Anlaşıldığı kadarıyla ‘ayrıntılı toprak haritaları’ konunda 1940’lardan 2028’e eksikleri bilerek ve eksikleri tekrar ederek gitmeye devam etmişiz.
Tarımda Toprak ve Su Kaynaklarının Yönetimi Özel İhtisas Komisyonu, 12. Kalkınma Planı 2028 hedefleri kapsamında toprak ve su yönetimi alanında 9 adet stratejik hedef belirlemiş… Neymiş bunlar?
Öncelikle koordinasyon içinde çalışamayan çok sayıda kamu kuruluşu varmış, tek elden yönetim olmalıymış. İkinci olarak Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu geliştirilmeli, su kanunu çıkarılmalıymış. Üçüncü olarak ülke genelinde detaylı toprak analizine dayalı toprak haritalarının hazırlanması ve tarım arazilerinin amaç dışı kullanımının önlenmesi gerekiyormuş.
İlk ikisini ve su konusunu bir kenara koyarak üçüncüyü tekrar edelim; Rapora göre; 2028 yılına kadar “Ülke genelinde detaylı toprak analizine dayalı toprak haritalarının hazırlanması ve tarım arazilerinin amaç dışı kullanımının önlenmesi için bu haritalardan yararlanılarak tarımsal amaçlı arazi kullanım planlarının yapılması...” gerekiyormuş.
Muhtemelen hepimiz aynı tepkiyi verdik: “Yok muymuş?” Demek ki detaylı toprak analizine dayalı haritalar yapılmamış ve bu yüzden koruyamadığımız tarım arazilerini konut ve sanayiye kaptırıyormuşuz.
Oysa ülke topraklarımızın ilk şematik haritası l943 yılında Prof Dr. Kerim Ömer Çağlar tarafından yapılmış, ancak yetersizliği nedeniyle kullanılmamış.
Ardından 1952-1954 yıllarında, Amerikalı Uzman Harvey Oakes ülkemize gelmiş ve kendisinin başkanlığındaki bir ekip tarafından, Türkiye’nin 1/800 000 ölçekli şematik Türkiye Umumi Toprak Haritası yapılmış bir de ‘Türkiye Toprakları’ adlı rapor hazırlanmış.
Bu çalışmadan sonra Türkiye topraklarını sınıflandırarak haritaların oluşturulması ve bu konuda ülke düzeyinde yapılan çalışmaların koordinasyonu görevi yasal olarak (sonradan kapatılan) Topraksu Genel Müdürlüğüne, daha sonradan da Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü’ne (O da kapatılmış) verilmiş.
1960’larda Avrupa ülkeleri tarafından bir “Avrupa Toprak Haritası” hazırlanmasına karar verildikten sonra, 1966- 1971 yılları arasında Topraksu Genel Müdürlüğü tarafından tüm ülke toprakları 1:25000 ölçekli topoğrafik haritalar kullanılmak suretiyle istikşafi düzeyde incelenerek haritalanmış. (Bu haritaların istikşafi düzeyde inceleme ile hazırlanması, keşif amacıyla örneklem seçilerek yapılmış anlamına geliyor.)
Amerikan standartlarında hazırlanan, bugün için çok ‘eski’ bulunan bu çalışmanın ne yazık ki ‘yeni’si yapılmamış. Böylelikle Bay Oakes’in 1954’te hazırladığı harita ile Topraksu’nun 1971’de hazırladığı ‘istikşafi’ haritalar bugün halen Türkiye’nin toprakları ve sorunları hakkında başvurulabilecek başlıca kaynak niteliği taşımakta imiş.
Bu tarihlerden sonra bu alandaki eksikliklerin neler olduğu ve neler yapılması gerektiği Özel İhtisas Komisyonları tarafından belirlenmiş, her bir 5 yıllık kalkınma planlarında yapılması gerekenler e yer verilerek, bir sonraki plana transfer edilmiş.
2028 hedefli 12. Planda da yapılması gerekenler az önce söz ettiğim 9 stratejik hedef olarak sıralanmıştı. Ne diyordu Planda… “Ülke genelinde detaylı toprak analizine dayalı toprak haritalarının hazırlanması ve tarım arazilerinin amaç dışı kullanımının önlenmesi gerekir.”
Anlaşıldığı kadarıyla ‘ayrıntılı toprak haritaları’ konunda 1940’lardan 2028’e eksikleri bilerek ve eksikleri tekrar ederek gitmeye devam etmişiz.
Yine de bu alandaki temel mevzuat olan 2005 tarihli Toprak Koruma Kanunu’nun 2014 ekinde yayınlanan, 900 küsur ilçenin tarım topraklarını ‘sulu’, ‘kuru’, ‘dikili’, ‘örtü altı’ olarak tasnif ederek ‘dekar’ cinsinden yüzölçümünü belirleyen çalışmayı “detaylı toprak analizine dayalı toprak haritalarının olmamasına rağmen” hazırlamayı başarmışız. Elimizdeki toprak haritalarının yetersizliğine rağmen listesinde ‘kuru’ yazan toprağın kuru, listesinde ‘sulu’ yazan toprağın ‘sulu’ olduğundan emin isek sorun olmamalı!
Bu arada tarım arazilerini tarım dışı amaçlarla kullanacak isek gerekçe olarak kullanacağımız istisnalardan biri olan ‘kamu yararı’nı da iyi tanımlamalı, ondan da emin olmalıyız.