BEV’lerin yüzde 13’e ve PHEV’lerin de yüzde 6’ya doğru pay aldığı otomotiv sektörü, artık tartışmasız şekilde “gelecek elektrikli” diyerek, küresel ölçekte elektrifikasyon ekseninde dönüşürken; tam elektrikli araçlar ile içten yanmalı motorların hüküm sürdüğü geleneksel sistemler arasında köprü kuran yeni bir oyuncu, mütevazı fakat etkili bir şekilde öne çıkıyor… Bu yeni “geçiş” teknolojisinin ise eski bir ismi var: Menzil Uzatıcı Elektrikli Araçlar (Range-Extended Electric Vehicles) REEV.
Aslında ilk nesil hibritlerin, yani seri hibrit tekniğinin modernize ismi olan REEV ile önce Fister Karma, Cadillac ELR, Chevrolet Volt ve BMW i3 ile tanışmıştık. Sonra FCEV yani hidrojen yakıt hücreliler de, bu REEV üst kavramının altına girmişti. EREV veya BEVx de denilen REEV teknolojisi, batarya ile çalışan bir elektrikli tahrik sistemine sahip ancak sadece menzili uzatmak amacıyla elektrik üreten küçük bir içten yanmalı motorla destekleniyor. PHEV'lerin aksine REEV’lerde bu motorun tekerleklerle mekanik bir bağlantısının olmadığını ve yeni nesil Londra taksileri LEVC TX’lerdeki gibi aslında BEV temelli mimari üzerine eklenmiş olduğunu hatırlatalım. Yani küçük bataryalı ve küçük motorlu olarak büyük normal motora elektrik desteği sağlayan paralel hibrit, mild hibrit ve çoğu şarj edilebilir hibritlerin aksine; REEV’ler, işi ekstra elektrik üretmek olan küçük motorları jeneratör olarak kullanan araçlardır… Nissan’ın e-Power sistemi gibi fakat kablolu şarj edilebilir teknikte… Hani, şu, bagajına Honda jeneratör koyarak gitmeye çalışan Tesla espirisinde…
Geçtiğimiz ay düzenlenen Auto Shanghai 2025 fuarı, bu geçiş teknolojisinin yalnızca Çin’de değil, küresel ölçekte de yaygınlaşabileceğini gösterdi. Ki, Renault Grubu’nun HORSE standından bile REEV fısıltıları geliyordu…
BEV'lerin sunduğu çevreci avantajları koruyan bu yaklaşım, özellikle menzil kaygısı taşıyan tüketicilere önemli bir konfor sunuyor. Elektrikli araç altyapısının hızla geliştiği ancak hâlâ bir çok bölgesinde şarj altyapısının tam gelişmediği pazarlarda REEV’ler, pratik bir ara çözüm…
Chery, BYD, Geely, Li Auto, Leapmotor, Dongfeng, Changan grupları ve Huawei HIMA ittifakının öncülüğünde 2024 yılında Çin’de üretilen REEV sayısı 1,2 milyonu aşarken, 2030'da ise 3 milyonu geçmesi bekleniyor. REEV’lerin ihracat potansiyeli yükselirken, Çin’in sadece üretim değil, teknoloji ihracatı açısından da ağırlığını artırıyor.
Örneğin; BYD’nin Türkiye yatırımına da bu teknoloji ekleniyor..
Shanghai’daki fuarda Japon Mazda’nın Çinli ortağı Changan ile geliştirdiği EZ-60 CrossOver modelini REEV versiyonuyla tanıtması ve Alman VW Grubu’nun da SAIC ile birlikte üreteceği büyük ID.ERA SUV konseptini 300 km’si elektrikli toplamda 1.000 km menzil vadeden bir REEV olarak sahneye çıkarması, global markaların bu trende kayıtsız kalmadığının işaretiydi… Stellantis’in RAM PickUp ve VW’nin ABD’deki yeni markası Scout SUV örneklerinin ardından Ford ve GM’in de bu segmente hazırlanıyor olması, REEV'lerin küresel çapta stratejik bir unsur haline geldiğini ortaya koyuyor.
Ayrıca; gelişmiş Batılı pazarlarda bile BEV yatırımlarındaki yavaşlama stresi, REEV’leri doğru bir seçenek olarak öne çıkarıyor. Hafif araç üretimindeki payının çok kısa sürede önemli oranlarda büyüyeceği öngörülen, REEV’lerin BEV zemini üzerindeki tümüyle elektrik tahrikli hibrit tekniğinin, geçiş döneminde karşılaşılan şarj altyapısı, menzil kaygısı ve maliyet gibi sorunlara karşı akılcı bir alternatif olduğunu kabul ettiriyor.
Bizim gibi uzun yolları olan ve elektriklenme dönüşümünü hızlandırmakta zorlanan ülkelerde REEV, çevreci mantığıyla da daha düşük vergilendirme ile teşvik edilmesi gereken bir alternatif.