Özellikle son yıllarda bütçe açığının kapatılması ve fedakârlık yapılarak ülke ekonomisinin kurtarılması yerine borçlanmaya yükleniyoruz.
Bütçe yapmak, uygulamak ve sonunda başarılı olmak maharet ister. Bireylerin, hane halkının, çeşitli kurumsal yapıların, şirketlerin, yerel yönetimlerin, merkezi hükümetin bütçesini yapmakta yaklaşım aynıdır. Bütçenizi gelirlerinize göre planlayacaksınız, gelirleriniz yetmezse; ya yeni gelir arayışına gireceksiniz ya da daha sonra ödemek üzere borçlanacaksınız.
Asıl olan da bütçelerin öz kaynaklarla finanse edilebilmesidir. Borçlanma, nakit yönetimi açısından önem taşır; yani belli bir tarih itibariyle ücretleri ödeyeceksiniz veya başka harcamalar yapacaksınız, o zaman kaynak yoksa borçlanırsınız.
Peki bizde durum nasıl?
Merkezi hükümetin bütçe karnesi sonuçları hiç de iç açıcı değil. Cumhuriyetin ilk kuruluş yıllarında bütçenin açık vermediğini ve hatta fazla bile verdiğini görüyoruz. Daha sonrasında son onlarca yıl boyunca bütçemizin açık verdiğine şahit oluyoruz.
Özellikle son yıllarda bu açığın artık kapatılması ve fedakârlık yapılarak ülke ekonomisinin kurtarılması yerine borçlanmaya yükleniyoruz.
Borçlandıkça da sonuçta bütçede faiz yükünü artırıyoruz.
Dilerseniz önce borçlanmanın seyrine Tablo 1’den bir bakalım.
- 2025 Haziran sonu itibariyle merkezi hükümetin toplam iç ve dış borç stoku 11.5 trilyon liraya yükselmiş.
- Bu borçlanmanın özellikle 2018 sonrası fren tutmadığını görüyoruz.
- 2018 sonundan Haziran 2025 sonuna kadar toplam borç stoku 10.5 kat artmış. Yani 6.5 yılda bu kadar borç artışı var.
- Sadece 2025 yılının 6 ayında toplam borç stokundaki artış yüzde 25.
- En yüksek oranda borçlanmanın yapıldığı yıl yüzde 67,5 ile 2023 yılı.
- Haziran 2025 itibariyle toplam kamu borcunun yüzde 57’si iç borç, yüzde 43’ü dış borç.
- Yine bu tarih itibariyle toplam borcun yarısından fazlası (yüzde 53’ü) döviz cinsi borç.
Peki bu borçlanmanın 2018 öncesi seyri nasıldı? Onun tablosu da şöyle.
- 2003 istatistiklerine ulaşamadığımız için 2004 yılına baktık.
- 2004 yılı toplam kamu borç stokunun 283 milyar lira olduğunu gördük.
- 2004 yılından 2018 yılına kadar geçen 15 yılda toplam borç stoku 3,7 kat artmışken; 2018 sonrası 6,5 yılda 10,5 kat artması normal değil.
- 2004 yılı itibariyle toplam kamu borcunun yüzde 68’i iç borç.
- Öte yandan 2004 yılı itibariyle toplam kamu borcunun yüzde 46’sı döviz cinsi borç.
Şimdi de 2018 yılından itibaren bütçedeki faiz yüklerine Tablo 3’te bir göz atalım.
- 2025 yılı bütçe ödeneği 14,7 trilyon, buna karşın faiz ödeneği yaklaşık 2 trilyon. Yani bütçenin yüzde 13’ünden fazlası faize ayrılmış.
- Önceki yıllara göre de faiz ödenekleri bütçenin onda birinden fazlası almış.
- Bundan sonrası yıllarda faiz yükünün daha da artacağı ortada.
- Üstelik bu faizi alanlar bir kuruş vergi ödemiyor.
- Oysa mevduat sahiplerinin aldığı faiz üzerinden yüzde 17,5 vergi kesintisi yapılıyor.
- Eğer söz konusu faizlerden vergi kesintisi yapılsa 350-400 milyar lira devlete geliyor.
Sonuç itibariyle; sadece faize bakıp yakınmanın ya da timsah gözyaşı dökmenin anlamı yok. Dolayısıyla faiz sarmalından kurtulmanın yolu borçlanma batağından çıkmaktır.