Ortadoğu da, Kafkasya da, hatta Orta Asya da çok hareketli. Türkiye’nin içinde bulunduğu bölgede çok büyük değişimler yaşanıyor.
ABD’nin Ortadoğu’yu “nizama sokup”, yönünü Uzak Asya’ya çevirmek, yükselen Çin tehdidine karşı o bölgede boy göstermek istediği malum. Yaşananlar, bu yönelimin sancıları gibi.
İsrail’in Gazze’de “Hamas terör örgütüne karşı operasyon” adı altında yaptığı saldırılar, çocuk-kadın, sivil-silahlı unsur demeden yaptığı, uluslararası hukukta hem savaş suçu, hem etnik temizlik başlıkları altına girebilecek hale geldi. O kadar ki, 7 Ekim olaylarının başından beri İsrail’in hamisi durumundaki ABD bile, “biraz daha küçük bomba kullanın” demek zorunda kaldı. Evet; ABD basınına göre, İsrail’e giden ABD Dışişleri Bakanı Blinken’ın İsrail yönetimine “tavsiyesi” aynen bu olmuş; Daha az etkili mühimmat kulanın…
GAZZE’DE YAŞANANLAR “DİN SAVAŞINA” DÖNÜŞMEDİ
İşin insani yönü çok ağır. Söylenecek çok şey var elbet. Ancak siyaseten ortaya çıkan gelişmeler de bakmak gerek.
Bölgedeki radikal unsurların tüm çabasına rağmen İsrail’in Gazze’deki operasyonunu “dinler arası savaşa” dönüşmedi. Ne Arap ülkeleri ne de Türkiye, işi bu noktaya taşımaktan uzak durdular. Lübnan’da İran desteğiyle vücut bulmuş Hizbullah’ın lideri Nasrallah’ın geçen haftaki açıklaması bile, içerdiği ABD ve İsrail karşıtı ağır ifadeler bir tarafa, “İsrail bize dokunmazsa, hareketlenmeyiz” mesajından öteye geçmedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, İsrail’de devlet ile hükümeti ayıran son açıklamasını da bu açıdan okumak gerek; Erdoğan, İsrail’de ülke tarihinin en sağcı -hattı ırkçı- hükümetini kuran Başbakan Netanyahu’ya çok ağır yüklendi. Ancak İsrail-Türkiye ilişkilerinin, Netanyahu hükümetine “kurban verilmeyeceğinin” de altını çizdi. Nitekim AK Parti hükümeti, İsrail’e yönelik olası yaptırımlardan maliyeti en düşük olanı, “Tel Aviv’deki Büyükelçi’yi istişareler için geri çağırmayı” seçti.
KAFKASYA VE ORTA ASYA’DA RUSYA’NIN SESSİZ GERİ ÇEKİLİŞİ
Kafkasya ve Orta Asya’da ise, Ukrayna savaşıyla boğuşan Rusya’nın sessiz sedasız geri çekilmesini izliyor tüm dünya.
Rusya’nın “arka bahçesi” sayılan Ermenistan Moskova ile ipleri iyiden iyiye koparmış görünüyor. Ermenistan Başbakanı Paşinyan işi, ülkedeki Rus askeri üslerini bile tartışmaya açmaya kadar vardırdı. Üstelik, Rusya’ya ekonomik bağımlılığı ortadan kaldırmak için de hareketlendi; Erivan’ın ortaya koyduğu “barışın kavşağı” projesi, Ermenistan’ı hem Türkiye’ye, hem de Azerbaycan’a bağlayacak kara ve demiryolu projelerini içeriyor.
Orta Asya’da da benzer gelişmeler yaşanıyor. Üst düzey Amerikalı yetkililerin birbiri ardına ziyaretine tanık oluyor bölge. ABD Başkanı Biden’ın geçen ay New York’taki Orta Asya cumhuriyetlerinin liderleriyle zirve toplantısı yapması, Washington’un bundan sonraki hedefinin bu bölgeye yoğunlaşmak olduğunu gösteriyor. ABD’nin Orta Asya’ya bu ilgisi Fransa’yı da “uyandırmış” gibi; Fransa’nın bölgeye Cumhurbaşkanı Macron düzeyinde geçen hafta gerçekleştirdiği ziyaretler bunun işareti.
Türkiye’nin inisiyatifiyle oluşan Türk Devletleri Teşkilatı da, Orta Asya ülkelerinin Rusya’yla bağlarını -küçük adımlarla da olsa- koparmaları açısından kritik bir platform. Bu açıdan bakınca, bir önceki Türk Devletleri Teşkilatı toplantısında KKTC’ye resmen “gözlemci üyelik” verilmesine rağmen, Kazakistan’daki zirveye KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın davet edilmemesini Ankara’nın “sineye çekmesinin” de altını çizmek gerekiyor. Belli ki AK Parti hükümeti, KKTC üzerinden çok gürültü çıkartıp, Orta Asya’daki yönelimin “serencamını bozmak” istemiyor.
TÜRKİYE’NİN DURUMU
ABD Dışişleri Bakanı Blinken’ın “yılan hikayesine” dönen Ankara ziyareti “Gazze odaklı” gibi görünse de, görüşmelerin asıl ağırlık merkezini bu konular oluşturacak gibi. Tabi bir de NATO’nun genişlemesi masaya yatırılacak. Ankara, söylemde öyle görünmese bile, eylemde “tarafını seçmiş” görünüyor.
AK Parti hükümeti uluslararası alanda sık sık manevra yapıp, politikalarını dönüştürse de, içeriye yönelik “güvenlik” odaklı yaklaşımını hiç değiştirmedi. Hatta son dönemde bu yaklaşım iyice ağırlaştı.
Oysa bölgenin en genç nüfuslu ülkelerinden Türkiye de değişiyor. Özgür Özel’in CHP Genel Başkanlığı’na seçilmesi, Türkiye iç siyasetinde toplumun değişim isteğinin ilk dışa vurumu gibi.
Bakalım gerisi nasıl gelecek?