Nisan ayının yüksek volatilitesi ve satış baskısı özellikle yurt dışı varlıklar nezdinde geride kalmış gibi görünüyor. En azından şimdilik görüntü bu şekilde. Kısa vadede görünen, haber başlıklarının olabildiğince hızlı fiyatlanma isteği. Öte yandan değil uzun vadeye, henüz orta vadeye yönelik plan, program yapmak mümkün değil.
Hisse senetleri toparlanıyor. Tahvil faizlerinde kısmen yükseliş var. Amerikan dolarından kaçış eğilimi de şimdilik nisan ayı ivmesinde değil. Bunları tabloda pozitif gelişmeler kısmına yazabiliriz. Diğer yandan ise ABD’nin ticaret görüşmeleri devam ediyor. Buraya yönelik beklentiler oldukça yüksek. Bir şekilde ABD ve Çin’in anlaşmaya varacağı fikri hakim. Esas yol kazasının burada yaşanma ihtimalini kimse düşünmek istemiyor. Ancak, yine de, anlaşma olsa da olmasa da düne göre yarının vergi hadleri çok daha yüksek seviyelerde gerçekleşecek. Bunun da kısa vadede enflasyon ve ticaretin seyrine elbette tortuları olacak. Nette yıl başlangıcındaki hesap kitap çarşıya uymayacak.
Geride kalan haftada Fed cephesinden gelen mesajlar, yukarıda anlatmaya çalıştıklarımızla birleştiğinde önemli başlıkları işaret ediyor. Kısa vade, fiyatlamalar açısından, haber akışı eksenli olmaya devam edecek. Para politikası ayağında ise herkes Fed’in hangi zamanlama ile kaç faiz indirimi adımı atma sürecini devreye alacağını kestirmeye çalışıyor. Yol üzerindeki revizyonlarla birlikte, burada oluşan beklentilerde nispeten kırpılma söz konusu. Ağırlık, takvim etkisi ile birlikte, yılın ikinci yarısına kaymış durumda. Cuma kapanışı itibarıyla Fed futures nezdinde oluşan tablo, 10 Aralık tarihinde federal fonlama oranını %3,66 düzeyinde karşımıza çıkarıyor. Mevcut faizin %4,50, efektif faizin ise %4,33 olduğunu hatırladığımızda, yaklaşık 100bp’lik indirim beklentisinin hali hazırda canlı kaldığı sonucuna ulaşmak mümkün. Bu da 4x25bp’lik bir patika anlamına geliyor. Elbette yol üzerinde doğabilecek acil-sert resesyon riski buradaki adımın boyutunu da artıracaktır.
Fed’in ne düşündüğünü anlamak önemli, bir o kadar da kolay değil. Onların da işleri kendileri açısından zor. ABD ekonomisi farklı yönlerden zayıflama işaretleri gösteriyor. Ancak, bu, kesin bir teyit ile gerçekleşebilmiş değil. Bardağın diğer kısmında ise mevcut siyasi politikaların er ya da geç bir şekilde yansımaları olacağı düşüncesi var. Olacak da. Nisan başından bu yana uygulamaya alınan vergi oranları şu anda ABD’ye yapılan ithalatta maliyetleri kimi kalemlerde yukarı çekiyor. Ayrıca, zayıf Amerikan doları durumu da enflasyon açısından risk demek. Faiz artırım sürecine sürükleyecek bir enflasyonist baskı yeniden olur mu sorusunun cevabı kolay değil. Her şeyden önce koşullar farklı. Başkan Powell’ın görev süresinin dolmasına 1 yıl kala enflasyon başlığının kenara itildiği pozisyonda hatırlanmak istediğini düşünmek biraz garip olur. Aynı durum, resesyon başlığı için de geçerli. Bu nedenle bekle-gör pozisyonunda, akışı en net şekilde anlamaya çalışıyorlar. Yanlış bir adım atmamak adına.
Dışarının hikayesi bu şekilde şekillenmeye çalışırken, iç dinamikler yerel varlıkların çok daha farklı konumlanmasına neden oluyor. Dezenflasyon süreci ve faiz indirimlerinin öne çıkışı ile başladığımız 2025’te, finansal istikrarın gözetilmesi ve faiz artırım patikasına geri dönüş hamleleri ile beklentileri en az 2-3 ay ötelemek zorunda kaldık. Bir bekle-gör teması da burası için geçerli. Sıkılaşan para politikası, değişen fonlama maliyeti ve yapısı, portföy çıkışları ve rezervdeki görünüm farklılığı gibi başlıklar, enflasyonda gelecek aylarda yıllık bazda gerçekleşecek gerilemeye rağmen para politikasının nasıl ve ne noktaya evrilebileceği sorusuna verilecek yanıtı zorlaştırıyor. Mevcut ve muhtemel yarın için oluşacak reel faiz patikası, büyüme açısından aşağı yönlü riskler barındırırken, alternatif getirilerin yükselişi ile yerel varlıkların fiyatlamasını ve kestirilebilirliğini güçleştiriyor. Bu da bir diğer bekle-gör temasını fiyatlamalar için de geçerli hale getiriyor.