Avrupa Birliği dünya güç dengesinde giderek silikleşirken, Türkiye üzerindeki etkisini de kaybediyor.
Sadece birkaç yıl önce yayınlandığında iç politikada fırtınalar yaratan AB’nin Türkiye raporu bu yıl sadece kuru bir Dışişleri açıklamasının ötesinde tepki alamadı. Kimse “çöpe attık” açıklaması bile yapmadı.
Ekonomi politikalarına destek
AB’nin bu yılki raporunun sürprizi Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in yürüttüğü ekonomik programdan övgülerle bahsetmesi. Raporda Türkiye’nin son bir yıl içinde “daha gerçekçi makroekonomik bir çerçeve ortaya koyduğu”, etkili mali politikalar izlediği vurgulanıyor. Ayrıca enflasyonun hala yüksek olmasına rağmen izlenen sıkı politikalar nedeniyle düşüşün başladığına dikkat çekiliyor.
Ancak özellikle kamu harcamaları ve mali hesap verilebilirlik konularında eleştiriler var; Bu alanlarda AB’nin geçen yıl yaptığı önerilerin hiçbirinin hayata geçirilmediği de ifade ediliyor.
Ekonomi alanındaki bir diğer eleştiri ise yapısal eksiklikler konusunda; Rapora göre ekonomiye devlet müdahalesi devam ediyor ve şeffaflık yok. Genç işsizliği yüksek, ayrıca kadınların işgücüne katılımı da Avrupa ortalamasından oldukça düşük.
Demokrasi, hukuk, özgürlükler alanında Türkiye “sınıfta kaldı”
Raporun özgürlükler ve demokrasiye ilişkin bölümünde ise çok olumsuz saptamalar ve sert eleştiriler mevcut.
Muhalif siyasetçilerin tutuklanmalarının “Türkiye’nin demokratik normlara bağlılığının sorgulanmasına” neden olduğu mesajının verildiği raporda, hükümetin sadece “seçimler yoluyla” hesap verdiği ifada ediliyor. Ancak yerel seçimlerde seçilen belediye başkanlarının tutuklanarak görevden alındıklarına dikkat çekiliyor.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine yönelik eleştiriler de çok sert; demokrasinin ana kuralı “denge/denetleme” sisteminin çalışmadığı, parlamentonun etkisizleştiği, düzenleyici kuruluşların doğrudan Cumhurbaşkanı’na bağlı iş yaptığı, bürokrasinin aşırı derecede siyasileştiği belirtiliyor.
En sert eleştiriler ise yargı alanında; Bağımsız olması gereken yargının “yürütmenin kontrolü altında olduğunun” vurgulandığı raporda, AİHM kararlarına uyulmadığı da ayrıca not ediliyor.
Dış politikada uyum yok
Türkiye’nin dış politikada AB’den giderek uzaklaştığının oran verilerek ifade edildiği raporda, bu konuda en net eleştiriler Rusya’ya yönelik AB yaptırımlarına uyum ve Hamas’la ilişkiler konusunda. Raporda, Türkiye’nin AB’nin “ortak güvenlik ve dış politikasına” geçen yıl yüzde 6 olan “uyumunun”, bu yıl yüzde 4’e düştüğü vurgulanıyor.
Ancak elbette AB’nin dış politika alanında kendi içindeki “uyumunun” oldukça sıkıntılı olduğunu da not etmek gerek; İsrail’in Gazze’de soykırıma varan operasyonları konusunda İspanya ve Almanya’nın tutumları mesela, başından sonuna kadar hep çok farklı, hatta taban tabana zıt oldu.
Rapordaki en gerçekçi saptama ise Türkiye’nin tam üyeliği konusunda; Hükümet üyelerinin üyelikten “stratejik hedef” olarak bahsetmelerine rağmen bu yönde hiçbir adım atılmadığı vurgulanıyor raporda.
AB de Türkiye’nin tam üyeliği yönünde hiç hevesli olmadığı için aslında durum net; Alan razı, satan razı…
