ÖZHAN EREM - YAYINCI/FRANCHISE YAZARI
Yıllardır fason üretimle çalışan binlerce tekstilci, maliyet baskısı nedeniyle üretim tesislerini Mısır, Ürdün ya da Bangladeş gibi ülkelere taşımayı tartışıyor. Oysa Türkiye’nin en büyük avantajı, üretim kalitesi ile perakende kültürünü birleştirme gücü. Bugün aynı üreticiler, markalaşarak veya çok markalı konsept mağazalar oluşturarak, yurt dışında franchise modeliyle kendi satış noktalarını kurabilirler.
Bu yaklaşım, üreticiyi sadece tedarikçi olmaktan çıkarıp, perakende kârından pay alan, zincirin tam ortasında yer alan bir iş ortağı haline getirir. Kısacası, ihracat artık yalnızca “ürün satışı” değil, marka ve deneyim ihracatı haline gelmiştir.
Kalıcı ihracatta yıldızı yükseliyor
Franchise sistemi, Türkiye’nin üretim gücünü kalıcı döviz gelirine dönüştürmenin en etkin yoludur. Avrupa’da, Orta Doğu’da ve Türk Cumhuriyetleri’nde açılan her Türk franchise mağazası, ülkemizin üretim kapasitesini sadece bir sipariş kadar değil, uzun yıllara yayılan bir gelir zincirine dönüştürür. Bu model, markalaşmış üretici için hem sürdürülebilir kâr, hem de ülke için kalıcı döviz akışı sağlar. Artık Türk üreticisinin gündeminde, “nerede ucuz üretirim?” değil, “nerede güçlü bir marka olarak kalıcı varlık oluştururum?” sorusu olmalıdır.
Yerli yatırımcı için yeni dönemeç
Faizlerin aşağı yönlü seyrettiği, döviz ve borsa piyasalarında belirsizliklerin arttığı bu dönemde, yerli yatırımcı yeniden reel sektöre yönelmenin yollarını arıyor. İşte franchise modeli tam bu noktada, korkmadan yatırım yapılabilecek bir alan olarak öne çıkıyor. Bugün Türkiye’de 500.000 TL’den başlayıp 30 milyon TL’ye kadar uzanan yatırım alternatifleri mevcut. Gıda, kozmetik, perakende, eğitim, spor ve hizmet sektörlerinde yüzlerce marka, yatırımcı adaylarını hazır bekliyor.
Bu yıl 23’üncüsünü düzenleyeceğimiz Bayim Olur musun? (Be My Franchise) Uluslararası Franchising ve Markalı Bayilik Fuarı’na, Türkiye dışında 30’a yakın yabancı marka da stant alarak katılıyor. Bu markalar, Türkiye genelinde doğru iş ortaklarıyla tanışmak ve ülke master franchise haklarını devretmek için adeta gün sayıyorlar.
Üstelik göz korkutacak düzeyde bedeller de talep etmiyorlar; birçok global marka için Türkiye master franchise giriş bedeli 100 bin dolardan başlayan seviyelerde.
Bu tablo, hem yerli yatırımcıya hem de ülke ekonomisine güçlü bir fırsat penceresi açıyor. Çünkü franchise yatırımı sadece bir mağaza değil, aynı zamanda istihdam, tedarik, üretim ve marka zincirinin tamamına katkı anlamına geliyor. Her yeni franchise anlaşması, hem yatırımcının kişisel kazancını hem de Türkiye’nin reel sektör büyümesini kalıcı hale getiriyor.
Franchise modeli, Türkiye’nin yeni ekonomi politikasında stratejik bir başlığa dönüşmüştür. Çünkü bu model; üretim, markalaşma, ihracat ve yatırım döngüsünü bir araya getirerek ülkemiz için kalıcı kazanç dönemini başlatıyor.