Orta Vadeli Program, makro hedefleri belirliyor ama hayat pahalılığı ve sanayinin rekabet kaybı gibi yapısal sorunları çözme kapasitesi sınırlı görünüyor.
2026 -2028 yıllarını kapsayan Orta Vadeli Program’da sürpriz yok. Makroekonomik hedefler beklentilere yakın gelirken, makro ekonomik politika çerçevesi önceki yılların tekrarı şeklinde. Mevcut durumda vatandaşın en önemli sorunu enflasyonun ötesinde hayat pahalılığı. Vatandaş çok daha yüksek orandan gelen bir dezenflasyon algılasa bile hayat pahalılığı sorunu azalmıyor. Üretici kesimlerin en büyük sorunu ise rekabet gücünde yaşanan büyük kayıp. Enflasyonun düşmesi, alım gücünün artması, gelir dağılımının iyileşmesi, dış talebe dayalı bir büyüme makasına geçilmesi gibi çok ciddi bir değişime ihtiyaç bulunuyor. Mevcut politika çerçevesinin devamına dayanması nedeniyle maalesef yeni orta vadeli programın önceki yıllarda olduğu bu sorunları çözmesi pek mümkün görünmüyor.
Görece yavaş büyüme öngörülüyor ama veriler bu durumu pek desteklemiyor
OVP’nin 2026-2028 makro hedefleri ile başlayalım. 2025 büyümesi %3,3 öngörülürken, 2026 tahmini %3,8, 2027 tahmini %4,3 oldu. Bültenimizin başında da belirttiğimiz gibi 2025 büyümesi OVP’nin %3,3 olan büyüme tahminin oldukça üzerinde bulunuyor. Ekonomi yönetiminin enflasyon ile mücadelede daha yavaş büyüme istekliliğini de yansıtan bu tahminler mevcut eğilime göre iyimser görünüyor. Büyümenin %4 civarında olan ortalamada tutulması işsizlikte % 8 civarında yatay tahminleri getirmiş. Kendi içerisinde tutarlı bir tahmin. Bununla birlikte, haftada 40 saatten az çalışan eksik istihdamı ve son bir aydır iş aramayıp iş bulursam çalışırım diyenleri hesaba kattığımız atıl işgücü ya da geniş tanımlı işsizlik oranı %32’lerde seyrediyor. OVP’de de buna yönelik bazı politika öngörüleri bulunuyor. Önerilerin ana noktası iş aramayı teşvik etmek görünüyor ama temel sorun iş bulma süresinin uzaması gibi görünüyor. Çalışma motivasyonu var ama iş bulmak zor. Sorun işgücü arzı değil, işgücü talebi tarafında.
Kur politikası enflasyon ile mücadelenin ana unsurlarından olmaya devam ediyor
OVP’deki enflasyon tahminleri gelecek 3 yıl için sırasıyla %16, %9 ve %8. Hedefler TCMB ara hedefleri ile aynı ve bu şekilde olması da çok normal. Bununla birlikte, bültenin başında da vurguladığımız gibi büyüme sürecinde olacağımız bu süreçte enflasyonu indirebilmek çok kolay bir hedef görünmüyor. Burada ki ana çıkış noktası TL’nin reel olarak değerli kalmasına dayanan kur politikasının devamı görünüyor. ABD Doları bazında 1,9 trilyon dolara çıkması beklenen GSYİH’nın 101 milyar TL’ye 2028 yılında ulaşması öngörülüyor. Bu çerçevede hesapladığımız 2025 ve 2026 verileri bu yıl ortalama dolar kurunun 39 TL, gelecek yıl yaklaşık 46 TL olmasına işaret ediyor. Anlamı enflasyon hedefleri tutsa bile reel kur endeksinin mevcut değerli eğilimini sürdürmesi oluyor. Şu anda rekabette zorlanan sanayinin önümüzdeki 3 yıl rekabet gücündeki zorlanmaya ne kadar devam direnebileceği önemli bir tartışma olmaya devam edecek gibi görünüyor.
Cari açık ve enflasyon hedefleri ihracat performansına bağlı
OVP’de cari açığın GSYİH’ya oranının % 1’ler civarında kalması öngörülmüş durumda. Normal koşullarda bu oran net hata ve noksan kalemini kattığımızda %2,5 civarına geliyor. İhracatın zorlanmasına rağmen pazar kaybı yaşamamak için mevcut seviyesini koruması da cari açığın GSYİH’ya oranının görece düşük kalmasının diğer bir nedeni görülüyor. İhracat ve sanayinin mevcut eğilimini sürdürmesi durumunda cari açığın GSYİH’ya oranının düşük seyretmesi mümkün olabilir. Enflasyon ve cari açık hedefleri açısından sanayi ve ihracatın direnme kapasitesi önemli bir parametre olacaktır.
OVP’de ki diğer bir hedef, bütçe açığının GSYİH’ya oranının %4’lerin üzerinden %3’lerin altına inmesi olarak açıklandı. Deprem harcamalarındaki düşüş bu tabloya destek verebilir. Harcamalarda tasarruf eğilimi yatırımlarda izlenirken, sübvansiyon ve cari harcamalarda artış gözleniyor. Yatırımlarda azalma orta vadede verimlilik için, cari harcamaların artma eğilimi ise enflasyon için çok iyi bir haber görünmüyor. Vergi gelirlerindeki artış ile bütçe açığının artmaması amaçlanmış. Bu durum kayıt dışı ile mücadeleden kaynaklanacaksa olumlu bir yapısal iyileşme olur, dolaylı vergilerden gelecekse gelir dağılımı ve enflasyon açısından olumsuz olur.
Yapısal sorunlar ve çözümler konusunda tespitler doğru ama uygulama önemli.
Her yıl olduğu gibi OVP’nin makro hedefleri dışında makro politika çerçevesi de açıklandı. Bu kısımda, sanayide yüksek teknolojiye dayanan dönüşüme, yeşil dönüşüme, dijitalleşmeye, beşeri sermayenin güçlendirilmesine, tarımda verimlilik artışına, atıl iş gücünün azaltılmasına, yatırım ortamının iyileştirilmesine kadar birçok olumlu reform önerisi bulunuyor. Bu öneriler son yıllarda hep olan ve genelde tekrarlanan öneriler. Önceki yıllarda olduğu gibi bazı reform adımları için dönemsel tarihlendirme yapılmış olsa da sonradan sonuçları takip edilemediği için maalesef etkinliği güçlü olamıyor ve aynı reformlar tekrarlayarak gündeme geliyor. Buna kredibilite sorunu da ekleniyor. OVP’nin üçer aylık izleme toplantıları ile takip edilmesi, yapısal politika hedefleri ve gerçekleşmelerinin şeffaf bir şekilde paylaşılması, nihayetinde hedeflere ulaşılması OVP’nin kredibilitisine büyük katkı sağlar.