Bir ülke, potansiyel büyümesinin altında büyüyorsa çıktı açığına sahiptir. Çıktı açığı, dezenflasyonisttir. Diğer her şey sabit tutulduğunda, çıktı açığının genişlemesi para politikasının gevşemesine neden olabilir.
Başlık, Oğuz Atay’ın 1951’de yayınlanan karikatüründen. Bu aralar sanırım iki sebeple hep aklımda.
İlk sebep yeni eğitim-öğretim döneminin başlamış olması. Veliler “Çok kafalı çocuk teyzesi, iki yaşında iPad kullanmayı kendi kendine öğrendi.” diyenler ve demeyenler olarak ikiye ayrılıyor olabilir mi?
İkinci sebep de potansiyel büyüme konusunu bolca dinlemeyi beklediğim IMF-Dünya Bankası yıllık toplantılarının yaklaşıyor olması. Ne de olsa, potansiyeli yüksek ülke de bir nevi kafalı çocuktur. İktisatçılar, manşet büyüme çalışanlar ve kafayı potansiyel büyümeye takanlar olarak ikiye ayrılıyor olabilir mi?
Yukarıdaki örneklerde ben hep ikinci gruba giriyorum. Evlatların iPad kullanmayı öğrenmelerini, velilerini gözlemlemelerine bağlıyor, potansiyel büyümeye odaklanıyorum.
Dünya Bankası (DB), bir ekonominin tam kapasite ve istihdamla sürdürebileceği büyüme oranını “potansiyel büyüme” olarak tanımlıyor. Peki, potansiyel değişebilir mi? Evet.
Son yıllarda yaşanan gelişmeler, dünya için “çok kafalı çocuk” diyecek sebepleri artırmış gibi görünüyor. Otonom araçlar yapmak mı istersiniz yoksa uzaya araç göndermek mi? Yapay zekânın gelişiminden mi bahsedelim yoksa Mars’a gidişin planlanmasından mı?
Lakin maalesef potansiyel büyüme yükselmemiş. Bunu ben değil, 173 ülkenin verisini çalıştıktan sonra DB söylüyor. DB’nin çalışmasına göre, gelişmiş ülkelerin neredeyse tamamı, gelişmekte olan ülkelerin (GOÜ) de %60’ında, 2011-2021 dönemindeki potansiyel büyüme, 2000-2010 ortalamasının altında. Bu düşüşün, gelişmiş ülkeler için yaklaşık 0,8 puan, GOÜ için ise 1 puan olduğu tahmin ediliyor.
Peki, potansiyel büyümeniz düşerse ne olur? Pek çok şey olur elbette ama gelin biz para politikasına odaklanalım.
Bir ülke, potansiyel büyümesinin altında büyüyorsa çıktı açığına sahiptir. Çıktı açığı (genelde), dezenflasyonisttir. Diğer her şey sabit tutulduğunda, çıktı açığının genişlemesi para politikasının gevşemesine neden olabilir. Bu nedenle sadece çıktı açığı bölgesinde olduğunuzu bilmek yetmez, çıktı açığının miktarını doğru anlamak da gerekir.
DB raporunda Türkiye’nin verileri yok ama kerteriz olabilir. Türkiye’nin potansiyel büyümesi 15 sene önce %5-5,5 bandında kabul edilirdi. 2025’te OVP ile uyumlu olarak %3,3 büyümek, kabaca 2 yüzde puanlık çıktı açığına işaret eder. Raporda gelişmekte olan ülkeler için hesaplanan 1 puanlık potansiyel büyüme düşüşünü alalım ve potansiyel büyümemizin %4-4,5 olduğunu varsayalım. OVP tahminine göre hesaplanan çıktı açığımız yaklaşık 1 puan olur ve 2 puanlık çıktı açığına göre para politikasında daha az indirime işaret eder. Potansiyel büyümeyi olduğundan yüksek varsaymak, ekonomideki soğumanın dezenflasyonist etkisini ve para politikasındaki gevşeme alanını, olduğundan fazla zannetme riskini beraberinde getirir. Bam teli!
TCMB’nin çıktı açığını ölçmek için kullandığı farklı yöntemleri ve bizimle paylaştığı çalışmaları var. Enflasyon Raporu’nda da çıktı açığı tahminleri yer alıyor. TSKB Ekonomik Araştırmalar mutfağında yapılan benzer çalışmalar, çıktı açığının TCMB raporlarında ima edilenden daha sınırlı olabileceğine işaret ediyor. Enflasyon beklentilerindeki katılık, yönetilen / yönlendirilen cepheden gelebilecek olası bir baskı ve TCMB’ye göre daha sınırlı kalan çıktı açığı öngörümüz nedeniyle, para politikası duruşunda temkinli olmak gerektiğini düşünüyoruz.
Bir sonraki Enflasyon Raporu 7 Kasım’da. Ben şimdiden rapordaki kutulardan birini rezerve edeyim de şu potansiyel büyüme ve çıktı açığı işinde uzlaşalım. Güç olsun, geç olmasın muhteremler.