CENK ULUKARTAL - İntegral Menkul Değerler Yönetim Kurulu Başkanı
Türkiye ekonomisi, küresel ve bölgesel gelişmelerden yoğun biçimde etkilenirken teknolojik ilerlemelerin ve dijital dönüşümün sunduğu fırsatları değerlendirmek zorundadır. Ukrayna-Rusya savaşının yol açtığı enerji krizi, Doğu Akdeniz’de artan enerji rekabeti ve İsrail-İran çatışmasından simetrik savaşa dönen savaşın yarattığı belirsizlik, Türkiye ekonomisi üzerinde baskılar oluşturuyor. Yüksek enflasyon, döviz kurundaki dalgalanmalar ve faiz oranlarındaki yükselişler, ekonomik faaliyetleri olumsuz yönde etkiliyor. Bu bağlamda ekonomistler Prof. Dr. Daron Acemoğlu ve Prof. Dr. Dani Rodrik’in birçok makale ve konuşmasında vurguladığı gibi, öngörülebilir politikaların ve güven ortamının tesis edilmesi kalıcı bir büyüme için şarttır.
Diğer taraftan dijitalleşme, ekonomik büyümeyi destekleyen önemli bir faktör olarak öne çıkıyor. 2024 yılında Türkiye’nin e-ticaret hacmi yüzde 61,7 büyüyerek yaklaşık 3 trilyon TL’ye ulaşmış ve toplam ticaretin yüzde 19,1’ini oluşturdu. Perakende e-ticaretteki yüzde 63,7’lik büyüme, tüketici davranışlarında dijitale yönelmenin kalıcı hale geldiğini gösteriyor. Bu gelişmeler, işletmelerin rekabet gücünü artırırken, tüketiciye daha hızlı ve etkin ulaşım sağlama imkânı vermesi açısından dikkat çekici bir gelişme olarak gündemimizdeki yerini koruyor.
Yapay zekâ ve algoritmik işlemler
Türkiye’nin 2021-2025 Ulusal Yapay Zekâ Stratejisi, yapay zekânın ekonomik katkısını maksimum düzeye çıkarmayı amaçlıyor. McKinsey & Company’nin analizlerine göre, yapay zekâda gecikmelerin Türkiye ekonomisine yıllık 50-60 milyar dolar maliyet getirebileceği belirtiliyor. Yapay zekâ teknolojilerinin bankacılık, sağlık ve otomotiv sektörlerindeki uygulamaları operasyonel verimliliği artırırken, algoritmik karar mekanizmalarının yaygınlaşması, iş süreçlerini daha hızlı ve güvenilir kılıyor. Çağın gelmiş olduğu bu seviyede hiçbir şirketin kamu kurum ve kuruluşları dahil bu gelişmelere uyum sağlaması elzem hale geldi.
İklim değişikliği de Türkiye ekonomisinin geleceğini etkileyen kritik bir konu. Kişi başı sera gazı emisyonları yıllık 6,7 ton CO₂ eşdeğerindedir ve bu rakam küresel ortalamalara yakın. Türkiye’nin yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik yatırımları hızla artmakta ve 2026 yılına kadar elektriğin %50-70’inin yenilenebilir kaynaklardan sağlanması hedefleniyor. Karbon emisyon ticaret sistemi gibi mekanizmaların hayata geçirilmesi, Türkiye’nin sürdürülebilir büyüme hedeflerine ulaşması açısından önemli bir faktör olarak öne çıkıyor.
Türkiye’nin dijital altyapı yatırımları da, ekonomik dönüşümü hızlandırıyor ve ülkenin teknoloji kapasitesini artırıyor. Ocak 2025 itibarıyla internet kullanıcı sayısı nüfusun yüzde 88,3’üne ulaşırken, ortalama internet hızları da önemli ölçüde yükseldi. Nesnelerin interneti (IoT), kuantum teknolojileri ve nanoelektronik alanlarında yapılan yatırımlar, ülkeyi küresel rekabet seviyesine taşımayı hedeflemesi açısından önemsediğim konuların başında geliyor.
Reel sektörün finansmana erişimi
Diğer taraftan ise reel sektörün finansmana erişiminde yaşadığı sorunlar, ekonomik istikrar açısından kritik önem taşıyor. Yüksek kredi maliyetleri ve finansmana erişim zorlukları, işletmelerin sürdürülebilir büyümesini engelliyor. Biz de şirket olarak, TÜRKONFED işbirliğiyle reel sektörün finansmana erişimini kolaylaştırmak üzere çalışmalar yürütüyoruz. Finansal okuryazarlığı artıran eğitim programları, yenilikçi finansal araçların geliştirilmesi ve dijital-yeşil dönüşümü destekleyen projeler, işletmelerin sürdürülebilir finansmana erişimini kolaylaştıran gelişmeler arasında yer alıyor.
Türkiye ekonomisinin geleceğini şekillendirmek adına da net, inovatif ve sürdürülebilir bir vizyonla ilerlemeliyiz. Şirketlerimizde dijital dönüşümün hızlandırılması, yapay zekâ uygulamalarının yaygınlaştırılması ve yeşil teknolojilere odaklanarak ekonomik kalkınmada yeni bir sayfa açmayı hedefliyoruz. Zorlukları aşmak ve onları fırsata dönüştürmek için reel sektör ile finansal piyasalar arasında güçlü iş birlikleri kuruyoruz. Türkiye ekonomisini küresel rekabet gücü yüksek, yenilikçi ve sürdürülebilir bir geleceğe taşımak üzere kararlılıkla hareket ediyoruz.
Yenilikçi teknolojilere yatırım yapılmalı
Türkiye ekonomisinin küresel arenada sürdürülebilir kalkınmaya öncülük edebilmesi için eğitim, araştırma ve yenilikçi teknolojilere yatırım yapılması kritik bir önem taşıyor. Özellikle genç nüfusun teknolojiye olan ilgisi ve girişimcilik potansiyeli, ülkenin inovasyon ekosistemini güçlendirecek en önemli faktörlerden biri. Üniversiteler ve özel sektör arasında daha fazla iş birliği yapılmalı, Ar-Ge projeleri desteklenmeli ve yeni nesil girişimcilere mentorluk sağlanmalıdır. Aynı zamanda, Türkiye'nin ekonomik başarısı için kapsayıcı bir kalkınma modeli benimsenmeli. Bölgesel farklılıkları gidermek, kadınların iş gücüne katılımını artırmak ve daha adil bir gelir dağılımı sağlamak için sosyal politikalar geliştirilmeli. Dijitalleşme ve yeşil teknolojilerle entegre edilmiş sanayi politikaları, bu hedeflere ulaşmayı kolaylaştıracaktır.
Son olarak, uluslararası iş birliklerinin artırılması, ihracatın çeşitlendirilmesi ve sürdürülebilir ticaret anlaşmalarıyla Türkiye'nin küresel rekabet gücünü artırma yolunda hızla ilerlemesi gerekiyor. Ekonomik dönüşümün başarıyla tamamlanması hem ulusal hem de uluslararası düzeyde Türkiye’nin liderlik rolünü güçlendirecektir.