Bir dağın sessiz hafızası: Kazdağı Müzesi
25 yıl sonra yeniden Kazdağları… Üstelik bu dağ, yalnızca doğanın değil, tarihin de sakladığı büyük sırların taşıyıcısı… Dünyada bilinen ilk güzellik yarışmasının burada yapılmış olması, 31 endemik bitki türünün varlığı daha ilk adımdan itibaren insanı bambaşka bir zamanın içine taşıyor. Homeros'un "bol kaynaklı, bin pınarlı İda" olarak nitelendirdiği bu dağların eteklerinde Manastırhan Pansiyon’dayım. Güneş henüz doğmuş. Sabah rüzgârı, denizden yükselen tuzlu havayla birleşiyor. Sabah yürüyüşümü bahçedeki tescilli asırlık çınar ağaçlarının birinden diğerine yürüyerek yapıyorum. En yaşlı olanı, Atatürk’ün 10–14 Nisan 1934 tarihlerinde Burhaniye, Havran ve Edremit ilçelerini ziyaret ettiğinde altında oturup kahve içtiği 480 yıllık olanı. Dev ağaç, Anıtlar Kurulu tarafından tescillenip Atatürk Çınarı adını almış.
Manastırhan’ın işletmecileri Murat ve Uğur Bostancıoğlu… Birazdan ziyaret edeceğim 10. yılını kutlayan Kazdağı Müzesi’ni kuranlar da onlar… Günümüzün mesenleri. Hem Kazdağı’nın ruhunu koruyan hem de ona yeni bir anlam katmayı görev bilen iki kardeş… Babaları merhum Ali Bostancıoğlu’nun anısına yaşatılan bu özel müzenin son on yılda neleri biriktirdiğini yerinde görecek ve yaşayacağım…
Bu haberin devamı ve köşemizdeki diğerler yazıların ayrıntıları için lütfen https://www.ekonomim.com/yasam-keyfi adresine geçiniz...
Bir ülkenin hafızası tabağa sığar mı?
Bir mutfağın belleği çoğu zaman tabakta değil, o tabağa gelene kadar geçtiği yolculukta saklıdır. Bir ürünün kokusunda, renginde, dokusunda; kimi zaman bir dağın rüzgârı, kimi zaman bir köyün sabrı, kimi zaman ise yüz yılların biriktirdiği o sessiz bilgi vardır.
Gastronometro’da bu yıl beşincisi düzenlenen İstanbul Uluslararası Coğrafi İşaretler Zirvesi, işte bu yolculuğu masaya yatırdı. Metro Türkiye’nin ev sahipliğinde, Türk Patent ve Marka Kurumu ile TOBB iş birliğiyle gerçekleşen zirve; üreticilerin, akademisyenlerin, şeflerin, kooperatiflerin ve kamu temsilcilerinin aynı sofraya oturduğu, tabakların ardındaki büyük hikâyeyi konuştuğu bir gün oldu.
Sanatın ışığıyla açılan yol: Genç ustalara Sakıp Sabancı Ödülü
Sanata verilen değerin toplumsal gelişimde nasıl bir karşılık bulduğunu en iyi gösteren örneklerden biridir Sakıp Sabancı Sanat Ödülleri… Merhum Sakıp Sabancı’nın “Sanat ve sanatçıya saygı, topluma yapılan en değerli yatırımdır” sözünden beslenen bu güçlü miras, 32 yıldır Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin genç yeteneklerine uzanan bir el, geleceğe açılan bir kapı olmayı sürdürüyor.
Bu yıl da Sabancı Center’da düzenlenen tören, genç sanatçıların heyecanının, ailelerin gururunun ve sanatın dönüştürücü gücüne duyulan inancın bir araya geldiği özel bir buluşmaya dönüştü. Resim, Heykel ve Geleneksel Türk Sanatları bölümlerinden dereceyle mezun olan dokuz öğrenci, toplam 240 Cumhuriyet Altını ile ödüllendirildi. Ama gecenin gerçek değeri elbette sadece bu değil; hayatlarının başındaki genç sanatçıların önünde açılan yeni ufuklardı.
Yıldız Holding’in “Mutlu Et Mutlu Ol” yolculuğu
Yıldız Holding, kuruluşundan bu yana tüm paydaşlarının mutluluğunu önceleyen “Mutlu Et Mutlu Ol” anlayışının 11’inci yılını, bu yıl da dünyanın dört bir yanındaki çalışanlarıyla eş zamanlı kutladı. Coğrafyalar değişse de his aynıydı: Üretilen her değer, ancak paylaşıldığında anlam kazanıyordu.
Kutlamaların merkezi her zamanki gibi Yıldız Holding’in Çamlıca Kampüsü oldu. Çalışanların yanı sıra iş, sanat ve spor dünyasından konukların da yer aldığı gün, kökleri merhum Sabri Ülker’in “Her insanın mutlu bir çocukluk geçirme hakkı vardır” sözüne uzanan bu felsefenin ne kadar yaşayan bir miras olduğunu bir kez daha hatırlattı.
Günün özel konuğu Devrim Erbil’di. Erbil’in kent yaşamını ritmik çizgilerle yorumlayan, İstanbul’un ışığını rengârenk kompozisyonlara dönüştüren dünyası, Çamlıca’daki buluşmaya bambaşka bir estetik katman ekledi.
Müziğin sessiz kahramanına şükran: Yüksel Erimtan
Çoksesli müziğin Türkiye’deki serüveni, büyük bestecilerin, yorumcuların, eğitimcilerin adımlarıyla ilerlediği kadar; arka planda sessizce, büyük bir inançla, özveriyle çalışan destekçilerin omuzlarında yükselir. İşte bu görünmez kahramanlardan biri, yıllardır Ankara’nın kültür hayatına heyecan, süreklilik ve içerik kazandıran Yüksel Erimtan… Sevda-Cenap And Müzik Vakfı’nın 2025 yılı Vakıf Onur Ödülü Altın Madalyası, bu yıl oybirliğiyle ona veriliyor.
Anadolu’nun ruhu Asya’nın ışığıyla buluştuğunda…
İstanbul’un gastronomi belleğinde özel bir yeri olan Ortaköy’deki Banyan Restaurant, sahipleri Aslı ve Cem Pasinli’nin balayında bir banyan ağacının altında yaptıkları geleceğe dair o tutkulu sohbetten doğmuş bir mekân. 2003 yılında Nişantaşı’nda kapılarını açtığında amaç nettir: Misafirlerinin ruhuna dokunmak, enerji veren bir atmosfer yaratmak ve her yemeği hafızada yer edecek bir deneyime dönüştürmek.
Bugün, taşındığı Ortaköy’deki mekânında 22. yılını geride bırakan Banyan, hâlâ aynı heyecanla çalışıyor. Bu heyecanın merkezinde ise mutfağın kaptanı, Trabzonlu köklerinden güç alan Şef Arifhan Kanlı var. Yerelliğe duyduğu bağlılığı, Anadolu’nun kültürel ve gastronomik zenginliğini Asya mutfağının zarif dokunuşlarıyla bir araya getiren bir yolculuğa dönüştürüyor. Bilimin, duygunun, sanatın ve sezginin birlikte harmanlandığı bir mutfak… Banyan’ın kendi ruhunu burada bulduğu söylenebilir.