Galiba bu dönemde Meclis’e gelen yasal düzenlemelerin hemen hepsi torbadan çıkmış gibi. Gerçekten de torbadan ne çıkacağı hiç belli olmuyor.
Vergi aslında bir zor alım; ama günümüzde “gönüllü uyum” başlıklı yumuşatıcılarla veya kılıflarla algıya dönüştürülmek isteniyor. Yine de sonuç alınamıyor ve bu gidişle alınamayacağı da anlaşılıyor.
Zaten sevimsiz olan böyle bir ürün için algı da oluşturulamayınca sonuç hüsran oluyor.
İşte TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’na sunulan yeni vergi paketi de bir yandan hukukundaki garabet ve bir yandan da rakamlarındaki felaket boyutuyla algı yaratamıyor.
Gelin konuyu her iki açıdan da özetleyelim.
Vergi hukukunda garabet…
Yine ve yeni bir vergi komedisi (!) ya da trajedisi daha Yüce Meclis’in gündeminde…
2026 yılı merkezi yönetim bütçe kanun teklifi ile birlikte aynı gün Plan ve Bütçe Komisyonu’na bir torba kanun teklifi daha geldi.
Bu kanun teklifi de öncekiler gibi bir “torba” klasiği… Galiba bu dönemde Meclis’e gelen yasal düzenlemelerin hemen hepsi torbadan çıkmış gibi. Gerçekten de torbadan ne çıkacağı hiç belli olmuyor. Çok ilginç, çok köhne, çok demode veya arkası önü belli olmayan düzenlemeler torbadan çıkabiliyor.
Şimdi torbadan çıkanlara bir bakalım.
- Yeni torba kanun teklifi, yürütme ve yürürlük maddeleriyle birlikte toplam 36 maddeden oluşuyor. Dolayısıyla kanun teklifinin esasa ilişkin düzenlemeleri 34 maddeden ibaret.
- Bu küçük torbada, birbiriyle ilişkili ya da ilişkisiz toplam 18 farklı kanunda değişikliğe yer verilmiş durumda.
- Düzenlemelerin 8 adedi sosyal güvenlik mevzuatıyla ilgili.
- Hazine’nin görev alanına giren 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetimi Kanunu ile ilgili düzenleme de bu torbada. Anayasal ve yasal açıdan bütçe kanunuyla düzenlenmesi gereken bir konu olduğu halde torbaya konulmuş.
- Torbada yeniden ihdas edilen düzenlemeler de var.
- Vergileme tekniği adeta zorlanmış.
Bu durum artık kanıksanmış. Maliye uzmanları, akademik çevreler, yargı yerleri bu konuları artık eleştirmekten bıkmış usanmış. Bundan böyle de doğruya yönelme umudu kalmamış.
Yapılan düzenlemelerin her birinin hukuk tekniği, vergi adaleti açısından ele alınması gereken ve dolayısıyla eleştirilecek çok husus var. Burada düzenlemelerin esasına girmiyoruz, sadece usulü ile ilgili yanlışları ele alıyoruz. Yani normatif ya da olması gereken hukuktan bahsediyoruz.
Vergi rakamlarındaki felaket!..
Vergi gelirleri son iki yıldır hiç iyi gitmiyor.
Bir yandan hükümetin önlenemez kamu harcaması alışkanlığı, bir yandan da 2023 yılındaki 11 ilimizi kapsayan asrın deprem felaketinin yarattığı ilave harcama zorunluluğu vergi gelirlerinin gidişatını bozdu.
Bu bozulmayı önleme veya gizleme adına ağırlıklı olarak iç borçlanmaya gidildi. Özellikle Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemine girişle birlikte kamu borçlarının çığ gibi arttığı görüldü. 2018 yılına göre Ağustos 2025 yılında kamu borç stoku 12 kat arttı.
Aslında geçtiğimiz yıllarda vergi gelir hedeflerinin çok gerisinde kalınmadı. 2019 yılında vergi gelir hedefi yüzde 89,1 oranında tutturulurken daha sonraki yıllarda bu oran yüzde 100’ün üzerine çıktı.
Ancak 2024 yılında vergi tahsilat hedefi yüzde 98,6 olarak tutturuldu.
2025 yılının ilk 9 ayındaki vergi tahsilat oranı yüzde 69,6 oldu. Son üç ayda da dış ticaretten alınan KDV ve ÖTV gibi vergiler hariç, diğer vergilerin taksit dönemi olmadığı için yıl sonunda beklenen tahsilatın sağlanamayacağı anlaşılıyor.
Nitekim Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın 2026 yılı merkezi yönetim bütçe kanun teklifinde de bunun açık işaretleri yer alıyor.
Şöyle ki; bütçe kanunu eki (B) cetvellerinde yer alan tahmin gerekçesine bakıldığında (bakınız sayfa 90) 2025 yılı için beklenen 12 trilyon 651 milyar lira vergi geliri tahsilatının kesinlikle sağlanamayacağı anlaşılıyor. Bakanlığın yaptığı yıl sonu tahminine göre bütçedeki vergi gelirleri hedefinin 507,5 milyar lira altında kalındığı görülüyor. Bu da bütçe hedefinin yüzde gerisinde kalındığı anlamına geliyor.
Zaten 2024 yılına göre 2025 yılındaki vergi artış oranı yüzde 28,7’de kalmış ki; bu da 2025 yılsonu enflasyon tahmini yüzde 32-33’ün altında bir rakamı ifade ediyor.
Ama bir yandan da 2025 yılında 3 trilyon liraya yarın istisna, muafiyet ve indirim şeklindeki vergi harcamalarından da vazgeçilemiyor.
Açıkçası 2025 yılının vergi tahsilat rakamları felaket!... Dolayısıyla 2026 yılına ciddi bir vergi arayışı ile girildiği ortada. Onun için de “Deli Dumrul misali” geçenden de geçmeyenden de ne adla ve nasıl olursa olsun vergi alınmak isteniyor. Bu kadar bozuk bir ekonomik düzende de olumlu sonuç alınması beklenmiyor.