Trump döneminde yapay zekâ işinin yazılıma odaklanmak yerine veri merkezi inşaatlarına odaklanması, yapay zekâ işindeki yatırım ihtiyacı ile gelir arasındaki dengeyi iyice bozdu. Yapay zekâ yatırımlarında balon tartışmaları sürerken asıl belirleyici olan, veri merkezlerine dayanan bu dev dalganın uzun vadede küresel rekabeti ve Türkiye’nin konumunu nasıl şekillendireceği.
Geçen ay Google ile Turkcell’in Türkiye’de ortak veri merkezi için milyar dolarlık yatırım kararı gündemdeydi. Aynı günlerde dünyada ise yapay zekâ ekosistemi etrafında oluşan ekonominin aslında balon olup olmadığı ve bu balonun patlayıp patlamayacağı konuşuluyordu. Malumunuz, bu hafta bir de ChatGPT’nin hayatımıza girişinin üçüncü seneidevriyesi. Bu vesile ile gelin, yapay zekâ balonu tartışmalarının tarafları ne diyor ve muhtemel sonuçlar ülkemizi nasıl etkileyebilir, tartışalım.
Yapay zekâ işlerine de yatırım yapan girişim sermayesi fonlarından Sequoia’nın hesabı ürkütücü: Şu anki değerlemelerden yapılan yatırımlarının makul sayılması için, büyük dil modeli yapan şirketlerin yılda 600 milyar dolar gelir elde etmesi gerekiyor. OpenAI’in 2024 geliri sadece 3,5 milyar dolar. ChatGPT’nin bireysel kullanıcı sayısı 1 milyara doğru artarken, ABD’deki şirketlerin %90’ı kurumsal uygulamalarında büyük dil modeli kullanmıyor. Oysa esas bu işlere para verecek şirketler. Kimileri bu muhafazakârlığı kurumsal taassuba bağlıyor kimileri de büyük dil modellerinde saçmalama (halüsinasyon) riskinin yüksekliğine. Gerçek sebep ikincisi ise yapay zekâ ekonomisindeki balon daha hızlı patlayabilir.
Trump döneminde yapay zekâ işinin yazılıma odaklanmak yerine veri merkezi inşaatlarına odaklanması, yapay zekâ işindeki yatırım ihtiyacı ile gelir arasındaki dengeyi iyice bozdu. İnşaat pahalı, çip daha pahalı, bir de üstüne OpenAI kendi veri merkezlerini kurmaya kalkınca işler çığırından çıkıyor. Silikon Vadisi’nde bunlar olurken Çin her konuda olduğu gibi yapay zekâda da maliyetleri düşürüyor. Halkın ChatGPT’si dediğim Deepseek ve Alibaba’nın açık kodlu QWEN modelleri, OpenAI’in %95’i kadar iyi sonuç veriyor ama veri merkezi kullanım ihtiyacı ve dolayısıyla da maliyetleri OpenAI’in %5’i. Yani bu kadar veri merkezi boşuna da inşa ediliyor olabilir.
Gelelim, o kadar da balon yok, olsa bile kötü bir şey değil diyenlere. Bu argümanların temel dayanağı, Carlotta Perez’in “Technological Revolutions and Financial Capital: The Dynamics of Bubbles and Golden Ages” isimli kitabı. Benim de çok beğendiğim bu kitaba göre, balon olmadan inovasyon olmaz, balon patlayınca da o inovasyonu yapmaya yarayan altyapı ve insan kaynağı ayakta kalan şirketlerle, hem de ucuza devam eder. Mesela 1800’lerin sonunda ABD ve İngiltere’de özel şirketlerin yaptığı demiryolu yatırımları ya da 1990’larda yapılan fiber kablo yatırımları böyledir. Aynı demiryollarının sanayi ekonomisinin altyapısını oluşturduğu gibi, bugün inşa edilen veri merkezleri de kendinden beklenen getiriyi kısa vadede sağlamasa bile uzun vadede yapay zekâ ekonomisinin altyapısını oluşturabilir. Üstelik, meşhur Jevons paradoksuna göre, zaman içerisinde ucuzlayacağı için bu veri merkezleri daha fazla kullanılır. Böylece yapay zekâ işi daha da büyür. Bu süreçte balon olan alanlara yönelen kaliteli insan kaynağının “paralel inovasyon” kapasitesini de unutmayalım. Yani birçok deha, yapay zekâ üzerinde çalıştığı için aynı anda çok sayıda yeni girişim kurulabiliyor. Elbette bunların sadece bazıları ayakta kalabilecek.
Aslında mukayeseli olarak bakınca sayılar da o kadar alarm verir durumda değil: Örneğin, NASDAQ’ta 90’ların sonundaki dot-com balonunda fiyat/kazanç oranı 72’nin üstüne çıkmış çıkmış. Bugün bu oran 35. Bu işlerin üstadı Ray Dalio durumu şöyle özetliyor: “Balon var ama henüz hisselerinizi satmayın!”
Balonların patlama riskine kişi ve ülkeler olarak tepkimiz farklı olmak durumunda. Kişiler için değerlendirme yaparken Keynes’in “unutmayın: Piyasanın irrasyonelliği, sizin iflas sınırınızı beklemez.” sözünü anımsamak gerek. Ülkeler için ise hikâye başka: Balonun neresinden yakalanacağı, uzun vadeli rekabet gücünü belirliyor. Türkiye’nin model geliştiren değil, veriye dayalı uygulama üreten bir ülke olarak şansı var. Ancak, yapay zekâ işleri daha çok yatırım gerektirdikçe, bu uygulamaları geliştiren girişimciler işlerini büyütmek için parayı bulabilecekleri Londra, Paris, Dubai gibi yerlere gidiyor. Yine de yatırımcılar açısından Türk ilişki ağlarında yer alan yurtdışındaki girişimciler iyi fırsat. Bir de tabii, ustalık alanımız olan müteahhitlikte dünyanın her yerinde veri merkezi inşaatlarına girebiliriz.