Dönüşüm içindeki otomotivin yüksek mühendisliğiyle ve düşük ruhsal frekansıyla ilgili bambaşka bir kriz tartışılmaya başlandı…
Geçmişte otomobil, sadece bir ulaşım aracı değil, mühendislik ötesi bir fikirdi. Estetik özgüveni temsil ederdi. Dönemlerin ideallerini taşıyan metal bir cümleydi ve hatta 20. Yüzyılın en güçlü kültürel ifadelerinden biriydi. 96 yıl önceki Cadillac V16’ların zarafeti, 70 yıllık Citroen DS’in fütürizmi ya da 1957 model Fiat 500’ün neşesi; bunlar endüstriyel başarıdan önce, birer kültürel yatırımdı. Tasarım, bir markanın bilançoda ölçülemeyen ancak piyasa değerini belirleyen en güçlü değişken sermayesiydi. Tüketici, sadece bir ulaşım aracı satın almıyor, bir yaşam biçimine, bir kimliğe ortak oluyordu. Bugün ise bu büyünün yerinde, küresel platformların veri panellerinden ürettiği, sanatsız, sezgisiz, ruhsuz ve algoritmik soğuk bir tekdüzelik var.
Yüzleri öfkeli, şişkin oranlı abartılı detaylarla çizgilerin kafası karışmış ve duygular perakende parkında kaybolmuş yeni otomobiller, gerçekten kötü görünmüyorlar mı?.. Bir sanatçının şekillendirdiği, cesur fikirlerle çizilmiş otomobillerin dönemi bitti; veri işaretli, komite filtreli, SEO optimizeli ürün çağı başladı!
Bu homojenleşme, aslında toplumun estetik cesaretini yansıtması gereken tasarımın endüstri içindeki rolünün kökten değiştiğini gösteriyor. Maliyet hesaplarının ve verimlilik takıntısının gölgesinde tasarımcı, bir sanatçıdan çok sanki bir optimizasyon mühendisine dönüştü. Her çizgi, bir aerodinami stresine, her yüzey bir çarpışma testine teslim edildi… Sonuçta da; sahte hava kanalları, sert bakışlı farlar, anlamsız süslerle bezeli kimliksiz siluetler ortaya çıktı… Siyah üzerine krom tanımlanarak çöken marka kimlikleriyle endüstrinin, bu durumu yaya güvenliği gibi zaruri regülasyonlarla meşrulaştırması da ironik; çünkü, güvenli olurken, yine de siluetiniz olabilir. Fakat, bu tercihin ardındaki gerçek sebep ise, tasarımın güç kaybettiği, finansın kazanması… Bir markayı ayırt eden imzalar silindi; geriye, hisse sahiplerinin çekici bulduğu ama araç sahiplerinin sevemediği formlar, hacimleri tekrarlanan siluetler kaldı…
Bu estetik infazın, marka değerinin görünmez deflasyonu gibi çok ciddi ekonomik bir zararı da var. Bir araç, duygusal bir farklılık yaratamayıp, sadece yeterli tekniğe sahip ise; fiyat, tek rekabet gücüne dönüşür. Oysa otomotivin en parlak çağlarında markalar, fiyatı değil arzuyu yönetirlerdi. Bugün ise tüketici, bir markanın imzasını değil, yalnızca fiyat etiketini seçiyor; bu da duygusal ilişki ve marka sadakatini zayıflatıp, en kritik ticari değişken olan fiyat marjını aşındırıyor, süreklilik kavramını da eritiyor.
Otomobil artık onarılmak için değil, bir yazılım destek takvimiyle ömrü sınırlı bir cihaz gibi güncellenmek için tasarlanıyor. Bir dişlinin kırılması değil, bir kodun geçersizleşmesi, arıza anlamına geliyor. Bu teknik kopuş, sadece bir teknolojinin değil, zanaat hafızasının ve tamir kültürünün sessizce çöküşü… Teknik ilerleme değil, kültürel yoksullaşma yaşayan bu neslin otomobilleri, motoru bozulduğu için değil, yazılımı unutulduğu için yok olacak!
Endüstri bugün belki tarihin en yüksek mühendislik seviyesinde, ama aynı zamanda geçmişle bağını kopardığı en düşük ruhsal frekansında. Verimlilik adına anlam, sürdürülebilirlik adına ömür feda edildi. Bir nesnenin ömrü kısaltılmışsa, enerji verimliliğiyle övünemez. Kendisini sürdüremeyen bir ürün, dünyayı da sürdüremez! Herkesin beğeneceği şeyler üretiliyor, kimsenin hatırlamayacağı ürünler yaratılıyor! Bu durumun arkasındaki neden ise, sanatçıların estetik cesaretlerinin kırılması, yönetim kurullarında sadece karlılığın konuşulması…
Otomobiller artık, öne çıkmadıkları dokunuş ve ruh eksiklikleriyle hikayeleri olmadan ölüyor. Gerçek kriz, karbon emisyonunda değil; bilginin, yaratıcılığın ve kalıcılığın buharlaşmasında yatıyor. Bu nedenle; otomobiller, anlamlarını kaybetmeyecekleri zevk ve zariflikte çizilmeli; brutalist ya da neşeli fark etmez, sadece güvenli ama cansız, hızlı ama anlamsız, kusursuz ama kimliksiz hale gelmemeli, algoritmik gri çamur olmamalılar!.. Sürüş heyecanı da, yalnızca süper otomobillerin steril dünyasında kalmamalı; normal otomobiller de, sadece işlevsel nötr cihazlar olmaktan kurtulmalılar!
