Diğer bazı sektörlerde de üretici ve tüketici fiyatları arasında farklar olsa da, hiçbirisi bu iki sektördeki kadar çarpıcı değil.
Temmuz ayı enflasyonuyla ilgili bütün detaylar, geleneksel ve sosyal medyada bol bol değerlendirildiği için bunları tekrar etmeyeceğim. Bunun yerine, enflasyon verilerini kullanarak, reel sektörde giderek kronik hale gelen bir soruna, hazır giyim ve ayakkabı sektörleri üzerinden dikkat çekmek istiyorum.
2023 yılının haziran ayından beri uygulanmakta olan dezenflasyon programıyla birlikte, emek yoğun sektörler başta olmak üzere, şirketler kesiminden şikayetlerin arttığını görüyoruz. 2024’te daha çok TL’nin reel değerlenmesinden kaynaklanan ve ihracatçılarda yoğunlaşan sorunların, bu yıl reel faizlerin yükselmesi ve finansmana erişimin zorlaşmasıyla, imalat sanayiinin geneline yayıldığı anlaşılıyor. Şirketler kesimini temsil eden iş örgütlerinden ardı ardına yapılan açıklamalar da bu sorunlara dikkat çekiyor.
“Para kazanamıyoruz” şikayetlerinin daha genele yayıldığını görüyoruz
Sektör temsilcilerinin açıklamaları genelde, imalat sanayiinde kâr marjlarındaki erime, kârsız üretim ve hatta belli dönemlerde negatif marjlarla işleri döndürmek zorunda kalma ekseninde yoğunlaşıyor. Bu sorunlar daha çok emek yoğun ve ihracat ağırlıklı sektörlerde yoğunlaşsa da, son aylarda “para kazanamıyoruz” şikayetlerinin daha genele yayıldığını görüyoruz. Temmuz enflasyon verilerini, hem tüketici hem de üretici fiyat endekslerini kullanarak analiz ettiğimde, hazır giyim ve ayakkabı sektörlerinin sahadaki durumu çarpıcı bir şekilde yansıttığını gördüğümden, bu yazıda bu iki sektör üzerinden değerlendirmeler yapacağım.
Öncelikle, üretim maliyetlerinin seyrini gösteren Yurtiçi Üretici Fiyat Endeksi’nden (Yİ-ÜFE) başlayalım. Olası bir mevsimsellik etkisini bertaraf etmek için analizimi temmuz aylarını baz olarak yaptım. TÜİK verilerine göre, giyim eşyası alt sektöründe üretici maliyetleri bu yıl temmuzda, 2023 yılının temmuz ayına göre %110,7 artmış. Geçen senenin temmuz ayına göre artış ise %29,5. Bu yılın başından itibaren ise bu sektördeki üretim maliyetlerindeki artış %21,2 olmuş. Bu dönemde toplam endekse baktığımda, ekonomi genelinde üretici maliyetlerindeki artışlar sırasıyla, %75,6, %24,2 ve %17,1 olmuş. Yani, giyim eşyası sektöründe üretim maliyetleri endeks geneline göre daha hızlı artmış.
Aynı dönemde, giyim eşyası sektöründeki üretim maliyet artışlarına benzer yükselişi tüketici fiyatlarında görüyor muyuz diye baktığımda, ilginç bir tablo ortaya çıkıyor. Yine TÜİK’in tüketici fiyat endeksine göre, giyim sektöründe tüketici fiyatları son iki senede %54,7 artarken, son 12 aylık dönemde sadece %11,5 artmış. Daha da ilginci, giyim sektöründe fiyatlar 2025 başından itibaren %7,7 azalmış. Yani, aynı sektörde üretim maliyetlerinde meydana gelen artışlar, tüketici fiyatlarına benzer şekilde yansımamış. Bu analize ayakkabı sektörünü de ekleyerek aşağıdaki tablo üzerinden devam edelim:
Tabloya baktığımızda, ayakkabı sektöründe de benzer, hatta daha da çarpıcı bir durum görüyoruz. Son iki yılda, hangi vadede bakarsak bakalım, üretim maliyetlerindeki artışların tüketiciye yansıtılmasında büyük zorluk yaşandığı görülüyor. Tabloda ayrıca, her iki sektörde de üretim malyetlerindeki artışların genel endeksin bir hayli üzerinde olmasına rağmen, tüketici fiyatlarındaki artışların çok sınırlı kaldığını görüyoruz. Yazıyı veriye boğmamak için verileri eklemedim ama özellikle not etmek isterim ki, diğer bazı sektörlerde de üretici ve tüketici fiyatları arasında farklar olsa da, hiçbirisi bu iki sektördeki kadar çarpıcı değil.
Bu verilerin daha anlamlı bir analizi için, elimizde bu sektörlere ait toplulaştırılmış finansal tablolar olmasını tercih ederiz. Ne yazık ki böyle bir veri setine sahip değiliz. Hele bir de bu sektörlerdeki kayıt dışı faaliyetleri de hesaba katacak olursak, bilançolar üzerinden derinlemesine değerlendirme yapma şansımız pek kalmıyor. Fakat yine de, her iki sektörde de üretim süreçlerinde, yurtiçinden tedarik edilen üretim faktörlerinin payının daha yüksek olduğunu göz önüne alınca, başta işçilik maliyetleri olmak üzere, kira, elektrik, su ve doğalgaz maliyetleri gibi kalemlerde son yıllarda meydana gelen yüklü artışların, üretici fiyatlarında yukarıdaki sonucu doğurduğunu düşünebiliriz.
Veriler, bir şeylerin yanlış gittiğini gösteriyor
Peki bu maliyet artışları neden tüketici fiyatlarına yansımamış? Burada da, ihracatta pazar kaybeden üreticilerin yurtiçinde daha yoğun bir rekabete neden olması ve genel olarak tüketicilerin alım gücündeki zayıflama gibi faktörleri sayabiliriz. Özellikle dar gelirli kesimler için gıda, barınma, sağlık ve eğitim gibi harcamalara göre, giyim ve ayakkabı harcamalarından tasarruf etmek nispeten daha kolay olabilir. İlaveten, tüketicilerin böyle dönemlerde kaliteden taviz vererek daha düşük fiyatlı ürünlere kayması da söz konusu olabilir.
Bu iki sektörden doğrudan ya da dolaylı ekmek yiyen milyonlarca insanımız var. Bu veriler ve sektör temsilcilerinin açıklamaları, bu sektörlerde bir şeylerin ciddi bir şekilde yanlış gittiğini gösteriyor. Başta bu iki sektörde olmak üzere, uygulamakta olduğumuz dezenflasyon programının şirketler kesimi üzerindeki etkilerini iyi anlamak ve gerektiğinde programa düzeltmeler yapmak çok önemli. Verilerden yansıyan yardım çığlığını daha fazla duymazdan gelebilecek lüksümüz yok.