Küresel piyasalarda FED'in izleyeceği para politikasına ilişkin yeni ipuçları takip edilirken, ABD’de hükümetin kapanma sonrası, bu kapanmanın ne kadar süreceği, ekonomi üzerine etkileri ve özellikle de 29 Ekim FED toplantısı öncesinde, 15 Ekim’de Eylül ayı enflasyon verilerinin açıklanıp açıklanmayacağı, önümüzdeki dönemde piyasaları şekillendiren ana konular olacak.
Küresel piyasalar ve özellikle ABD borsaları için Nisan’dan bu yana devam eden olumlu görüşümüzü korumakla beraber risk / getiri dengesinin çok cazip olmadığını da düşünmeye devam ediyoruz. Yılbaşından bu yana geçerli yatırım temalarından biri olan yapay zekâya ilişkin soru işaretlerinin güçlenmesi, FED’den son dönemde gelen temkinli mesajlar ve hükümetin kapanmasıyla ilgili belirsizlikler bu görünüme destek oluyor. Nisan diplerinden bu yana yüzde 35 civarı yükselen ve yapay zeka sektörüne ilişkin iyimserlikle yeni rekor seviyeleri test eden küresel risk barometresi olarak izlenen S&P500 endeksinde yorulma sinyallerinin öne çıktığını görüyoruz. Hisse senedi piyasasındaki rallinin bir soluklanma sürecine girme olasılığı yüksek gözüküyor. ABD’de hükümetin kapalı kalmaya devam etmesiyle birlikte altın yeni rekor seviyeleri test ederken dolar endeksinde yukarı baskının etkili olduğunu takip ediyoruz.
ABD'de devlet hizmetlerinin durması nedeniyle geçen hafta tarım dışı istihdam verileri açıklanamadı. Bu görünüm, FED’in ekonomik durumu değerlendirmek için elinde yeterli veri olmayabileceği ve faiz indirimlerinin devamına yönelik belirsizlik anlamına geliyor. İstihdam için gördüğümüz tek veri, geçen hafta çarşamba günü açıklanan ADP özel sektör istihdam verisiydi. 51 bin kişilik artış beklentisine karşın Eylül ayında 32 bin düşüşle sürpriz yaparak oldukça zayıf görünüme işaret eden veriyle birlikte Ekim ayında faiz indirimi beklentilerinin güçlendiğini takip ettik. Ancak ADP verisinin volatil bir veri olduğunu ve tarım dışı istihdam için güçlü bir öncü gösterge olmadığını belirtelim. FED toplantısı öncesinde enflasyon verisinin de ertelenebileceği bir ortamda, zayıflayan iş gücü talebine ilişkin sinyaller gördüğümüz “Beige Book”’un (15 Ekim’de açıklanacak) ekonomik görünüme ilişkin işaretler önemli verilerden biri olabileceğini hatırlatalım. Şu aşamada piyasada fiyatlamalar 29 Ekim’de FED’in yüzde 95 olasılıkla 25 baz puan faiz indirimine gideceği, Aralık ayında da ek bir faiz indirimine gideceği yönünde şekilleniyor. 29 Ekim’deki toplantıda verilecek mesajlar ve 2026 faiz beklentilerindeki eğilimin riskli varlıklar açısından önemli olacağını düşünüyoruz.
FED’e baktığımızda ise; 17 Eylül’de bu yılın ilk faiz indirimi kararını alması ve daha fazla indirim olasılığına işaret etmesinin ardından izlenecek para politikasına ilişkin yeni ipuçları takip edilirken, son dönemde FED’den temkinli açıklamalarının öne çıktığını görüyoruz. FED, Eylül toplantısında beklendiği gibi 25 baz puan indirime giderken yılın kalan kısmı için iki faiz indirimi daha öngörmüştü. Zayıf sinyaller üreten tarım dışı istihdam verisinin ardından ağustos ayı TÜFE verisi büyük ölçüde beklentilere paralel yönde gelmişti. Çekirdek endekste aylıkta yukarı sapma olmaması piyasada faiz indirimi önünde bir engel teşkil etmeyebileceğine dair yorumlara neden olmuştu. Ancak FED Başkanı Powell, Eylül ayı sonlarındaki konuşmasında işgücü piyasası ve enflasyon görünümünün risklerle karşı karşıya olduğunu belirterek, faiz indirimleri konusunda önlerinde zorlu bir yolculuk olduğuna işaret etti. Powell’ın iki yönlü risklere, risksiz bir patika olmadığına ve ayrıca yüksek değerlemelere vurgusu ön plandaydı. Devam eden dönemde FOMC üyelerinin açıklamalarının genelindeki tonlama da temkinli yöndeydi. Örneğin Dallas FED Başkanı Logan, faiz indirimlerinin devamı konusunda temkinli olmaları gerektiğini söyledi. Chicago FED Başkanı Goolsbee, enflasyon ve Trump’ın vergi tarifelerine işaret ederek daha fazla faiz indirimini destekleme konusunda isteksiz olduğunu söyledi. Minneapolis FED Başkanı Neel Kashkari, faiz oranlarında keskin bir düşüşün fiyatları artırabileceği uyarısında bulundu. Biz mevcut koşulların enflasyonist olmaya devam ettiğini, enflasyon beklentilerinin birkaç ay içinde yükselmesinin muhtemel olduğunu ve bu durumun, özellikle FED'in bağımsızlığının sorgulandığı bir ortamda, uzun vadeli faiz oranlarında keskin bir artışa yol açabileceğini düşünüyoruz. Bu küresel piyasalar için gördüğümüz en önemli risk olarak karşımıza çıkıyor.
