Eldeki sistemin küresel ekonomide biriken sorunların mimarı olduğu anlaşıldığında, değişim ihtiyacı daha net görünüyor.
Bugünle birlikte, iki yazılık bir seriye başlıyorum. Başlıkta ifade ettiğim tezin peşinden gideceğim. İddiam odur ki, küresel ekonominin mevcut kısır döngülerinden çıkmak için bize konvansiyonel bankacılığın dışında bir bakış gerekiyor. Başka bir bankacılığın gerektiği konusunda uzlaşırsak, serinin ikinci yazısında da “Başka bir bankacılık mümkün” diyerek somut öneriyle geleceğim.
Önce dünya ekonomisinde ne noktada olduğumuza bakalım:
- 2024 sonu ile küresel kriz yılı olan 2008 sonunu kıyaslarsak, 4 büyük merkez bankasının bilançosunun küresel ekonomik hasılaya oranı 7 puan arttı ve %17’ye geldi.
- Bu sırada, hisse senetlerinin küresel hasılaya oranı ikiye katlandı ve %110’a geldi. (2023 verisi)
- Oysa aynı dönemde yatırımların küresel hasılaya oranı 1 yüzde puandan az yükseldi ve %26 seviyesinde gerçekleşti.
- İşgücünün küresel hasıladan aldığı pay ise sabit kaldı.
- 2009-2023 döneminde özel sektörün borçlanma ihraçları 2008-öncesi eğiliminin üzerine çıktı.
- Aynı yıllarda, bahsi geçen borçlanmayı gerçekleştiren özel sektörün fiziki sermaye yatırımları azaldı.
- Uzaya bir spor araba ve sonrasında da çocukların uzaya merakını artırmak için oyuncak ayı gönderildi.
- 2019’a kıyasla dünyada açlık çeken nüfus 152 milyon kişi arttı ve uzaya merakının artmasını istediğimiz çocuklardan kaybettiklerimizin yarısı açlıktan öldü.
- Bankalar fosil yakıtları finanse etmeye devam etti ve ekosistem kriziyle mücadele hedeflerinin gerisinde kalındı.
“Borsalar rekor kırıyor!” haberlerinin gölgesinde neler kalmış neler! Küresel ekonomik gidişatta yapısal değişikliklere ihtiyaç olduğunu anlamak için daha fazla kanıta gerek yok bence. Lakin değişiklikleri gerçekleştirmek için fazla zamanımız da yok. O yüzden net olmamız gerek.
Zaten hayatın ve iktisadın da kuralı epey net: Yanlış yol, yanlış adrese çıkartır. Haliyle bugüne kadar yürüdüğümüz yanlış yol da bizi yanlış bir yere getirmiş: Dünya genelinde potansiyel büyüme gerilemiş. O da ne demek? Bir ekonominin, kaynaklarını tam kullanarak devam ettirebileceği, enflasyonist olmayan büyüme oranı diyebiliriz kabaca.
Sebep sermaye eksikliği değil, ‘sabırsız finansman’
Peki ne olmuş da dünya genelinde neredeyse bütün ülkelerin potansiyel büyümesi 0,6-1 puan gerilemiş? Açıktır ki bunun sebebi sermaye eksikliği değil. Küresel sermayenin genişlediği ve hareketliliğinin arttığı bir dönemden bahsediyorum sonuçta. Sebep; kısa vadeli hedeflere odaklanan ‘sabırsız finansman’ (Mazzucato’dan esinle ama değiştirerek). Nitekim OECD’nin son çalışması da borçlanmaların genelde re-finansmana gittiğini, yeni kapasite ya da fiziki altyapıya yönlendirilmediğini gösteriyor. Hiperfinansallaşma mı dersiniz, paradan para kazanmak mı, ben karışmam; ancak belli ki aracılık hizmetlerini yeniden konuşmamız gerek.
Peki, aracının amacı ne olmalı? 1969’da Massachusetts Institute of Technology’nin yayınladığı bir makale, bu soruya şöyle cevap veriyor: Yatırım fırsatlarının tanıtılması, yatırım araçlarının sağlanması. Velhasıl, mevzu sadece kredi vermek değil, yön de vermek. Mevzu büyümede tabelayı yükseltmek değil, bölüşümü iyileştirmek. Haliyle mevzu, “İndirin şu para politikası faizini, büyüsün ekonomiler.” demek de değil. Öyle olsaydı, dünyada politika faizinin en düşük olduğu yılların ardından potansiyel büyüme gerilemezdi.
Eldeki sistemin küresel ekonomide biriken sorunların mimarı olduğu anlaşıldığında, değişim ihtiyacı daha net görünüyor. Söylemek başlamanın, başlamak bitirmenin yarısıysa, bulanmadan donmadan akmak isteyenlere ilk söz benden gelsin: Dünle beraber göndermek zorundayız cancağazım, şimdi yeni bir bankacılık lazım.