OVP de bireysel krediler ve hedefli olmayan ticari kredilerde sınırlamaların devam edeceğini söylüyor.
Banka kredileri reel sektörün finansmanı açısından çok önemli. 2024 yılında reel sektörün mali borçlarının yüzde 82’si banka kredisinden oluşuyor. Önemli yatırımları finanse edecek olan uzun vadeli yatırımlarda bu oran yüzde 86’ya çıkıyor. Reel sektörden öte, banka kredileri tüm Türkiye ekonomisinin büyümesi, istihdamı ve hatta enflasyonun kontrolü için de çok önemli.
O halde önümüzdeki 3 yıllık süre zarfında kamu kesiminin uygulamayı planladığı ekonomi politikasını anlatan Orta Vadeli Program’ın (OVP) sadece kredi piyasasına ilişkin düzenleme ve eylemlerini ele almak; OVP’yi bu gözle okumakta büyük fayda var. Peki OVP kredi piyasası için ne söylüyor?
Seçici kredi politikası uygulanmaya devam ediyor
Önce 2025 yılı içinde kredi piyasasına ilişkin önemli kararları hatırlayarak, kamunun kredi politikasını anlamaya çalışalım. BDDK, ocak ayında TL nakdi ticari kredilerin risk ağırlıklarını düşürdü. Mart ayında döviz krediler üzerindeki kısıtlamalar artırıldı ve temmuz ayında da bireysel kredi borçlarının bir kısmına yapılanma hakkı tanındı.
Bu adımlar bize seçici kredi politikasının uygulanmaya devam edildiğini söylüyor. Bazı kredilerin artması istenirken, bazılarının artışının sınırlı kalmasını tercih ediyor kamu. Bu tercihi hayata geçirmek için de bankalara dönük olarak risk ağırlıkları, zorunlu karşılıklar gibi araçları ya da doğrudan kredi büyüme sınırlarını kullanıyor.
Peki hangi krediler isteniyor, hangileri daha az isteniyor? Kamunun politikalarına bakıldığında, kredi türlerinde hiyerarşi aşağı yukarı şöyle: En çok tercih edilen döviz getirici faaliyetlerde kullanılan TL krediler, sonra diğer ticari TL krediler, sonra bireysel krediler. Özel koşullara tabi olan döviz kredilerini ise listenin sonuna, yani hiyerarşinin en altına koyabiliriz.
Bu listeyi şöyle de okuyabilirsiniz: Aslında tüm kredi türlerinde sınırlama isteniyor ama döviz kredileri veya bireysel krediler gibi enflasyonla mücadeleye katkısı olmayan ve ekstra riskler doğuran kredi türleri daha da fazla kısıtlanıyor. Öte yandan ekonominin döviz ihtiyacı yüksek olduğu için döviz getirici faaliyetlere ilişkin krediler istisna oluşturuyor.
Peki OVP kredi politikasında önemli bir değişiklik öngörüyor mu? Aslında hayır. Kredi piyasasının aynı önceliklerle devam edeceği anlaşılıyor. Ayrıca OVP’de kredi sınırlamalarının amacı “iç talebi dengelemek, enflasyon beklentilerini çıpalamak ve cari işlemler açığını azaltmak” olarak sayılmış. Bu ifadeler, kredi sınırlamalarının amacının, iç talep yoluyla enflasyonu ve cari işlemler açığını kontrol etmek olduğunu teyit ediyor.
Kredi sınırlamalarının amaçlarını ve kredilerin hiyerarşisini beraber düşündüğünüzde, hangi kredi türlerinin destekleneceğini, hangilerinin sınırlanacağını da anlıyorsunuz. Zaten OVP de bireysel krediler ve hedefli olmayan ticari kredilerde sınırlamaların devam edeceğini söylüyor. OVP’de yazılmamış ama döviz kredilerini de buna ekleyebilirsiniz. Zaten reel sektörün açık döviz pozisyonunun büyümesinde döviz kredilerinin rolünü anlatan OVP, bize döviz kredilerinin kısıtlanmaya devam edeceği konusundaki ipuçlarını vermiş oluyor.
Peki desteklenecek olan krediler hangileri? OVP bunları da yatırım, istihdam, üretim ve ihracatı artırmaya yönelik kredilerin desteklenmesi olarak saymış. Bunlar çok genel ifadeler. Tüm kredi türlerinin yatırım, üretim ve istihdamı destekleyeceği söylenebilir. Çok da yanlış olmaz. Uygulamada desteklenecek, en azından sınırlanmayacak kredilerin ihracat kredileri ve bazı döviz kazandırıcı faaliyetlere ilişkin krediler olacağını düşünebiliriz.
Enflasyon düştükçe, kredi koşulları da rahatlayacak
Sonuç olarak kredi sınırlamalarının kaldırılması, faiz oranlarının düşmesi, kredi bulunurluğunun artması vb. koşullar enflasyon düzeyine bağlı görünüyor. Enflasyon düştükçe, kredi koşulları da rahatlayacak.
Tabii enflasyonun düşmesi demek sadece TÜFE rakamının değişmesi demek değil, beklentilerin, fiyatlama davranışının ve vergilendirme mantığının değişmesi demek. Peki ya biz, bunlar gerçekleşmeden sadece enflasyon verisi düştü diye politika değişikliğine gidersek ne olacak? O zaman dönüp, gittiğimiz bütün bu yolu yeniden yürümemiz gerekecek. Tabii gücümüz kalmışsa.