2025’e ait 10 aylık zaman dilimini geçtiğimiz hafta ile geride bıraktık. Kasım başladı. Piyasalar açısından tam olarak 2 aylık vaktimiz kaldı demek hata olur. Şunun şurasında yıl sonu kapanışlarını gerçekleştirecek olan yatırım bankaları ve fonlar için adam akıllı 4-5 hafta gibi bir süre var. Sonrasında zaten tatiller başlayacak, likidite azalacak, hesap kitap kapanmış olacak. Benzer durum makro açıdan da söz konusu. Bu saatten sonra gelecek hiçbir veri ne global enflasyon ya da büyümeyi yerinden oynatır, ne para politikalarındaki ana eğilimi değiştirir. Özetle, artık ne olacaksa, gelecek yılı şekillendirmek adına olacak.
Yabancı yatırım bankalarında 2026 strateji raporları çoktan yazılmaya başlanmıştır. Normal. Ellerindeki araştırma ekiplerinin sayısı, ulaşılan datanın uçsuz bucaksız olması, uzmanlaşmış kişilerle emtia nezdinde ayrı, FX nezdinde ayrı, hisse senedi nezdinde ayrı, büyüme-enflasyon-para politikaları başlıkları nezdinde ayrı çalışılması, çok ama çok büyük bir oyun alanı ve üstünlük sağlıyor. Hal böyle olunca işler de kolaylaşıyor. Yanlış anlaşılmasın; bunu küçümsemek adına söylemiyorum. Saygı duyuyor, imreniyorum. 2006-07 döneminden bu yana Türk yatırım sektörünün portföy yönetimi çatısı hariç bir şekilde hemen hemen her kademesinde görev almış, birçok bölümün yeniden yapılanması, sıfırdan kurulması, ekiplerin oluşturulması ve yetiştirilmesinde görevler üstlenmiş birisi olarak içten içe hayıflanarak anlatıyorum. Aksi yönde, yerli aracı kurumlar için de ocak dönemi çok büyük oranda strateji raporlarının yayımlandığı süre zarfıdır. Bunun da ağırlıklı gerekçesi, hemen üst satırlarda bahsettiklerimdir. Geri kalan kısım ise gelişmekte olan bir ülkede, üstelik Türk varlıklarına dair strateji oluşturmaya çalışmanın verdiği dayanılmaz öngörülemezlik rüzgarında bu işleri yapmanın getirdiği zorluktur. Bu konuya dair çok daha geniş kapsamlı ayrı bir yazı yazmanın elzem olduğunu ve ne çok arzuladığımı yaptığım bu giriş ile fark ettim. Mutlaka gerekiyor.
Ekimi geride bıraktık. Küresel hisse senetlerinde muazzam bir ralli yaşanıyor. Ekim ile birlikte ABD dahil sepet yedinci ayı da pozitif bölgede tamamladı. ABD’yi ayıklayarak baktığımızda hisse sepeti ise üst üste üçüncü ayında. Her ikisi de 2025 performansı olarak çift haneli rakamlarda. ABD dahil %22, hariç %20 prim söz konusu. Esas ‘ralli’ diye tanımlayacağımız hareket ise içlerinde %0,5 civarı ağırlıkla bizim de yer aldığımız gelişmekte olan ülkelerde oluyor. Sepet, 10 aydır artı bölgede aylık kapanışlar gerçekleştiriyor ve yıl içerisindeki performansını %27’ye taşımış durumda. Yanlış anlaşılmasın; bu konuştuğumuz rakamlar USD. Türkiye’nin emsal olarak adlandırılan sepeti ise YBB %-4,5 ile işlem görüyor, son kapanış itibarıyla. Burada çoklu etkenlerden söz etmek mümkün. Zaten yıl içerisinde de birçok kez ve hatta yüzlerce kez dile getirildi. Bana göre ağırlığı Amerikan dolarının %10’a yakın değer kaybetmesine vermek gerekiyor. Çaprazın karşısındaki üye değer kaybettiğinde terazi diğer tarafa ağır basıyor. Tek bir istisna ile: Sizin, kendinize has negatif başlıklarınız olmayacak. Öyle olduğunda Türk varlıkları gibi performansta geride kalan üyeler karşımıza çıkıyor.
Kasımın başlangıcı ile birlikte Türk varlıklarında iki önemli gelişme, yılın geriye kalan kısa diliminin kaderini belirleyecek. İlki pazartesi günü izleyeceğimiz enflasyon, diğeri ise Enflasyon Raporu sunumu. Devam eden bilanço sezonu esasen fena gitmiyor. Negatif sürpriz etkisi pozitiflere kıyasla düşük. Gerçi henüz elimizde solo rakam açıklayanlar var, ancak bu da bir sonuç. Ben yine aynı girdiye atıf yaparak yazıyı sonlandırmak istiyorum. Strateji Raporumuzda da yıl başlangıcında birçok değindiğimiz ülke risk primi meselesi. Hafta kapanışı ile birlikte 245bp seviyesine geriledik. Bir kez daha <250bp noktasındayız. 6 haftanın düşüğü. Eğer kendi kendimiz yarattığımız gürültünün şiddeti azalabilir ve makro veri seti de izin verirse, 2026’da <200bp ihtimali hiç düşük değil. Kuvvetle ihtimaldir ki bu da Bakan Şimşek’in değindiği üzere, varlık fiyatlamalarına da yansıyacak. Ancak, en önemli konu ‘gürültü’ ve ‘şiddeti’.