Bu yazıyı yazarken Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD Başkanı Donald Trump ile Beyaz Saray’daki görüşmesine sadece saatler vardı. Umarım siz bu satırları okurken görüşme de kazasız belasız geçmiş olur. Toplantı öncesi, imzalanacak anlaşmalardan birinin de THY’nin Boeing uçak alımına ilişkin olması bekleniyordu. Başkan Trump, sosyal medya paylaşımında görüşmeyi ilan ettiğinden beri Boeing anlaşması da çok tartışılanlar arasındaydı. Açıkçası bu konuda fikir beyan edenlerin de çoğu konuyu tam olarak bilmiyor. Ben de bildiklerimi yazayım.
Önce eğri oturup doğru konuşalım; dünyanın her yerinde milli (flag-carrier) havayollarının uçak alımları siyasi anlaşmalardır. Uçak, çamaşır makinesi gibi mahalledeki bayiden aldığınız bir ürün değil. Aşağıda anlatacağım üzere, fiyat dışında, uçak alımına karar verirken dikkate alınan birçok parametre var. Siyaset de bunlardan biri. Üstelik küreselleşme yavaşladıkça siyaset daha da önemli bir parametre haline geliyor. İnanmayan, son yıllardaki uçak alım anlaşmalarının kaçı Paris veya Dubai’deki havacılık fuarlarında, kaçı da ABD veya Çin devlet başkanlığı saraylarında açıklanmış, sayıp baksın. Bir de tabii mesela Çin, ABD’yle arası açıldığından beri sadece Avrupa’da üretilen Airbuslardan mı alıyormuş, onu da incelemek lazım.
Bir adet çamaşır makinesinin üretimi yaklaşık 15 dakika sürer. Küçük gövdeli bir uçağın üretimi yaklaşık bir ay sürer. Testleri filan da katarsanız teslimat 3 ayı bulur. Tedarik zinciri yönetimi zor olduğu için teslimatta hep sıra olur. Uçak alıcıları sadece fiyatı değil, teslimat zamanında da pazarlık ederler. Bazen teslimat için alınan slotların havayolları arasında ticareti bile mümkündür. Nitekim THY’nin alacağı uçakların da dört beş yıl sonra teslim edilmesi öngörülüyor. Bu sırayı ise her uçak üreticisinde her zaman, istendiğinde bulmak mümkün değil.
Her uçak her havaalanına inemez
Zaten dünyada uçak ve uçak motoru yapan çok fazla üretici de yok. THY-Boeing anlaşması duyulunca bazı siyasetçiler neden Brezilya’dan Embraer almıyoruz, dedi. Çamaşır makinesinin aksine uçakların birçok modeli var. Her uçak her mesafeyi uçmaz. Her uçak her havaalanına inemez. Ayrıca bir model uçağı kullanan pilot boş vaktinde diğer modeli de kullanamaz. Hepsinin aylarca süren ayrı eğitimleri olur. Modellerdeki en önemli ayrım ise geniş gövdeli (iki ayrı koridoru olan) ve dar gövdeli (tek koridoru olan) uçaklar arasındadır. Şu an THY’nin en büyük ihtiyacı ise geniş gövdeli uçak. Hâlâ Pekin veya Şanghay’a günde bir uçuş koyabiliyoruz. Kaldı ki THY’de iç hatta da yüksek talep nedeniyle yaz döneminde çoğu uçuş geniş gövdeli uçakla yapılıyor. Embraer’in ise geniş gövdeli uçak üretimi yok. Konuyu bilmeden konuşunca böyle açıklamalar gelebiliyor.
İlginç bir detay: Havayolu şirketleri, uçakları ve motorlarını ayrı ayrı satın alır. Motorun değeri genelde uçağın değerinin yarısı kadar olur. Var olan kısıtlı seçenekler arasından, uçakları Boeing (ABD) veya Airbus’tan (Avrupa); motorları ise GE (ABD), Rolls-Royce (İngiltere) veya Pratt & Whitney’den (Kanada) alırsınız. İki ürünün de ticari anlaşmaları tamamen ayrıdır. Bu anlaşmalarda bakım, yedek parça tedariki, garanti, personelin eğitimi gibi çok çeşitli parametre vardır. Bazen şirketler uçağı ya da motoru ucuza satıp esas parayı bakımdan kazanır. Dediğim gibi, bu iş bayiden çamaşır makinesi almaya benzemiyor. Gelelim bence en önemli parametreye…
Uçak alımlarında mutlaka “offset” anlaşması yapılır. “Offset”, alım için ödenen bedelin bir bölümünün alımı yapan ülkeden tedariği veya bu ülkeye yatırım için kullanılması demek.
Offset anlaşmaları daha çok askeri alımlarda olur. Mesela ben F-16 alayım, karşılığında size mühimmat satayım diyebilirsiniz. Elinizi daha yükseltip yerel tedarikçi kurulmasını da isteyebilirsiniz. Mesela Eskişehir’de GE’nin TUSAŞ ile ortak olduğu TEI fabrikası böyle kurulmuştu. Daha kısıtlı olmakla beraber, sivil uçak alımlarında da offset anlaşmaları yapılır. Bazı ülkeler bu offsetlerin kullanımında daha geniş çerçeveden düşünür. Örneğin Katar; içinde Georgetown, Carnegie Melon gibi dünyaca ünlü üniversitelerin şubelerinin olduğu kocaman bir eğitim şehrini offsetlerle yaptırmış. Tabii, Türkiye’de birbirinden müthiş eğitim veren 200’ün üzerinde üniversitemiz (!) olduğu için bizim böyle şeylere ihtiyacımız yok.
Umarım zamanın ruhuna uygun güzel offsetler alabiliriz
GE’de çalışırken dinlediğim bir hikâye ile bitireyim. 90’lı yıllarda Japon Nippon Havayolları GE’den tarihin en büyük motor siparişlerinden birini vermiş. İmzalar atılmadan önce Japonlar “birkaç personelinin motor üretiminde çalışması”nı istemişler. Tabii GE’ciler görüşmeleri durdurmuş. Konu ulusal güvenlikle ilgili olduğu için Başkan Bill Clinton’a intikal etmiş. Clinton kesilecek faturadaki dolarları görünce “olur” demiş. 8-10 Japon mühendis birkaç sene özel kırmızı üniformalarla sadece kendilerine müsaade edilen yerlere girebilecek şekilde GE fabrikalarında çalışmış. Bu Japon ekip, 2000’lerin başında Honda ile GE’nin ortak girişimi olarak, genel havacılıkta kullanılan, özel jetler için motor fabrikasını kuran ekip olmuş. Umarım biz de Boeing anlaşmasından zamanın ruhuna uygun güzel offsetler alabiliriz.