POLINA LION - Rosatom Sürdürülebilir Kalkınma Direktörü
Nükleer enerji, dünya elektrik üretiminin neredeyse %10’unu sağlıyor. Nükleer sektörün önündeki temel zorluk ise, 2050 yılına kadar küresel enerji tüketiminin iki katına çıkacağı beklentisi göz önünde bulundurulduğunda, bu oranı koruyabilmek.
İklim değişikliği, çağımızın en belirleyici sorunu haline geldi. Dünyadaki neredeyse tüm ülkeler Paris Anlaşması'na taraf olmuş durumda. Çoğu, 2050’ye ya da en geç 2060’a kadar “net sıfır” hedeflerine ulaşmayı taahhüt etti. Bu doğrultuda, yeşil dönüşümü hızlandırmak amacıyla Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması (CBAM), karbon ticaret sistemleri, yeşil finansman gibi çeşitli düzenleyici araçlar geliştirildi.
Tüm bu sürdürülebilirlik ve iklim odaklı talepler göz önüne alındığında, düşük karbonlu herhangi bir kaynak veya proje bu kapsama dahil edilmelidir. Bu da nükleer enerjinin yeşil düzenlemeler kapsamında açık bir şekilde tanınması gerektiği anlamına geliyor.
Nükleer olmadan iklim hedeflerine ulaşmak mümkün değil
Küresel karbon emisyonlarının yaklaşık %70’inden enerji sektörü sorumlu. Bu nedenle, düşük karbonlu enerji çözümleri her ülkede yeşil kalkınma yolunda merkezi bir rol oynuyor.
Bugün, Paris Anlaşması hedeflerine nükleer enerji olmadan ulaşmanın mümkün olmadığı konusunda küresel bir mutabakat bulunuyor. Nükleer enerji, birçok üst düzey stratejik belgede yenilenebilir kaynaklarla birlikte önemli bir düşük karbonlu enerji kaynağı olarak vurgulanıyor. Nükleer enerji, dünya elektrik üretiminin neredeyse %10’unu sağlıyor. Nükleer sektörün önündeki temel zorluk ise, 2050 yılına kadar küresel enerji tüketiminin iki katına çıkacağı beklentisi göz önünde bulundurulduğunda, bu oranı koruyabilmek.
Nükleer enerji tıpkı yenilenebilir enerji gibi düşük karbonlu bir enerji türüdür ve bunu kanıtlayan pek çok veri bulunmaktadır. Birleşmiş Milletler Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) tahminlerine göre, nükleer enerjinin ortalama sera gazı emisyon seviyesi, güneş ve hidroelektrik kaynaklarının emisyonlarından bile düşüktür.
Rusya’daki tüm nükleer şirketleri tek çatı altında toplayan bir yapı olan Rusya Devlet Nükleer Enerji Kuruluşu Rosatom, nükleer güç üniteleri bazında dünyanın en büyük nükleer teknoloji ihracatçısı konumundadır. Yurtdışındaki nükleer güç santrali (NGS) inşaat portföyünde 10 ülkede toplam 33 büyük güç ünitesi ve 6 küçük modüler reaktörü barındıran Rosatom, nükleer enerji projeleri alanında derin bir uzmanlığa sahiptir. Rosatom’un kurduğu nükleer güç santrallerinin yaşam döngüsü boyunca bıraktığı karbon ayak izi ise yaklaşık 5,1 gram CO₂ eşdeğeridir. (gCO₂-eq) Bu da yeşil enerji için belirlenen 100 gram CO₂ eşdeğer (gCO₂-eq) sınırının oldukça altında kalıyor. Bu hesaplamaları kendi yapan şirketin verilerine göre Rusya’daki nükleer enerji üretimi için elde edilen emisyon verileri Birleşmiş Milletler Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’ninkilerden (IPCC) bile daha düşük oranda.
Nükleer enerji, yeşil politika çerçevelerine dâhil edilmeli
Nükleer enerjinin yeşil düzenlemeler kapsamında açık bir şekilde tanınması gerektiği noktasına geri dönecek olursak, iyi haber şu ki; günümüzde nükleer enerji birçok uluslararası uzman, siyasetçi ve karar verici tarafından yeşil ve sürdürülebilir bir enerji kaynağı olarak kabul ediliyor ve bu doğrultuda açıklamalar yapılıyor. Ancak diğer yandan, bu tür kamuoyu açıklamaları, nükleer enerjiyi iklim krizine çözüm üretme sürecinde etkili kılmak için yeterli değil. Bu etkinin sağlanabilmesi için, nükleer enerji çeşitli yeşil politika çerçevelerine dâhil edilmesi gerekiyor.
Bunu yaygın olarak kullanılan bazı yeşil düzenleme ve iklim araçları üzerinden örneklerle şöyle açıklayabiliriz: İlk örnek, “Ulusal Katkı Beyanı (NDC)” olarak bilinen belge. Bu belge, her ülkenin Net Sıfır taahhüdünü yerine getirmek için hazırladığı bir yol haritasıdır. Her 5 yılda bir güncellenmesi gereken bu belgelerin bir sonraki revizyon yılı 2025.
Birçok ülke hâlâ NDC belgelerinin yeni versiyonlarını hazırlamakla meşgul. Halihazırda nükleer enerji santralleri işleten 30’dan fazla ülkeden 13’ü NDC’lerinde nükleer enerji projelerine yer verdi. Nükleer enerji NDC belgelerinde yer almıyorsa, bu o ülkenin enerji dönüşüm çabalarında nükleerin düşük karbon etkisinin resmi olarak hesaba katılamayacağı anlamına geliyor. Şunu memnuniyetle ifade edebilirim ki; Akkuyu NGS, Türkiye Cumhuriyeti’nin NDC belgesine resmen dâhil edilmiş durumda.
Nükleer enerjiyi tanıması gereken bir diğer “yeşil enstrüman” ise yeşil ve sürdürülebilir finansman. Bu kapsamda çeşitli yeşil finansman çerçeveleri bulunuyor ve bunların büyük çoğunluğu, farklı projelerin yeşil uygunluk kriterlerini belirleyen “yeşil taksonomi” formatında yapılandırılıyor.
Nükleer enerjinin sürdürülebilirliğini kanıtlamak için temel olarak dört kriter grubu bulunuyor. Bunlardan ilki, CO₂ emisyonlarının düşük olması ve her bir nükleer üretim kapasitesi için karbon ayak izinin açık şekilde hesaplanması. İkincisi, nükleer santralin güvenli bir şekilde işletilmesi, yani çevreye olumsuz bir etkisinin olmamasının garanti edilmesi. Üçüncü ve dördüncü gruplar ise nükleer yakıt teknolojisinin güvenliğine, minimum düzeyde nükleer atık oluşumuna, etkin atık yönetimine ve santralin hizmetten çıkarılmasına yönelik güvenlik kriterlerden oluşuyor. Tüm bu kriterler Rosatom uzmanları tarafından Avrupa Yeşil Taksonomisi üzerinden incelenmiş ve Rosatom’un nükleer enerji santrali projelerinin bu yeşil ve sürdürülebilir kriterlere mükemmel bir şekilde uyduğu sonucuna varılmıştır.
Dikkate değer bir nokta da şudur ki; bu dört kriterden nükleer yakıta ilişkin olan hariç üçü yenilenebilir enerji kaynakları için de geçerlidir. Tüm yenilenebilir enerji üretim yöntemlerinin düşük karbon salınımlı, işletme açısından güvenli ve emniyetli olması, ayrıca kullanım ömrü sonunda ekipmanların bertarafı sürecinde çevre dostu yaklaşımlar sergilemesi beklenir. Ancak görünen o ki, bu kriterler hâlâ yalnızca nükleer enerjiye uygulanıyor. Oysa yenilenebilir enerji kaynakları çoğu zaman herhangi bir değerlendirme kriteri olmaksızın “yeşil” düzenleyici çerçevelerde destek görmektedir.
Türkiye’nin yeşil taksonomisinin de bu yıl yayımlanması bekleniyor. Bu belgede nükleer enerjinin yeşil ve sürdürülebilir bir kaynak olarak yer almasını umuyoruz.
Yeşil sertifikalar
Bir diğer önemli konu ise spesifik iklim araçlarından biri olarak yeşil sertifikalardır. Yeşil sertifikalar, 2. kapsam emisyonlarını (Scope 2) dengelemeye yardımcı olur. Bu sertifikalar, belirli bir miktardaki enerjinin düşük karbonlu bir kaynaktan üretildiğini garanti eder.
Nükleer enerjiden sağlanan faydaları değerlendirme kararı alarak nükleeri kendi ulusal temiz enerji sertifikasyon sistemlerine dahil eden ülkeler var.
Rusya’da da geçtiğimiz yıl ulusal düşük karbonlu bir enerji sertifikasyon sistemi başlatıldı. Bu sistemde nükleer enerji de en başından beri yer alıyor. Rusya’da bu sistem dahilinde sertifikalanmış üç nükleer santral bulunuyor ve nükleer enerji sertifikaları, ürünlerinin düşük karbon ayak izini kanıtlaması gereken firmalar tarafından oldukça olumlu karşılanıyor.
Türkiye’de Yenilenebilir Enerji Kaynak Garanti Sistemi (YEK-G) bulunmaktadır ve nükleer enerjinin de buna dahil edilmesi özellikle tavsiye edilmektedir.
Gençlerin eğitilmesi Rosatom için çok önemli
Dünyanın farklı ülkeleriyle çalışırken, her ülkenin özgün koşullarına göre enerji çözümlerine yönelik farklı ihtiyaçlara sahip olduğunu görüyoruz. Rosatom bu nedenle, müşterilerine nükleer enerji yaşam döngüsü boyunca tüm ürün ve hizmetleri sunan entegre bir yaklaşım geliştirmiştir. Bu kapsamda, nükleer altyapı geliştirme, yerel sanayi katılımı, personel eğitimi, kullanılmış nükleer yakıt yönetimi gibi birçok hizmet, şirket tarafından sağlanıyor.
İnsanı en değerli unsur olarak kabul eden şirket, mevcut küresel zorluklarla başa çıkabilmek ve geleceğin teknolojik yapısını şekillendirebilmek için gençlerin eğitilmesi ve yeteneklerin geliştirilmesine de büyük önem veriyor. Rosatom’un eğitim ekosistemi, okullar, üniversiteler, araştırma enstitüleri ve kendi kuruluşlarımızı kapsıyor. Bu ekosistem, güvenilir ve erişilebilir nükleer enerji arayışında olan tüm ülkeler ve müşterilere her zaman açıktır.