Merkez Bankası verilerine göre finansal sistem içerisinde hane halkının 59 milyar dolar tutarında altın yatırımı var. Altın fiyatlarındaki yükseliş, Türkiye’de hane halkının sistem içi ve yastık altı yatırımlarında 1 yılda toplam 171 milyar dolarlık servet etkisi yarattığı görülüyor.
Uluslararası piyasalarda Altın Ons Dolar (XAUUSD) bazında 20 Ekim’de gördüğü en yüksek 4.381 dolar fiyat seviyesinden bir miktar gerilemiş olsa da yatırımcılarına son 1 yıllık dönemde %60’a yakın düzeyde bir getiri sağlamıştır. Gram Altın (GLDGR) ise aynı tarihte 5.905 TL fiyat ile en yüksek seviyesini gördükten sonra bugünlerde yaşamakta olduğu bir miktar düşüşe karşılık son 1 yıllık zaman diliminde yatırımcılarına %95’e yaklaşan miktarda oldukça yüksek bir getiri imkânı sunmuştur.
Latince adı “Aurum”un kısaltması “Au” sembolü ile gösterilen altın, parlak sarı rengi, dayanıklılığı, doğada serbest halde bulunabilmesi ve kolay işlenebilmesi gibi özellikleriyle, ilk çağlardan beri insanların ilgisini çekmiştir. Çok kolay bir şekilde tepkimeye girmeyen, çok sert bir element olması, havadan ve sudan etkilenmemesi ve bu yüzden de paslanma, kararma veya donuklaşma gibi bozulmalara uğramadan değerini koruyabilmesi, altının değer ve zenginliği korumadaki önemini artırmıştır.
Bu önemi sonucunda, tarih boyunca çıkartılmış olan yaklaşık 201.296 ton altının yarısından fazlası hükümetlerin ve merkez bankalarının elinde bulunmaktadır. Dünya genelinde kalan altın rezervi miktarının 53.000 ton olduğu tahmin edilmektedir. 2022 Dünya Altın Konseyi’ne göre, on sekiz yıl içerisinde yeni keşifler olmazsa tahminen 18 yılsonunda küresel rezervin tamamen yok olacağı bildirilmiştir. Bir yılda ortalama üç bin tona yakın üretim yapılmaya devam edilirse, ortalama olarak dünyadaki altın rezervi 18 yıl içinde tükenecektir. Neticede, bu sebeple Altın, Bitcoin gibi arzı kısıtlı ve tarih boyunca kendisine yüksek bir değer atfedilen değerli bir metal olarak varlığını sürdürmektedir.
Gerek kâğıt para emisyonunun güvencesi olarak gerekse de milletlerarası bir ödeme aracı olarak eskiden beri büyük önem taşıyan altın, kıymetli madenlerin en popüleri olup, günümüzde de yatırım ve saklama aracı olarak yoğun bir şekilde kullanılmaya devam etmektedir. İçinde bulunduğumuz yüzyıl içerisinde Amerikan Doları’nın dünya ticaretinden aldığı yüksek pay, emtia fiyatlamasında geçerli tek para birimi olması ve merkez bankaları rezervleri içerisinde %60 seviyesinde en çok yer alması gibi sebepler nedeniyle son yıllarda alternatif yönde arayışlar başlamıştır. Gelecekte uluslararası ticaret ödemelerini yapmak için ortak bir para birimi ya da uluslararası ticaret için ortak bir kripto para biriminin kabul edilmesi gibi bir tercih ile karşılaşabiliriz.
Dünya genelinde bugüne kadar çıkarılan altın stokunun %46’sı olan 93.253 ton mücevher/ziynet eşyası şeklinde tutulmaktadır. Bu stokun da %50’den fazlasını Hindistan ve Çin elinde bulundurmaktadır. Finans sektöründe özel yatırımlar şeklinde yer alan altın stok miktarı %22 pay ile 44.384 ton düzeyindedir. Merkez bankalarının altın rezervi şeklinde bilançolarında yer alan miktar ise %17 pay ile 34.211 ton düzeyindedir.
Ancak son yıllarda yaşanan küresel çıkar çatışmaları sebebiyle merkez bankaları tarafından altın rezervini artırmaya yönelik ortak bir eğilimin yaşandığını ifade edebiliriz. Hâlihazırda küresel altın rezervinin %10’u BRICS ülkelerindedir. Merkez bankalarındaki altın rezerv stoku sıralamasında ilk sırayı alan ülkeler şu şekildedir: ABD 8.133 ton, Almanya 3.352 ton, İtalya 2.452 ton, Fransa 2.437 ton, Rusya 2.336 ton, Çin 2.280 ton. Bu arada Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nda (TCMB) 615 ton altın rezervi bulunmaktadır.
Geçtiğimiz günlerde Merkez Bankası Başkanı Sayın Fatih Karahan TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda altın fiyatlarındaki yükselişin yarattığı servet etkisinin izlenmekte olan dezenflasyon programını olumsuz yönde etkilemekte olduğunu belirtti. Karahan, bu dönemde dolardaki hareketlerin Türkiye için farklı etkiler yaratabileceğine dikkat çekerek, “Çünkü yastık altında önemli bir altın stoku olduğu tahmin ediliyor” dedi.
Karahan, tahminlerinin yastık altı altın stokunun 400-500 milyar dolar aralığında olduğuna işaret ettiğini belirterek, şunları kaydetti:
"Çeşitli kuruluşlara baktığımızda yurtiçi ya da yurtdışı kuruluşlar benzer verileri kullanarak farklı yöntemlerle yaptığı analizlerde benzer miktarlarda tahminlere ulaşıyorlar. Daha yüksek olduğunu iddia edenler de var. Genel olarak yastık altında 400-500 milyar dolar civarı altın olduğu tahmin ediliyor. Son bir yıldaki fiyat artışının varlık etkisi 100 milyar doları geçiyor. Altın fiyatlarındaki artış da bu varlık etkisi kanalıyla tüketim talebini destekliyor. Bu yeni söylediğim bir şey değil. Bu konuya dair araştırmalarımız vardı. Yaptığım konuşma hiçbir şekilde vatandaşlarımızı enflasyondan sorumlu tutmuyordu. Bilakis, fiyat istikrarının yastık altı altın talebini azaltacak en önemli unsurlardan biri olduğunu ifade ediyordum. Çünkü Türkiye'de bu kadar yüksek altın stoğu olmasının nedeni geçmişten gelen enflasyonist tecrübe."
TCMB’nin 28 Kasım 2025 tarihinde yayınladığı “Finansal İstikrar Raporu-2” içerisinde sunulan Hane halkı Finansal Varlıkları başlıklı tabloya göre kıymetli maden deposu şeklinde finansal sistem içerisinde hane halkının 59 milyar dolar tutarında altın yatırımı bulunmaktadır. 1 yıl öncesinde aynı tarihte raporlanan altın yatırımı tutarı 38 milyar dolar şeklindedir. Sistem içerisindeki kayıtlı altın yatırımlarındaki fiyat yükselişinden kaynaklanan artış 21 milyar dolardır. Sistem içerisindeki altın yatırımlarından gerçekleşen değer artışı ile sistem dışında tahmin edilen 3.100 ton civarındaki yastık altı altın yatırımlarındaki değer artışının 150 milyar dolar civarında olduğunu tahmin edebiliriz. Neticede sistem içinde ve sistem dışındaki altın yatırımlarının son 1 yılsonunda hane halkı üzerinde yaratmış olduğu servet etkisinin toplamda 171 milyar dolar düzeyinde olduğunu düşünebiliriz.