Yılın son dönemeci, global ve yerel varlık fiyatlamaları ve bunlara ait başlıklar açısından hızlı başladı. Ekim’in ilk günlerinde artan trafik, henüz risk algılamasının dış ayağında kalıcı bir bozulma yaratabilmiş değil. Ancak, içeride, bir kez daha, evdeki hesap ile çarşının ayrıştığı noktaya doğru ilerliyor olabiliriz.
ABD’de en son 2018’de kapanan hükümet, 7 yıllık aranın ardından, üstelik yine bir Başkan Trump dönemi altında daha, aynı kader ile yüzleşiyor. Demokratlar ile bütçe üzerinde anlaşamayan Cumhuriyetçiler, uzlaşı sağlanamamasına paralel, hükümetin uzun yıllar sonra kapanışını deneyimliyor. Şu an için henüz sürecin başlarında olunduğundan, büyümeye dair ciddi bir risk öngörülmüyor. Ancak, makro veri setindeki aksama, detaylı analiz ve ekonomideki gidişata dair akıl yürütme çabalarını, kapanma süresinin uzaması durumunda bir hayli zorlayacak. Nitekim geçtiğimiz haftanın son iş gününde açıklanması beklenen istihdam piyasası verilerinde aksama görüldü ve zayıflamanın hangi evresinde olunduğuna dair akıl yürütme çabaları sekteye uğradı. Fed’in 2025’in geriye kalan FOMC toplantılarında faiz indirimi adımından yana tavır takınacağı düşüncesi hâlâ daha masada ve canlı kalmaya devam ediyor. Geçtiğimiz hafta da tartıştığımız üzere, sürecin çift yönlü yansımaları olma ihtimali göz ardı edilmemeli. Büyüme performansının zorlanacağı düşüncesinin hakim bastığı senaryoda Fed’in destekleyici pozisyonundan yana akıl yürütmek yanlış değil. Öte yandan tıpkı tarifelerde olduğu üzere, verilerin açıklanmasındaki aksama, detaylı analiz şansını zorlar noktaya gelir ise bekle-gör temasının yeniden belirmeyeceğini söylemek için elimizde güçlü kanıtlar henüz bulunmuyor.
Yerel varlıklar tarafı da dışarıdan kalır değil. Ancak, tek ve önemli bir farkla: Risk algılaması. Hisse senetlerindeki satış baskısı ikinci haftaya taşınırken, banka ve sanayi sektörü hisseleri eş zamanlı değer kaybediyor. Geride kalan haftada liranın globalde zayıflayan Amerikan dolarına karşı haftalık performansı %0,41 değer kaybı ile ağustosun son haftasından bu yana en zayıf pozisyonda geçti. Son olarak 3 Ekim’de açıklanan eylül enflasyonunda gerçekleşen yukarı yönlü 1 puanlık sapma, para politikasına dair kısa vadeli (2025) beklentileri törpülediğinden, yaklaşan 3Ç finansallarına yönelik beklentilerin terazide hafif kalma riski de yavaştan belirmeye başladı. Yıl başlangıcından bu yana TÜFE kapanışına yönelik beklentide son derece muhafazakar kalır pozisyonumuza rağmen yıl sonu için risklerin %31-33 aralığının ‘orta-üst bandına doğru’ olduğunu düşünmeye başladığımızı belirtelim. Keza birçok global yatırım bankasının da beklentilerinde revizelere gittiği de görüldü. Bu, para politikası yaklaşımı açısından faiz indirimlerinde ‘bekleme’ riski doğurur mu? Tek nefeste ‘hayır’ demek kolay değil. Ancak, Ekim PPK toplantısı için akıl yürütme zamanlamasının henüz çok başlarında olduğumuz unutulmasın. 23 Ekim’e yaklaşıldıkça en azından aylık veriye yönelik TCMB okuması da biraz daha belirginleşecektir. Şu aşamada <200bp (150-175bp) senaryoları üzerinden ilerlemek çok daha sağlıklı.