ediyoruz. Bu hafta Noel tatili nedeniyle ABD ve birçok Avrupa piyasası kısa bir haftaya başlarken, hisse senetlerinin yükseldiğini altın, petrol gibi emtianın ise değer kazandığını takip ettik.
ABD'de bu hafta açıklanan ve ekonominin üçüncü çeyrekte beklenilenden çok daha hızlı büyüdüğünü gösteren büyüme verisinin risk iştahına destek olduğunu gözlemledik. Noel rallisine ilişkin beklentilerin öne çıktığı piyasada küresel risk barometresi de olarak izlenen S&P 500 endeksi, altın ve gümüş yeni rekor seviyeleri test ederken, dolar endeksinin baskı altında kalmaya devam ettiğini takip ediyoruz. Japonya Merkez Bankası faiz artırımına giderken, Avrupa Merkez Bankası ise beklemede kalmaya ve enflasyonda yukarı yönlü risklere işaret ediyor ve FED’in gelecek yıl faizleri düşürmeye devam edeceği yönündeki beklentileri dolar endeksindeki baskıya destek olmaya kalmaya devam ediyor.
Önümüzdeki dönemde S&P 500 endeksindeki boğa piyasasının devam edip etmeyeceğine ilişkin tartışmalar sürerken, yıl sonu rallisine yönelik beklentiler korunuyor. FED’in 10 Aralık’taki sınırlı şahince değerlendirilen mesajlarının ardından, geçen hafta açıklanan istihdam ve enflasyon verileri FED’in faiz indirimleri için alan yarattı ancak verinin kalitesi ile ilgili soru işaretleri de öne çıktı. Zayıf sinyaller üretmeye devam eden istihdam verisinin ardından, ABD TÜFE verisinin yıllık bazda hem manşet hem de çekirdekte ortalama beklentinin oldukça altında, beklenti bandının da altında kaldığını takip ettik.
Son FOMC toplantısında bölünmüş bir komite ile karşı karşıya olan FED Başkanı Powell’ın aşırı şahine veya güvercine kaçacak vurgulardan kaçındığını, önümüzdeki dönem için veriye bağlı yaklaşıma ve kararların toplantı bazlı alınacağına işaret ettiğini, kısacası hem temkinli hem de esnek kaldığını görmüştük. Powell’ın basın toplantısında zayıf istihdama yani aşağı yönlü risklere ilişkin vurguları öne çıkarken ve enflasyon risklerinin kontrol altında olduğuna işaret ettiği “enflasyon ilk yarıda yükselebilir ancak ikinci yarıda gerileyecek ifadesi”, geçen hafta açıklanacak verilerle ilgili olarak ise veri toplamadan kaynaklı kalite sorunlarının olabileceğine dair uyarılarda bulunduğunu hatırlatalım. Geçtiğimiz günlerde FED üyelerinden gelen son açıklamalarda ise bir süre mevcut seviyelerde kalınacağına ilişkin mesajlar öne çıktı. Örneğin 2026 yılında oy hakkı bulunan Cleveland FED Başkanı Beth Hammack, 2025 yılında gerçekleştirilen faiz indirimlerinin ekonomi üzerindeki etkilerini değerlendirmek için para politikası adımlara bir ara vermenin uygun olacağını söyledi. New York FED Başkanı John Williams ise son istihdam ve enflasyon verileri göz önüne alındığında faiz oranlarını tekrar düşürmek için acil bir durum olmadığını belirtti.
FED 2026 yılı için bir faiz indirimi daha öngörürken, piyasada son durumda 2026 yılı için iki faiz indirimi fiyatlanıyor. Ocak ayı faiz indirimi beklentileri yüzde 15 civarında, Mart ayı faiz indirimi beklentileri ise yüzde 40 civarında seyrediyor. Bu beklentide Mayıs ayında görev süresi dolacak olan Powell’ın yerine geçecek kişinin daha güvercin olacağına dair beklentiler de etkili olabilir. Trump, FED başkanı adayını önümüzdeki haftalarda açıklayacağını duyurdu ve basında Beyaz Saray Ulusal Ekonomi Konseyi Direktörü Kevin Hassett FED başkanlığı için en önde gelen aday olarak görülüyor. Biz ise Hassett isminin uzun vadede piyasalar açısından riskler barındırdığını düşünüyoruz. FED FOMC üyeleri arasındaki görüş ayrılıklarının soru işaretlerine neden olduğunu ve FED’in itibarına ilişkin tartışmaların 2026 yılının ana risk konuları arasında yer aldığını hatırlatıyoruz. 2026 yılındaki yeni atamalarla, Trump yanlısı bir FOMC üye yapısı olasılığının soru işareti yaratabileceğini not edebiliriz.
Kısa vadede, piyasaları desteklemek için olumlu küresel risk algısı, nispeten güçlü temeller ve küresel düşük volatilite bekliyoruz. Daha orta vadede ise yapay zekâ sektörü ile Anayasa Mahkemesi’nin Trump’ın tarife kararının ve tahvil faizlerindeki yükseliş risklerinin kritik risk konularından biri olduğunu düşünüyoruz. Piyasada yapay zekâ harcamalarının bir balon olduğuna dair görüşlerle, bu sektördeki yatırımların önümüzdeki yıllarda ekonomiye daha fazla katkıda bulunacağını bekleyenler de var. Strateji raporlarımızda vurguladığımız gibi büyük resimde, 2026 senesinin küresel bir krize sahne olacağını düşünmeye devam ediyoruz ancak boğa piyasalarının zirvelerini tahmin etmenin çok zor olduğunu, bu nedenle henüz ilgili olasılığa göre pozisyon almak için erken olduğunu düşünmeye devam ediyoruz.