2025 bütçesi, hizmet bütçesi olmaktan çok uzak; adeta bir kaynak aktarma mekanizması haline gelmiş. Özellikle faiz ödemeleri bütçe ödeneklerinin yüzde 15’ine dayanmış.
Bu haftanın başında merkezi yönetim bütçesinin kasım ayı ve ocak-kasım dönemi bütçe sonuçları Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından yayımlandı.
Sonuçlar hiç de sürpriz değil. Adeta önceki ayların tekrarı gibi...
Bütçenin 11 aylık sonuçlarına bakınca 8 ayda bütçenin açık, sadece 3 ay fazla verdiğini görüyoruz. Aralık ayı da açıkla sonuçlanacağına göre yılın dörtte birinde görünürde ve gerçek performanstan uzak bütçe fazlalığından bahsedebiliriz.
Peki niye aralık ayının da açık vereceğini ve bütçe performansının yetersiz kaldığını söylüyoruz.
Malum, 2025 yılı için bütçe açığı hedefi 1 trilyon 931 milyar lira olarak öngörülmüştü. Ancak geçtiğimiz Eylül ayının 7’sinde yayımlanan 2026-2028 Orta Vadeli Programda 2025 yılı bütçe açığı hedefi 2 trilyon 208 milyar lira olarak revize edilmişti. Yani 2025 bütçe açığı içinde kalınamayacağı resmen açıklanmıştı. Bütçe açığının zaten 1 trilyon 271 milyar liralık kısmı ilk 11 ayda realize olmuş durumda. Demek ki Aralık ayında bütçe açığı 1 trilyon liraya yaklaşacak. Bunun anlamı şu: harcamalarda frene basılıyor, ve bütçe de bir tür yönetilmiş ve yönlendirilmiş fiyat mekanizması olarak dezenflasyon programında kullanılıyor. Açıkçası bütçe performansı zayıf.
Peki bütçenin diğer ayrıntıları nasıl bir tablo sergiliyor? Yani bütçe performansı ya da Hazine ve Maliye Bakanının bütçe karnesi, bütçe okur yazarlığı olmayan ve yanlışı görmeyen bir takım finans çevrelerinin ve hatta iş dünyasının bayraktarlığını yaptığı gibi başarılı mı? Başarıyı nasıl ölçmeliyiz?
Giderler durdurulmuş, gelir artışına odaklanılmış
İşte size artık kapanışa 1 ay kala bütçenin sonuçları…
- 2025 yılı için 14 trilyon 731 milyar lira bütçe giderlerine karşılık 12.8 trilyon lira bütçe geliri öngörülmüş ve 1 trilyon 931 milyar lira bütçe açığı hedeflenmiş.
- 2025 yılı Kasım ayında ise 1 trilyon 250 milyar lira bütçe giderlerine karşılık 1 trilyon 419 milyar lira bütçe geliri elde edilmiş ve dolayısıyla 169 milyar lira bütçe fazlası sağlanmış.
Şimdi de biraz daha ayrıntıda kalemler ve rakamlara fokuslanalım.
Kasım ayı sonuçları daha çok frene basılması şeklinde ortaya çıkmış. Yani giderler durdurulmuş, gelir artışına odaklanılmış.
- Bütçe giderlerinde yüzde 30.7 oranında artış ile sınırlı kalınmış. Personel, sermaye giderleri gibi rutin kalemlerle yetinilmiş, bu ayda itfaya bağlı düşük faiz ödemesi de giderlerdeki artışı önemli ölçüde frenlemiş.
- Özellikle vergi gelirlerinde yüzde 55.3 ile ciddi bir artış sağlanmış. Zaten Hazine ve Maliye Bakanının keyifle (!) kamuoyunu bilgilendirdiğii, ayrıca Bakanlık denetiminin de öncelik verdiği bir konu.
Vergi kalemleri itibariyle:
- Gelir vergisi yüzde 66,7 artmış, bunda baz etkisiyle mevduat stopaj oran artışının etkisi devam etmiş.
- Kurumlar vergisi yüzde 77,5 yükselmiş, bunun da nedeni geçen yıl çok düşen kurumlar vergisi hasılatına bağlı baz etkisi olmuş.
- İthalde Alınan KDV artışı yaklaşık enflasyon oranında artmış ki bunu da düşen ithalata bağlamak yanlış olmaz.
- Buna karşın Dahilde Alınan KDV oranındaki yüzde 42,5 artış, hanehalkı tüketiminin ağırlıklı büyümeye etkisinden kaynaklanmış.
Bütçe karnesine Hazine ve Maliye Bakanı bile olumlu not veremez
Ocak-kasım dönemi, artık yılın sonuna 1 ay kaldığı için daha sağlıklı değerlendirme imkanı veriyor.
- 2025 Kasım sonu enflasyonu yüzde 32’ler civarında olduğu halde, 11 aylık bütçe giderlerindeki artış yüzde 41,6 olmuş. Yani bütçe enstrümanı, dezenflasyon programı için makro çerçevede bir araç olarak kullanılmamış. Zaten onun için Merkez Bankası Başkanı ve raporlar, maliye politikalarının yetersiz kaldığından bahsediyor.
- Bütçe giderleri içerisinde oransal ve tutar olarak en yüksek artış faiz giderlerinde olmuş. 11 ayda toplam faiz ödemesi 1 trilyon 938 milyar lira olmuş. Yine bu 11 ayın faiz ödemesi toplam bütçe ödeneklerinin yüzde 15’ini geçmiş. Yani 12 aylık tahmine ulaşılmış olup yukarıda da belirttiğimiz üzere Aralık ayı faizi ile birlikte 2025 yılı bütçe açığı yaklaşık 2,2 trilyon lira bandına ulaşacak.
- Personel giderlerinin artışı enflasyonun üzerinde olmuş. Bu artış personel özlük haklarının iyileştirilmesinden değil, kamunun personel deposu haline getirilmesinden kaynaklanmış.
- Dezenflasyon programlarının önemli bir enstrümanı olarak kamu yatırımlarında fren konusu yine işlememiş enflasyonun üzerinde ve trilyon liraya yaklaşan tutarlara ulaşmış.
- Vergi gelirlerindeki toplam artış yüzde 51,6 ile enflasyonun üzerinde gerçekleşmiş. Bunun yukarıda Kasım ayına ilişkin değerlendirmemizle aynı yönde olduğunu söyleyebiliriz.
Aslında bütçe karnesine Hazine ve Maliye Bakanı’nın kendisi bile olumlu not vermez, veremez. Çünkü; tarımsal destek tutarı zaten düşük tutulmuş ve bütçe ödeneğinin yüzde 1’inin bile altında kalmış. KOBİ’lere verilecek desteğin hem ödeneği çok düşük tutulmuş ve hem de yıl içinde hemen hemen hiç kullanılmamış. Hane halkı destekleri çok fazla kaleme bölünmüş ve tutarları düşük kalmış. Eğitim ve sağlık gibi temel hizmetlerde kalite zaten unutulmuş.
Açıkça bütçe, hizmet bütçesi olma niteliğini çoktan yitirmiş, kaynak aktarma mekanizmasına dönüşmüş.