Hangi seri olursa olsun enflasyon artışında son dönemde bir yavaşlama olduğu muhakkak.
TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamları özellikle 2022 Nisan ayından itibaren şaibeli bir duruma düşmüştü. İTO veya ENAG gibi kurumların alternatif enflasyon hesaplamalarıyla TÜİK’in rakamları arasında adeta uçurum oluşmuştu. Sn. Şimşek’in göreve geldiği Haziran 2023 ve sonrasında ise rakamların “normalize” olmaya başladığını görmüştük. Ancak son 7-8 aydır tekrar alternatif ölçümlere göre farklar ortaya çıkmaya başladı. Enflasyon seviyesi 3 sene öncesine göre göreceli daha düşük olduğu için, bu fark 2022’de görüldüğü kadar radikal boyutlarda değilse de, istatistiksel olarak olasılık sınırlarını da zorlamakta.
ENAG’ın yöntemleri ve kullandığı örneklem çok açık olmadığı için TÜİK karşılaştırmasını İTO ile yapmak durumundayız. (ENAG'a göre, mayıs ayında enflasyon % 3,7 arttı. Yıllık enflasyon ise % 71,2 olarak gerçekleşti). Bilindiği gibi İTO sene başında eski serilerini devam ettirirken, bunlara yeni bir enflasyon serisi daha eklemişti. İstanbul TÜFE’si olarak adlandırılan ve baz senesi 2023 olan bu seriye göre mayısta enflasyon % 2,83 olarak gerçekleşti. Bu ay TÜİK’in TÜFE’si ise %2 olan beklentilerin de çok altında kalarak %1,53 oldu. Bir serinin sadece İstanbul, diğerinin ise ülke geneli olması nedeniyle arada farklılıklar oluşabilir. Ancak bu ayki aralık, dikkati çekecek kadar büyük. Yıllık enflasyona baktığımızda fark daha da dikkat çekici. Şöyle ki, İstanbul TÜFE’sine göre son 12 ayda İstanbul’da enflasyon %46,6 olurken, TÜİK’e göre Türkiye genelinde enflasyon %35.4 olmuş!
Enflasyonun zayıflamaması sürpriz olurdu
Öte yandan, hangi seri olursa olsun enflasyon artışında son dönemde bir yavaşlama olduğu muhakkak. Ekonomi ilk çeyrekte sadece %2 büyürken, reel faizler bu kadar yüksek iken ve dolar kuru sene başından beri sadece %10 değer kaybetmiş ve son 2,5 ayda neredeyse sabit kalmışken, enflasyonun zayıflamaması zaten sürpriz olurdu doğrusu. Bu zayıflama trendinin çekirdek enflasyon verilerine nasıl yansıdığına baktığımızda ise benim önem verdiğim yönetilen-yönlendirilen fiyatlar hariç TÜFE’nin bu ay 1.49’a gerilediği görülüyor. Hizmetler TÜFE’si de %1.74 ile oldukça düşük gelmiş.
Enflasyon ile savaşta en önemli ayaklardan biri kuşkusuz maliye politikası. Resmi mayıs rakamları yayınlanmadan önce Hazine’nin MB’deki hesabının hareketlerine bakarak bütçenin bu ay nasıl bir performans gösterdiğine dair bir fikir oluşturabiliriz. Hazine’nin ay başında 258 milyar TL parası varmış. Ay sonunda bu rakam 634 milyar TL’ye çıkmış. Programa göre ay içinde toplamda 310 milyar TL borç geri ödemesi söz konusu. Ay içinde yaptığı borçlanma ise (TL+döviz) yaklaşık 300 milyar TL. Bu rakamlar bize bütçenin nakit bazda Mayıs ayında önemli boyutta fazla verdiğini göstermekte.
Gene enflasyon yönünden pozitif olarak değerlendirilebilecek gelişmelerden biri de dünya enerji fiyatlarının ılıman seyri. Bugünlerde 65 dolarlarda olan Brent petrol fiyatları 12 ay önce 80 dolarların üzerindeydi. Bu gelişme cari denge ve dolayısıyla döviz dengesi açısından olumlu. Ayrıca önümüz yaz ve turizmden gelen dövizler de cari dengeyi olumlu yönde etkileyecektir.
Daha önceki yazımda Merkez’in haziran ayını pas geçerek temmuzda faiz indirimlerine başlamasının daha doğru olacağını savunmuştum. Ancak yukarıda özetlediğim gelişmelere bir de reel sektörden gelen iniltileri de kattığımızda artık Haziran toplantısında bir indirim gelme olasılığının iyice artmış olduğu söylenebilir. Ancak bu noktada teknik bir noktayı da vurgulamak lazım: Merkez Bankası faizleri artırdığı 18 Nisan’dan beri neredeyse sadece borç verme faizi üzerinden fonlama yapıyor. Gelecek toplantı tarihi olan 19 Haziran’a kadar, ortalama fonlama faizini asıl politika faizi olan haftalık repo faizinin %46 olan seviyesine doğru mutlaka yaklaştırması gerekiyor. Bunu yapmak için bayram sonrasında fazla bir iş günü de kalmıyor. Bu süreçte ortalama fonlamayı indiremezse, piyasa bunu dövizde hâlâ devam eden önemli bir baskı olduğu şeklinde algılayacaktır. İzleyip göreceğiz.