Tarım sektöründeki küçülme zaten ciddi tehlike sergiliyor. Artık dünya için stratejik ürün haline gelen gıda ve tarımdaki küçülme ihmal edilecek ya da yabana atılacak gibi değil.
Rakamlarla Türkiye’nin büyümesi…
TÜİK’in 1 Eylül 2025 tarihinde açıkladığı bültende yer alan bilgiye göre; Türkiye’de Gayrisafi Yurt İçi Hasıla (GSYH) 2025 yılı ikinci çeyreğinde yüzde 4,8 arttı. Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış GSYH zincirlenmiş hacim endeksi ise bir önceki çeyreğe göre yüzde 1,6 yükseldi.
GSYH'yi oluşturan faaliyetler incelendiğinde; 2025 yılı ikinci çeyreğinde bir önceki yıla göre zincirlenmiş hacim endeksi olarak; inşaat sektörü toplam katma değeri yüzde10,9, bilgi ve iletişim faaliyetleri yüzde 7,1, sanayi sektörü yüzde 6,1, ticaret, ulaştırma, konaklama ve yiyecek hizmetleri yüzde 5,6, mesleki, idari ve destek hizmet faaliyetleri yüzde 5,4, ürün üzerindeki vergiler, eksi sübvansiyonlar yüzde 3, finans ve sigorta faaliyetleri yüzde 2,6, gayrimenkul faaliyetleri yüzde 2,6 ve diğer hizmet faaliyetleri yüzde 2,1 arttı. Tarım sektörü yüzde 3,5, kamu yönetimi, eğitim, insan sağlığı ve sosyal hizmet faaliyetleri ise yüzde 1,2 azaldı.
Üretim yöntemiyle Gayrisafi Yurt İçi Hasıla tahmini, 2025 yılının ikinci çeyreğinde cari fiyatlarla bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 43,7 artarak 14 trilyon 578 milyar lira oldu. GSYH'nin ikinci çeyrek değeri cari fiyatlarla ABD doları bazında 377 milyar 622 milyon olarak gerçekleşti.
Harcama yöntemine göre hane halklarının nihai tüketim harcamaları 2025 yılının ikinci çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre zincirlenmiş hacim endeksi olarak yüzde 5,1 ve gayrisafi sabit sermaye oluşumu ise yüzde 8,8 arttı. Buna karşın devletin nihai tüketim harcamaları yüzde 5,2 azaldı.
Faktör gelirleri ya da gelir yöntemine göre işgücü ödemeleri, 2025 yılının ikinci çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 42 ve net işletme artığı/karma gelir yüzde 46.3 arttı. Ancak faktör gelirleri içerisinde sadece net işletme artığı/karma gelirler küçük bir artış sergiledi, işgücü ödemelerinde önemli bir değişme olmadı.
Büyümenin yorumlanması…
- Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki büyüme rakamı ekonomistleri ters köşeye yatırdı. Ekonomistler bu oranı yüzde 3.87 olarak tahmin etmişti. Yaklaşık yüzde 1 veya toplamda çeyreklik sapma hiç de yabana atılır bir husus değil.
- Büyüme rakamlarını çeyreklik bazda ele almak daha doğru. Yani geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 4,8 büyüme rakamı yerine, 2025 yılının ikinci çeyreğindeki büyümeyi almak uygun olur.
- Peki büyümenin alt bileşenleri açısından durumu nasıl değerlendirmek gerekir? Anlaşılan o ki büyümenin ana lokomotifi ya da belirleyicisi inşaat sektörü olmuş. İnşaat yüzde 10,9 büyümüş.
- Bunu yüzde 7,1 ile bilgi ve iletişim faaliyetleri, yüzde 6.1 ile sanayi sektörü izlemiş.
- Arkasından ticaret, ulaştırma, konaklama ve yiyecek hizmetleri yüzde 5.6, mesleki, idari ve destek hizmet faaliyetleri yüzde 5.4 ile yer almış.
- 2025 yılının ikinci çeyreğinde büyümeyi olumsuz etkileyen tarım sektörü ve kamu hizmetleri olmuş. Şöyle ki tarım sektörü yüzde 3.5 küçülmüş.
Aslında sanayide son aylarda ciddi küçülme olduğu biliniyor. Özellikle İSO’nun PMI verisinde son 16 aydır devam eden ve temmuz ayına kadar süren düşüşe rağmen sanayide yüzde 6’yı aşan büyümenin gerçekleşmesi dikkat çekiyor. Kaldı ki ihracatta da bir duraksama olduğu, bunun yerine ağırlıklı olarak yatırım malı ithalatının arttığı görülüyor.
Aynı şekilde istihdamdaki daralmayı da unutmamak gerekiyor.
Açıkçası sanayideki büyüme açıklamaya muhtaç!...
Tarım sektöründeki küçülme zaten ciddi tehlike sergiliyor. Artık dünya için stratejik ürün haline gelen gıda ve tarımdaki küçülme ihmal edilecek ya da yabana atılacak gibi değil.
Önemli olan sağlıklı ve büyüme!... Rakamlarla oynayarak büyümeyi artırmak anlamsız. Örneğin döviz kurunu düşük tutarsanız, Türk Lirası cinsi GSYH rakamı bu kura bölündüğünde toplam GSYH ve dolayısıyla kişi başına milli gelir rakamı artar. Kişi başına milli geliri 15 bin dolara çıkarmak ve hatta 17 bin dolara yaklaştırmak suretiyle Dünya Bankasının gelişmiş ülkeler kategorisine girmiş olmak sonuç vermez. Asgari ücretin 22 bin lira, emekli aylıklarının 16 bin lira, yoksulluk sınırının 4 kişilik bir ailede 88 bin lira civarında olması gerçeği karşısında kişi başına gelirin değiştirilmesi anlamlı olmaz.
Anlamlı olan kalıcı ve sürekli bir yüksek gelir düzeyine ve artışına ulaşmaktır.