Türkiye ile Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) arasındaki ticaret hızla artarken, alacak tahsili sorunları da beraberinde geliyor. Dubai’deki şirketlerin Türkiye’den alacaklarını tahsilinde klasik dava yolları artık yerini uluslararası arabuluculuk modellerine bırakıyor.
Son yıllarda Türk müteahhitleri, gıda ihracatçıları ve teknoloji girişimleri için Dubai, finans ve yatırım merkezi haline geldi. Ancak bu yoğun ticaretin doğurduğu alacak–borç uyuşmazlıkları, iki ülkenin hukuk sistemleri arasındaki farklar nedeniyle zaman zaman çıkmaza giriyor. Türk şirketleri için ; “Dubai’de dava açmak” yüksek mahkeme harçları ve uzun süreç anlamına gelirken, Dubai merkezli şirketler de Türkiye’deki icra sistemini karmaşık buluyor.
Dubai merkezli bir şirketin, İzmir’deki bir mermer ihracatçısından alacağını tahsil edemediğini, taraflar arasında uzun süredir yazışmalar sürdüğünü farz edelim. Tahkim yoluna başvurmanın veya dava açmanın maliyetlerini ve ticari ilişkilerin bozulabileceğini de düşünelim. Bu durumda Dubai menşeli bu şirket Türk menşeli şirketten alacağını nasıl tahsil edebilir?
DIFC (Dubai International Financial Centre) Mahkemeleri’nin “Practice Note No. 1 of 2021: Referral of Cases to Mediation” uygulaması vardır. Bu, mahkemenin davayı arabuluculuğa sevk etme yetkisini tanır. Yeni DIFC Courts Law No. 2 of 2025 ile önemli düzenlemeler getirilmiştir. Özellikle, Mediation Centre tarafından onaylanan imzalı anlaşmaların, DIFC Mahkemeleri tarafından icra emri (Enforcement Writ) haline getirilebileceği hüküm altına alınmıştır.
Bu durumda; Dubai menşeli şirket; DIFC (Dubai International Financial Centre) Mediation Centre aracılığıyla arabuluculuğa başvurabilir. Yapılan oturumlar sonucunda Türk şirketinin borcun %80’ini 4 taksitte ödemeyi kabul ettiğini düşünelim. Anlaşma, Federal Law No. 6 of 2021 on Mediation in Civil and Commercial Disputes uyarınca kayıt altına alındı ve Dubai First Instance Court tarafından onaylanacak ve Dubai merkezli bu şirket, bu belgeyi Singapore Convention on Mediation (Madde 3/1) kapsamında Türkiye’ye gönderip Türk İcra Müdürlükleri aracılığı ile 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/2. maddesi uyarınca belgeye icra kabiliyeti alacak.
Sonuç: Dava açılmadan tahsilat tamamlanmış olacak
Dubai’deki şirket Türkiye’deki borçludan alacağını tahsil etmek için öncelikle Türk mahkemelerinde dava açmak veya icra takibi başlatmak zorundadır. Ancak bunun için Noter onaylı ve apostilli vekâletname düzenlemesi gerekir. Belgelerin yeminli tercümesi ve apostil şerhli olması zorunludur. Türkiye’de bir avukat aracılığıyla işlem yürütülür (Avukatlık Kanunu m.35 gereği yabancı tüzel kişi doğrudan dava açamaz).Eğer elinde sözleşme, fatura, teslim belgesi gibi yazılı deliller yoksa tahsilat süreci çok zayıflar. Ortalama 1,5–3 yıl kadar süreç uzar. Maliyet; harç, bilirkişi, tebligat, vekâlet ücreti, tercüme giderleriyle birlikte genellikle alacağın %10–20’sine ulaşır.
Arabuluculuk; hem iki ülkenin ticari kültürüne hem de 2019’da yürürlüğe giren Singapore Convention on Mediation hükümlerine uygun bir “modern tahsilat modeli” sunuyor. Türkiye (2021’de onayladı) ve BAE (2022’de yürürlüğe koydu) bu sözleşmeye taraftır. Bu da demek oluyor ki, Dubai’de yapılan bir arabuluculuk anlaşması Türkiye’de icra edilebilir. Aynı şekilde Türkiye’de düzenlenen bir Arabuluculuk Anlaşma Belgesi de BAE’de icra edilebilir hale gelebiliyor. Bu hüküm sayesinde, Singapore Convention kapsamındaki bir arabuluculuk protokolü, İstanbul veya İzmir İcra Daireleri’nde tıpkı mahkeme kararı gibi doğrudan icra takibine konu edilebiliyor. Bu, özellikle döviz bazlı alacaklarda Türk şirketleri için büyük avantaj sağlıyor.
Unutmayalım ki; “Kasasında uzlaşma maliyetlerine yer vermeyen şirketlerin çatışma maliyetleri hayli yüklü olabilir.”