Her faiz indirimi, finansal koşulları gevşetmez. Her faiz artırımı, daha sıkı koşullar ile karşılaşmamıza imkan tanımaz. O nedenle ekim faiz kararına bir de böyle bakmalı.
2025’e ait fiyatlamaların tamamı, tüm finansal araçlar nezdinde ‘bir koşuşturmaca’ içerisinde geçip gidiyor. Böylesi değerlendirmeleri devamlı yükselen ya da trendini devam ettirme isteğinde olan finansal varlıkların olduğu piyasalar içerisinde söylemek pek kolay değildir. Ancak, görünen, tam olarak bu. En azından benim penceremden. Eğer bir varlığın yükselişini ya da düşüşünü mantıklı en az 3 madde ile sıralamakta zorlanıyorsanız, ortada gürültü vardır, net olmayan bir şeyler vardır, kalıcılığa dair sorgulama giderek artmaktadır.
Geride kalan hafta, bu köşedeki yazıda ETF’ler ile altın fiyatlaması arasında 2025’te ‘daha da sıkılaşan’ ilişkiler üzerine sohbet etmiştik. 50 milyar dolar sınırına yaklaşan net alım rakamı, elbette ki diğer tüm riskli başlıkları ve akıl almaz haber akışını göz ardı etmeden, neredeyse tek yön bilet ile hareket eden fiyatlamaları biraz daha riskli ve düşünülmesi gereken seviyelere taşıyor-du. Nitekim hafta içerisindeki fiyatlamalar, volatilite artışı ve enteresan istatistikleri karşımıza çıkardı. Bunlardan birincisi, ons altında gerçekleşen oynaklık oranının S&P 500’ün üzerine geçtiği. Burada çift yönlü değerlendirmede bulunmak fazlasıyla mümkün:
i) altın işlemlerindeki oynaklık daha yüksek.
ii) problem S&P cephesinde; oradaki oynaklık düşük.
Göreceli yaklaşım kavramı tam olarak bu gibi örneklerde devreye giriyor. Nerede durduğunuza ve ne düşündüğünüze göre değişebilecek haller, değerlendirmeler. Diğer detay ise ons altındaki 9 haftanın ardından gelen ilk negatif kapanış. Elbette ki gecikmeli ve gayet doğal bir sonuç. Dahası, ETF’lerin net pozisyonlanmaları (hafta bazında) 17 Eylül’den bu yana ilk kez sınırlı da olsa eksi ile kapanış yapıyor. Paritenin yönünü kestirmek, üstelik yıl sonu işlemlerinin ağırlığını artırmaya başlayacağı yakın zaman içerisinde güç olmakla birlikte, artık realizasyon riski ve getirileri muhafaza etme fikrinin belirdiğini de anlamak gerekiyor.
Yerel varlıklar için en önemli başlığımız kuşkusuz PPK toplantısı oldu. Yayımlanan sade metin ile birlikte politika faizinde 100bp indirime gidildiğini öğrendik. Öncelikle bu, konsensüs ile paralel. Yani, sürpriz etkisi bulunmuyor. Bu da önemli ve göz ardı edilmemesi gereken bir detay. Enflasyondaki risklere, gıda kaynaklı eğilime atıf var. Öte yandan iç talepteki gidişat aşırı rahatsızlık yaratmayan pozisyonunu koruyor. Anladığımız, bu. Geriye 2025 için sadece 1 toplantı kaldı. O da aralık ayında. Şunu atlamamak gerek: her faiz indirimi, finansal koşulları gevşetmez. Her faiz artırımı, daha sıkı koşullar ile karşılaşmamıza imkan tanımaz. O nedenle Ekim faiz kararına bir de böyle bakmalı. İndirim adımının enflasyondaki gidişatı yoldan çıkarma riski nasıl ki düşük ise, finansal koşulları gevşetme ihtimali de bir o kadar düşük. Dahası, şirket finansalları açısından farklı bir durumu gündeme getirme ihtimali de düşük. Peki, hisse senetleri fiyatlamaları için geriye nasıl bir hikaye kalıyor? Cuma günü gördüğümüz ve gayet net şekilde deneyimlediğimiz üzere, iç haber akışı, son derece önemli ve ana belirleyici. Buradaki başlıkların değişimi, momentum kaybı, daha doğru ifade ile ‘yatırımcı gündeminden çıkışı’, stresin de azalışına katkı sunacaktır. Tüm bunların neticesinde haftalık ülke risk primimizde %8 azalış olduğunu, bunun da 10y vadeli USD eurobond faizimizi Kasım 2021 seviyelerine çektiğini hiç ama hiç unutmayalım.