Eylül ayı içinde konuşmacı olduğum dış panellerden bir tanesinde, “Sevmeniz ya da hak vermeniz için değil, doğrusu bu olduğu için…” diye giriş yaptığım bir yorum verdim. Sonra güldüm kendime. Bu cümleyi ilk kullanışım değil çünkü. Kariyerim boyunca ara ara çıkartıp masanın üzerine koymam gerekti. İhtiyacın devam ediyor olması küresel hallerle pek ilgili.
Benim bu cümleyi kurmamı gerektiren durumlar, genel kabul görmüş fikirlerin dışında bir şey söylediğim zamanlara denk gelir ve haliyle pek sık yaşanır. Hele dönüşüm dönemlerinde daha sık... İçinden geçtiğimiz günler de buna çok güzel bir örnek.
İktisatçılığınıza güvenilsin istiyorsanız, dinleyicinin duymak istemediklerini söylemeye cesaret etmeniz gerekiyor. Tecrübeyle sabittir, sonunda uzlaşıyorsunuz lakin zaman alıyor.
Başlıklar da inanın pek değişmiyor. Örnekleri kendi deneyimimden vereyim, siz isterseniz eklersiniz:
- Hayır, rekabetçiliği konuşmaya başlayacağımız ilk yer ücretler değil
- Hayır, rekabetçiliği konuşmaya başlayacağımız ilk ya da ikinci yer TL’nin değeri de değil
- Hayır, dezenflasyon programında en büyük kalem asgari ücret değil
Şu rekabetçilik işine yakından bakalım. Yakın zamanda uluslararası ticarette rekabetçiliği destekleyen faktörleri çalışan bir akademik makale dikkatimi çekti. Çalışmada ön plana çıkan maddeleri aşağıdaki tabloda görebilirsiniz. İçlerinde kur ve asgari ücret yok.
Olmaması, bunların maliyet hesabında etkisiz olduğu anlamına gelmiyor, aman yanlış anlaşılmayayım. Sadece rekabetçilik için artık başka faktörler gerektiğini gösteriyor. O gerekli faktörler de insanla başlıyor, sanayi politikalarıyla devam ediyor.
IMF’nin son Küresel Ekonomik Görünüm Raporu ‘nda bir tam ünite bu sanayi politikalarına ayrılmış durumda. Grafikte gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin (GOÜ) uyguladığı sanayi politikası adedini görebilirsiniz. Örneğin 2022’de gelişmiş ülkeler 1134, GOÜ de 392 tane sanayi politikası uygulamış. GOÜ’nün tamamında asgari ücret ve kurun sanayi politikası olarak kullanıldığını varsaysak bile 392’yi dolduramıyoruz. Demek ki bakılacak başka alanlar var ve diğer ülkeler çoktan bu alanlarda sanayi politikası üretmeye başlamış.
Peki, bu çeşitlilikte bir sanayi politikasını biz de kendi ülkemiz için tasarlayabilir miyiz? Elbette! Lakin bunun için kısa vadeli ezberden çıkıp değişen dünyayı anlamak, küresel ekonominin nereye gittiğini tahlil etmek ve ülke gerçekleri ile sektör ihtiyaçlarını yönetmek gerek. Velhasıl daha kapsamlı düşünmek gerek.
X’te metrekareye 100 tane merkez bankası başkanı düşüyor. Bu gözler, sadece hisse senetleri piyasasında işlem yapabiliyor olmanın verdiği yetkiyle Fed başkanına ayar veren gördü. Üç basamak merdiven çıkarken nefes nefese kalan kişinin, evde oturduğu koltuktan Messi’ye “Orada ben olsam atardım be!” demesi gibi bir şey.
O zaman buyurun sahaya, sanayi politikası tasarlamaya! Şarttır, önemlidir, gereklidir, acildir!