Sermaye birikiminin büyük bölümü toprağa ve taşa gidiyor. Devletin girişimciye arazi ya da fabrika kiralaması, sermaye birikiminin daha efektif kullanılmasına imkan sağlayabilir.
Yaklaşık altı ay önce bir TV yayınında, devletin TOKİ eliyle uygun fiyatlı konut satmanın yanında, aynı mantıkla, kiralama yapmasının da faydalı olacağını söylemiştim. Geçtiğimiz günlerde Sayın Cumhurbaşkanı, inşa edilecek sosyal konutlardan bir kısmının, devlet tarafından dar gelirlilere uygun bedelle kiralanacağını duyurdu. Bu güzel bir uygulama.
Amaç dar gelirliye destek olmak
Devletin konut kiralaması ülkedeki yüksek kira bedeli sorununu çözmek için yeterli olmayabilir ancak buradaki amaç genel kira seviyesini aşağı çekmekten ziyade dar gelirlilere destek olmak.
Peki, aynı mantıkla devlet fabrika yapsa ve sanayicilere kiralasa nasıl olur?
Örneğin, sayıları 45 bini geçen ve ekseriyeti mikro ölçekli imalathanelerden oluşan mobilya imalatçılarını birleşip büyümeye yönlendiren bir uygulama başlatılsa, TOKİ ya da benzeri bir yapı, İnegöl’de, İzmir’de, Sakarya’da, Ankara’da, Kayseri’de 25-30 tane büyük ölçekli fabrikalar inşa etse, binlerce üretici farklı oranlarda kurulacak yeni şirketlere ortak olsa ve bu fabrikalar için TOKİ’ye kira ödemesi yapsa iyi olmaz mı?
Ya da örneğin sayıları 66 bini aşan fabrikasyon metal ürünleri imalatı sektöründe, 63 bini aşan hazır giyim imalatı sektöründe, yine farklı illerde büyük ölçekli üretim yapacak fabrikalar kurulsa ve kiralansa iyi olmaz mı?
Elbette olur. Böyle bir uygulamanın iki potansiyel faydası var.
Satın alma ya da kiralama bedelleri inanılmaz seviyelerde
Birincisi şu: Toplumun büyük bölümü kendilerini doğrudan ilgilendirmediği için farkında değil ama ülkemizde sanayi arsalarının bedelleri çok yüksek. Bir OSB’de ya da bir serbest bölgede kurulacak fabrika için girişimcilerin araziye ödedikleri satın alma ya da kiralama bedelleri inanılmaz seviyelerde. Bu yüzden yatırıma yönelmesini tercih edeceğimiz sermaye birikiminin büyük bölümü toprağa ve taşa gidiyor. Dolayısı ile devletin girişimciye arazi ya da fabrika kiralaması, sermaye birikiminin daha efektif kullanılmasına imkan sağlayabilir.
İkincisi şu: Türkiye’de sanayi işletmelerinin en zayıf yönü, ölçeklerinin küçük olması. Yukarıdaki sektörlerden verdiğim örneklerde olduğu gibi, mikro ve küçük ölçekli sanayi işletmelerini orta ve büyük ölçeklilere dönüştürmeyi başarabilsek, çok daha sağlıklı, konjonktürel dalgalanmalara karşı daha dayanıklı, sermaye yapısı daha kuvvetli işletmelerimiz olur. Ayrıca bu yolla, büyük pazarlara ihracat yapmamızın önündeki engeller de hafiflemiş olur. Bu amaçla, yine devlet öncülüğünde kimi şehirlerde 20-30, kimi şehirlerde 70-80 küçük imalatçıyı bir ortaklık çerçevesinde bir araya getirecek büyük fabrikalar kurulsa, girişimciler bunun bedelini kira öder gibi ödese, hatta gerekli durumlarda devlet 5-10 yıl sonra çıkmak üzere bu ortaklığa katılsa güzel sonuçlar alınabilir.
