Bu savaşın haftalarca şiddetli sürmesi ve korkulan petrol fiyatlarındaki olası sert çıkışlar stagflasyon riskini fazlasıyla doğurabilir.
Küresel ekonomide bilinmeyenler çoktu ama bu sefer bilinen bir risk gerçekleşti. İsrail ile İran arasında çok riskli bir çatışma başladı. Sürecin nereye evrileceği konusunda iddialı öngörülerde bulunmak için çok erken. Bilinen bir risk ortaya çıktı fakat bilinmeyen sonuçları bizlime baş başa olmaya devam ediyor. Bilinen bir bilinmeyenle karşı karşıyayız.
Yaygın savaşlar stagflasyon riskini artırır
Savaş ortamları ya da pandemi gibi doğal afetler ve gelişmeler ekonomide arz yönlü bir şok olarak karşımıza çıkar ve işin derinleşmesi durumunda beklenen ekonomik sonuç stagflasyon olur. Arz yönlü şok özellikle enerji tarafından geliyorsa bunun enflasyonist etkisi ve üretim sürecine yansımaları elbette çok daha fazla ortaya çıkar. Durgunluk ve enflasyonun bir arada olduğu stagflasyon risklerini artırır. Mevcut durumda böylesine bir riskten bahsetmek için çok erken. Petrol fiyatlarının 100 doların üzerine çıkıp uzun süre kalıcı olması, tedarik zincirlerinde kopmalar oluşması ve bunun üretime yansıması, tüketici ve üretici beklentilerinde ciddi gerilemelerle talep düşüşü gibi unsurların bir araya geldiği bir tabloda yukarıda bahsettiğimiz ekonomik riskler elbette artar.
Günlük yaklaşık 100 milyon varillik petrol arzının beşte biri Hürmüz’den geçiyor.
Bu savaş ortamının bir an önce ortadan kalkması en büyük temennimiz. Nükleer tehditlerin savrulduğu bir ortamın hiç kimse için korunaklı bir alan yaratmayacağı açıktır. Piyasalar açısından gidişatın fiyatlamasını her zaman olduğu gibi petrol ve altında görüyoruz ve göreceğiz. Günlük yaklaşık 100 milyon varil arzın ve ona yakın talebin olduğu bir petrol piyasasında arzın büyük çoğunluğu deniz yoluyla sağlanıyor. Deniz yoluyla sağlanan arzın yaklaşık üçte biri de İran’ın en uzun kıyılara sahip olduğu Hürmüz Boğazı’ndan geçiyor. Dünya toplam petrol arzının yaklaşık beşte biri, deniz yoluyla taşınanın yaklaşık üçte biri, günlük 20-22 milyon varil, bu boğazdan geçiyor. Ortaya çıkabilecek üretim düşüşü ve ulaşım aksaması petrol fiyatlarında ciddi artışlara yol açabilir. Elbette boğazın birkaç gün kapanmasından bahsetmiyoruz. Haftalarca sürebilecek bir riskin ortaya çıkması bu tür sonuçlar getirebilecektir. Pandemide küresel ekonominin birkaç ay ciddi biçimde üretim düşüşü yaşaması bir resesyon getirmişti. Daralma aylarca sürmedi. O nedenle bu savaşın haftalarca şiddetli sürmesi ve korkulan petrol fiyatlarındaki olası sert çıkışlar stagflasyon riskini fazlasıyla doğurabilir.
Önce enflasyon ve kur, sonra faiz ve büyüme riskleri artabilir
Ülkemiz açısından baktığımızda petrol fiyatındaki artışın enflasyona doğrudan ve dolaylı etkilerinin olduğunu biliyoruz. Normal koşullarda petrol fiyatındaki 10 dolarlık bir artışın enflasyona % 0,5-1 arasında bir etkisi beklenebilir fakat dolaylı etkilerle bunun % 1,5-2’lere çıkabildiğini biliyoruz. Yine petrol fiyatındaki her 10 dolarlık artışın cari işlemler açığını 4 milyar $ kadar arttırdığını, 120-130 dolarlara gidecek bir petrol fiyatının ilave 25 -30 milyar $ bir cari açık getirebileceğini beklemek gerekiyor. Bu durum bir taraftan döviz talebinin arttığı, bir taraftan da küresel risk iştahındaki düşüşle finansman imkanlarının zorlaştığı bir ortamda kur riskini de artırabilecek, buna bağlı olarak enflasyon baskısı başka bir kanaldan da oluşacaktır. Enflasyonun yukarı yönlü seyri faizlerin yüksek kalması anlamına da geleceği için, normal koşullarda büyüme üzerindeki stres ve finansman zorluklarının devam etmesi gibi reel sektör için hiç de iyi olmayacak riskleri barındırır. Orta Doğu, Avrupa’dan sonra ülkemizin en büyük ihracat pazarını oluşturuyor İran ve İsrail Türkiye’nin dış fazla verdiği ülkeler. Hem bu ülkeler hem de Orta Doğu’daki diğer ülkelere ihracatın azalmasının yine döviz arzı ve kurları üzerinde olumsuz etkilerini görmek mümkün olabilir. Dış finansman açısından turizm de önemli bir etkilenme potansiyeli taşıyan bir alan olarak karşımızda duruyor. İran’dan Türkiye’ye önemli oranda turist geliyor. Bölgedeki savaşın yarattığı tedirginlik dünyanın her tarafından Türkiye’ye gelebilecek turist sayısında düşüşe yol açabilir. Dolayısıyla ihracat ve turizm kanalındaki sıkıntılar da kur ve enflasyon üzerinden yine faize, oradan büyümeye kadar uzanan riskleri barındırıyor.
Güçlü öngörü için henüz çok erken
Cuma gününden bugüne kadar da gördüğümüz gibi senaryolar ve haber akışları hızla değişiyor. Birkaç gün içinde daha riskli tablolarla karşılaşma ihtimalimiz olduğu gibi ortalığın sakinleşme potansiyelini de unutmamak gerekiyor. En iyisini dilemekle birlikte tüm senaryolara hazırlıklı olmalıyız.