Kasım ayı TÜFE’si %1.20 civarındaki beklentilerin de oldukça altında %0.87 geldi. Piyasada bu ay enflasyonda bir zayıflama olduğu şeklinde bir konsensüs oluşmuştu. Nitekim, İTO’nun İstanbul TÜFE’si bu ay %1.19 ile endeksin hesaplanmaya başlandığı son 2 yılın en düşük artış hızını gerçekleştirdi. ENAG’ın yayınladığı endeks bile bu ay %2.13 ile (ENAG’a göre) oldukça düşük çıkmıştı.
Bu sene enflasyonda istenilen inişi geciktirdiği iddia edilen gıdadaki zirai don ve kuraklığın etkisi Kasım ayında iyice devreden çıkmış gözüküyor. Bu ay gıda fiyatları gerileme kaydederken (%-0.69), 12 aylıkta da artış oranı manşet enflasyonun altında kalarak %27.44 oldu. (Ancak, özellikle bu artış oranına itiraz edenler çok olacaktır! İTO’ya göre bu oran %33.8.)
Enflasyonun hesaplamasında ana harcama gruplarındaki artış kadar, bu grupların sepet içindeki ağırlıkları da önemli. Mesela üzerinde çok yazılan-çizilen ve son 1 yıllık artışı %66 olan eğitim ücretlerinin TÜFE’ye hemen hemen hiçbir etkisi yok. Bu kalemin TÜFE sepeti içindeki ağırlığı sadece %2.31. (Türkiye’de özel okullara giden öğrencilerin oranı %8 olduğu için bu ağırlık oranı normal.)
Öte yandan, gıda, konut ve ulaştırma gruplarının sırayla yuvarlak olarak %25, %15 ve %15 olan ağırlıklarının toplamı sepetin %55’ini oluşturuyor. Ben yeni senede bu 3 gruptaki fiyat artışlarını doğrudan etkileyen ve fiyatı “yönetilen” mallardan olan enerji fiyatlarında hedeflenen enflasyon üzerinde artış yapılmasına karşıyım. Gerekirse buralarda ÖTV oranlarında ayarlamalar yapılarak fiyat artışlarının önüne geçilmeli. (Eğer birileri “ama vergi gelirleri azalır, bütçe açığı artar” derse, ben de “doğrudan vergi gelirlerinde artış yapılması ne güne duruyor?” derim.)
Öte yandan, eğer küresel konjonktür uygun giderse zaten enerji fiyatlarında bir sıçrama olma ihtimalini oldukça düşük buluyorum. Son dönemde enerji fiyatlarını etkileyen 2 önemli unsurdan bahsedilebilir. Birincisi Trump vergileri ve bunların Dünya ticaretine ve büyümesine olası etkileri. İkincisi ise başta Rusya-Ukrayna savaşı olmak üzere petrol ticaretini sekteye vurabilecek jeo-politik gelişmeler. (İran ve son dönemde de Venezüela da buna dahil edilebilir). Ancak, bu konularda en kötünün geride kaldığını, ve 2026’da Dünyada petrol fiyatlarını çok da yükseltmeyecek bir ılıman büyüme yaşanma ihtimalinin daha yüksek olduğu kanaatindeyim.
Bu 3 ağırlığı yüksek olan harcama grubu içinde en büyük çıban başının konut harcamaları olduğunu görüyoruz. Bu harcama grubunda son 12 aylık artış oranı neredeyse %51! Ekim’de %2.66 artış gösteren konut harcamaları Kasım’da da %1.70 ile yüksek kalmaya devam etmiş. Konutun içinde sadece kira değil ev ile ilgili elektrik ve gaz masraflarının da dahil olduğunu, ve bu kalemlere yeni senede yüksek zamlar gelmesinin beklendiğini dikkate alırsak (ki yukarıda ifade ettiğim gibi bu zamlar bence son derece “makul” tutulmalı), 2026’da en çok başı ağrıtmaya devam edecek olan kalemin bu olduğu söylenebilir. Tabii, bir de girişilen büyük çaplı toplu konut projelerinin ülkenin inşaat kapasitesini zorlayarak yeni senede genel inşaat maliyetlerini artıracağını da dikkate almak gerekir.
Dezenflasyon programının devamlılığı için bakmamız gereken başlıca kriterler cari açık ve rezerv durumu, büyüme oranı, ve enerji fiyatları olmalı. Son gelen %3.7’lik 3. çeyrek GSYH verisi enflasyon açısından ılımlı sayılabilir. Ancak çeyrekten çeyreğe artışın devam ettiği ve de son 2 ayda kapasite kullanımı ve PMI gibi verilerde artış olduğu da dikkate alınmalı. Bence, altına hücum furyasını atlattığımız için 2026’da cari açığa buradan bir baskı gelme ihtimali düşük. Enerji fiyatlarında da cari açığı çok yükseltecek ve enflasyonu zora sokacak yüksek oranlı bir artış beklemiyorum. Rezervler ise her ne kadar son 2 aydır bir duraklama içerisinde ise de, bugünkü 187 milyar dolar seviyeleri programın önemli bir ayağı olan döviz kur artışını sınırlı tutmak için yeterli sayılabilir.
Kasım enflasyon oranı önümüzdeki hafta beklenen “150 baz puanlık indirimi kesinleştirdi” diyebiliriz. (İndirimin 100 baz puanda bırakılması daha doğru olacaktır, ancak gerek piyasa baskılarını, gerekse de sonraki 3 ayda indirim yapamayacağını dikkate aldığımızda 150 baz puan daha gerçekçi duruyor.)
Sonuçta, sadece 1 ayın verilerine bakarak, “evet, enflasyonda kalıcı bir çözülme başladı” demek çok yanıltıcı olur. Beklentilerin kırılması için 3-4 ay üst üste 2026 için hedeflenen enflasyonla uyumlu veriler görmemiz gerekir. Bu bağlamda, özellikle yeni yıldaki zamlar, asgari ücret, memur ve emekli maaş artışlarının önemli olacağını söylemeye gerek yok.