Enerji ithalatını kısa vadede azaltmanın tek yolu daha düşük büyümeyi kabullenmektir.
Geçen hafta Merkezin Güncesi'nde "Uluslararası Petrol Fiyatlarının Tüketici Fiyatlarına ve Cari Dengeye Yansımaları" başlıklı dikkat çekici bir blog yazısı vardı.
Merkez Bankası'ndan Kıdemli Ekonomist Okan Eren, Ekonomist Koray Kalafatcılar, Başdanışman Eren Ocakverdi ve Yardımcı Ekonomist Orhun Özel'in kaleme aldığı yazıda, ham petrol fiyatlarındaki artışların Türkiye ekonomisi özelinde enflasyon ve cari dengeye olan etkisi rakamlarla ortaya konuluyor.
Buna göre, ham petrol fiyatında yüzde 10’luk bir artış tüketici enflasyonunu nihai olarak 1 puan artırıyor. Toplam etkinin yaklaşık yarısı ilk çeyrekte gerçekleşirken, bir yılın sonunda yaklaşık 0,8 puanlık bir etki söz konusu. Cari açık üzerindeki 12 aylık net etki ise her 10 dolarlık artışta 2,6 milyar dolar civarında yükseliş olarak hesaplanıyor.
İthal enerji bağımlılığı nasıl biter?
Türkiye sınırlı enerji kaynakları olan bir ülke. Büyümek ve üretmek için dışarıdan enerji ithal etmek zorunda. Enerji ithalatını kısa vadede azaltmanın tek yolu daha düşük büyümeyi kabullenmektir. Merkezin Güncesi'ndeki yazının da ortaya koyduğu gibi enerji fiyatlarındaki artış sadece dış dengeyi olumsuz etkilemekle kalmıyor aynı zamanda enflasyonu da yukarı çekiyor.
Bu çaresizlik içinde işimiz, küresel enerji fiyatlarının seyrine kalıyor. Orada da görünüm oldukça karışık. Petrol fiyatları son 20 yılda 20 dolar ile 120 dolar arasında dalgalandı. Böylesine oynak bir piyasada Türkiye gibi net enerji ithalatçısı ülkelerin manevra alanı daralıyor.
Bu durumdan kurtulmanın yolu, yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarının payını artırmaktan geçiyor.
Bundan dolayıdır ki yerli kaynakların ve yenilenebilir enerjinin payının artırılması için yürütülen çalışmalar çok önemlidir ama kısa sürede burada ithal enerji bağımlılığımdan kurtulacak bir görünüm yok. Bu nedenle bırakın kısa vadeyi orta vadede bile Türkiye için ana belirleyici uluslararası enerji fiyatları olmaya devam edecek gibi görünüyor.
Geçen haftaki diğer gelişmeler de bu tespiti ne yazık ki destekliyor.
Kötü haber: Petrolün ağırlığı sürecek
OPEC’in en son açıklanan "2050 Dünya Petrol Görünümü" raporuna göre 2024-2050 arasında günlük petrol talebi 18,2 milyon varil artacak. Ayrıca petrol ve gazın küresel enerji arzındaki payı 2050’ye kadar yüzde 50'nin altına inmeyecek.
Biz petrolün devri sona erecek diye umutla beklerken OPEC hidrokarbonlara yatırım yapılmaya devam edilmezse arz sıkıntıları yaşanabileceği uyarısı yapıyor; yeşil dönüşümün petrol ve gaz yatırımlarını dışlamaması gerektiğini savunuyor.
Elbette, bir petrol lobisi olan OPEC'in bu projeksiyonlarının kendi çıkarlarını koruma refleksiyle biraz abartılı olabileceğini de göz ardı etmemek gerek. Ancak gelişmeler, enerji fiyatlarındaki oynaklığın orta vadede Türkiye ekonomisi için ciddi bir tehdit olmaya devam edeceğini gösteriyor.