Politika faizindeki düşüş eğilimi, fonların getirilerini doğal olarak aşağı çekerken son haftalarda para piyasası fonlarında dikkat çekici bir performans ayrışması yaşanıyor.
Fon piyasasında son bir yılda iki tür fon öne çıkıyor: TL mevduata alternatif para piyasası ve para piyasası serbest fonlar ile YP mevduata alternatif serbest döviz fonlar. Bu iki grup fonun toplam büyüklüğü 2 trilyon TL’yi aşmış durumda ve fon piyasası toplam büyüklüğünün yarısından fazlasını oluşturuyor.
Neden para piyasası fonları?
Yatırımcıların para piyasası fonlarına yönelmesinin birkaç temel nedeni var. Öncelikle bu fonlar, anlaşılması en basit ve en düşük riskli yatırım araçları arasında yer alıyor. Kısa vadede nakde dönüşebilme özellikleri, onları geçici park alanı arayan yatırımcılar için ideal hale getiriyor.
Mevduat faizlerine alternatif olarak da değerlendirilen bu fonlar, yıllık bazda %40 ve üzeri mevduata denk getiri sunabiliyor. Getiriler ağırlıklı olarak repo, Takasbank/Borsa İstanbul Para Piyasası, mevduat ve kısa vadeli borçlanma araçlarıyla sağlanıyor. Dolayısıyla bu fonlar, hisse senedi, döviz veya altın gibi varlıklara kıyasla daha istikrarlı bir performans sergiliyor.
Faiz indirimi getirileri nasıl etkiliyor?
Politika faizindeki düşüş eğilimi, fonların getirilerini doğal olarak aşağı çekerken son haftalarda para piyasası fonlarında dikkat çekici bir performans ayrışması yaşanıyor. Haftalık bazda ilk 10 fonda yıllıklandırılmış brüt mevduata eşdeğer getiri ortalama %46 seviyesinde. Ancak listenin sonundaki fonlarda bu oran %40 civarında kalıyor.
Aynı risk grubundaki fonlar arasında neden bu kadar fark oluştuğu sorusu, yatırımcıların gündeminde. Cevap, çoğu zaman gözden kaçan bir detayda gizli: fonların hangi para piyasasında işlem yaptığı fark yaratıyor.
Takasbank mı, Borsa İstanbul mu?
Para piyasası fonlarının büyük bölümü, mevduat ve ters repo dışında likidite yönetimini Takasbank Para Piyasası veya Borsa İstanbul Para Piyasası üzerinden yürütüyor.
Takasbank Para Piyasası/Borsa İstanbul Para Piyasası’nda Takasbank “merkezi karşı taraf” konumunda. Yani işlemlerin garantörü olarak, taraflardan biri yükümlülüğünü yerine getirmezse alacaklı tarafa ödemeyi kendisi yapıyor. Bu sistem, karşı taraf riskini ortadan kaldırdığı için daha güvenli, ancak getiriler de doğal olarak biraz daha düşük.
Borsa İstanbul Para Piyasası’nda gerçekleşen üyelerin kendi nezdindeki işlemlerinde -takas dışı- getiriler daha yüksek belirlenebiliyor. Son haftalarda bu fark net biçimde gözlemleniyor: Borsa İstanbul Para Piyasası’nda işlem yapan fonlar, Takasbank piyasasında işlem yapanlara göre daha yüksek günlük getiri sağlıyor. Bu fark günlük bazda %0,13’e karşılık %0,11, yani yıllıklandırılmış olarak %46’ya karşı %40 mevduat eşleniği anlamına geliyor.
Burada para piyasası fonlarının verdiği parayı genelde hisse senedi ağırlıklı serbest fonlar kullanıyor. Yani kurumun kendi para piyasası fonu parayı veren taraf, serbest fonları – hisse ağırlıklı – da parayı alan taraf oluyor. Bu da demek oluyor ki serbest fonlarda olası yüklü satışlar para piyasası fonlarını da negatif etkileyebilir.
Bu fark, para piyasası fonlarının doğasında yeni bir “mikro segmentasyon” yarattı. Artık fonları değerlendirirken sadece vade yapısı ya da büyüklüğe değil, işlem yaptığı piyasanın türüne de bakmak gerekiyor. Zira birkaç baz puanlık fark, büyük portföylerde ciddi getiri farkına dönüşebiliyor.
Sonuç: Detaylarda gizli getiri
Para piyasası fonları, düşük risk ve kolay erişim özellikleriyle yatırımcıların “mevduat dışı güvenli limanı” olmayı sürdürüyor. Ancak son dönemdeki piyasa ayrışması, bu fonların homojen bir yapı olmadığını ortaya koydu.
Artık fon getirilerinde belirleyici olan yalnızca faiz seviyesi değil; fonun likiditeyi hangi piyasada yönettiği. Bu fark küçük görünebilir, ama büyük portföylerde anlamlı sonuçlar yaratabiliyor.