Dr. ERSU TÜREDİ - TRASTA Partner - Yeminli Mali Müşavir
Giriş
Türkiye’nin teknoloji hikâyesi artık yalnızca fikirlerle değil, bu fikirleri hayata geçiren güçlü bir ekosistemle yazılıyor. Özellikle oyun sektörü önde gözükse de çok önemli yazılımların öne çıktığını hep birlikte izliyoruz.
Bugün itibarıyla ülkemizde 113 Teknoloji Geliştirme Bölgesi (Teknopark) faaliyet gösteriyor. Her biri; üniversitelerin bilgi birikimini, araştırmacıların yenilikçi vizyonunu ve girişimcilerin cesaretini aynı çatı altında buluşturan üretim üsleri hâline geldi.
Bu ekosistemin önemli uzantılarından biri de “Girişim Ofisleri (GO)”.
10/02/2022 tarihli ve 31746 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan yönetmelik değişikliğiyle, teknoparkların genç ve yeni işletmeleri desteklemek amacıyla kuluçka merkezlerini teknopark alanları dışında da açabilmelerine imkân tanındı.
Bu düzenleme sonrasında farklı bölgelerde kurulan yeni merkezlerle birlikte Girişim Ofisi sayısı 10’a ulaştı. Bu tablo, Türkiye’nin teknoloji üretim kapasitesinin artık kampüs duvarlarını aştığını, inovasyonun ülke geneline yayıldığını gösteriyor.
Ancak bu büyüyen yapının tam ortasında, Teknoparkların ruhunu zedeleyecek bir uygulama gündeme geldi: Yazılım şirketlerinin “seri imalatçı” olarak değerlendirilmesi.
Yazılım seri üretim midir?
Son dönemde mali idare, bazı Teknopark firmalarına yönelik olarak “seri üretim yaptıkları” gerekçesiyle cezalı tarhiyatlar uygulamaya başladı. Gerekçe şu: Eğer bir yazılım birden fazla kez satılıyorsa, bu “seri üretim” sayılır.
Oysa bu yorum, hem yazılımın doğasına hem de kanunun amacına bütünüyle aykırıdır. Bir yazılım, bir defa geliştirilen ve fikri mülkiyet hakkı üreticide kalan gayrimaddi bir üründür.
Birden fazla kullanıcıya sunulması, aynı ürünün yeniden üretilmesi değil, kullanım hakkının paylaşımıdır. Bu, bir kitabın birden fazla kişi tarafından okunmasından farksızdır.
Yazılımı “seri üretim” saymak, bilginin çoğalmasını imalat sanmaktır.
Seri üretim nedir, ne değildir?
Kavramın literatürdeki karşılığı son derece nettir:
Seri üretim, bir ürünün aynı özelliklerde, standartlaştırılmış olarak, büyük miktarlarda ve süreklilik içinde üretilmesi yöntemidir.
Bu yöntemin temel unsurları; yüksek adet, makineleşme, otomasyon, bant sistemleri ve sürekliliktir.
Seri üretim;
- ürünlerin birbirinin aynısı olacak şekilde tasarlanmasını,
- makine ve robot teknolojileriyle üretimi,
- ölçek ekonomisi sayesinde birim maliyetlerin düşmesini amaçlar.
Kısacası otomotiv, elektronik, gıda gibi fiziksel üretim endüstrilerinin doğasında vardır.
Yazılım ise tamamen farklı bir mantıkla, bilgi üretimi ve fikrî tasarım süreciyle ortaya çıkar.
Bir yazılımın çoğaltılması fiziksel bir üretim değil, dijital erişim hakkının genişletilmesidir.
Bu nedenle yazılımı “seri üretim” kapsamında değerlendirilmesini, sadece teknik olarak değil, kavramsal olarak da doğru bulmuyoruz.
Kanun ne diyor, Maliye ne anlıyor?
4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu’nun 8’inci maddesi son derece açık:
“İşletmeler, bölgede başlatıp sonuçlandırdıkları Ar-Ge projeleri sonucu elde ettikleri teknolojik ürünün üretilmesi için gerekli yatırımı, yönetici şirketin uygun bulması ve Bakanlığın izin vermesi şartıyla Bölge içerisinde yapabilirler.”
Burada kastedilen üretim, fiziksel yatırım veya donanım üretimidir.
Yazılım ise gayrimaddi bir hak olup, fikrî mülkiyet koruması altındadır.
Nitekim hem Kurumlar Vergisi Genel Tebliği hem de KDV Uygulama Tebliği, yazılımın terminal kiralama veya abonelik modeliyle farklı kişilere kullandırılmasının istisna kapsamında olduğunu açık biçimde belirtmektedir.
Kanunda Teknopark firmalarına gelen tutanaklarda belirtildiği gibi ne “%20 – %80” gibi sabit bir oran, ne de yazılım satışlarının birden fazla kullanıcıya sunulması halinde istisnanın düşeceğine dair bir hüküm vardır.
4691 sayılı Kanun, yalnızca iki ayrı durumu tarif eder:
- Eğer gayrimaddi hak seri üretime tabi tutuluyorsa, istisna kazanç oranı transfer fiyatlandırması esaslarına göre belirlenir.
- Ancak yazılım bir Ar-Ge projesi olarak geliştirilmiş ve kullanıcıya lisans, kiralama veya kullandırma yoluyla sunuluyorsa, bu durumda kazanç oranı nitelikli harcama oranı üzerinden belirlenir. Nitelikli harcamalarda %30 artırımlı oran nedeniyle istisna kazanç oranı çoğu zaman zaten %100’e yaklaşır.
Dolayısıyla, idarenin “seri üretim” yorumuna dayanarak bu oranı keyfî şekilde düşürmesi veya sabit oranlar öngörmesi kanunî dayanak taşımamaktadır.
Kısacası: Çoğaltma yoksa, seri üretim de yoktur.
Ve kanun, yazılımın birden fazla kullanıcıya lisanslanması hâlinde istisnanın kalkacağını değil, tam tersine bu durumun Ar-Ge niteliğini koruduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Sorun nerede başlıyor?
Bazı denetimlerde, klasik üretim mantığıyla hareket edilip yazılım faaliyetleri “seri imalat” olarak değerlendirilmekte ve cezai işlemler uygulanmaktadır.
Oysa burada teknik bir hata değil, stratejik bir yanılgı vardır. Bu yaklaşım, ülkemizin bilgi ekonomisine geçişini desteklemesi gereken Teknopark yapısını engelleyeceği ise aşikardır. Yenilikçi şirketleri, yaratıcı insan kaynağını ve fikrî üretime vergi avantajı hatta vatandaşlık verme yönündeki dünyadaki ve hatta Avrupa’daki uygulamaların olduğu düşünüldüğünde bu yaklaşımların beyin göçüne de sebebiyet verebileceği unutulmamalıdır.
Sonuç
Teknopark istisnalarının amacı, fikirleri ürüne, bilgiyi değere dönüştürmektir.
Yazılım sektörü bugün Türkiye’nin hem ihracat gücü hem de beyin sermayesidir.
Bu nedenle yazılımın “seri üretim” gibi kalıplara sıkıştırılması, geleceğin teknolojilerini doğmadan boğmak anlamına gelir.
Yazılım makine gibi görülmemeli ve yazılımın çoğalması üretim değil, bilginin yayılması olduğu hatırlanmalıdır. Ve bilgi ne kadar yayılırsa, Türkiye o kadar büyür.
Kaynakça
[1] Ebru Mine Çarhoğlu, “4691 Sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu Kapsamındaki Yazılım ve Ar-Ge Faaliyetlerinde İstisna Uygulaması”, Vergi Dünyası Dergisi, Sayı 421, Haziran 2017, s.110–124.
[2] İlyas Emre Yayla, “Teknoparklarda Vergi İstisnaları ve Bazı Özellikli Konular: Nitelikli Harcama Tespiti, Seri Üretim ve Kur Farklarının Vergilendirilmesi ile Ücret İstisnası Üst Sınırının Değerlendirilmesi”, Vergi Dünyası Dergisi, Yıl 48, Sayı 529, Eylül 2025, s.95–104.
[3] İlyas Emre Yayla, “Teknoloji Geliştirme Bölgesinde Yapılan Seri Üretim ve Vergilendirilmesi”, Vergi Dünyası Dergisi, Yıl 43, Sayı 508, Aralık 2023, s.115–123.
[4] Ahmet Şahin Savcı & İlyas Emre Yayla, “Teknoloji Geliştirme Bölgesindeki Yapılan Seri Üretimlerin Vergilendirilmesi ve İki Kritik Kavram; Gayrimaddi Hak & Transfer Fiyatlandırması”, Vergi Dünyası Dergisi, Sayı 418, Haziran 2016, s.57–65.
[5] Okan Coşgun, “Teknokent İstisnasında Seri Üretim ve Gayrimaddi Hakka İsabet Eden Kısım Muamması”, Vergi Dünyası Dergisi, Sayı 413, Ocak 2016, s.84–90.
[6] Birgül Dikmen, “Yazılım Lisans Sözleşmelerinin Hukuki Niteliği ve Vergilendirilmesi”, Vergi Dünyası Dergisi, Sayı 407, Temmuz 2015, s.46–54.