İş, "küreselciler" ile "kendi kendine yeten Amerika" savunucuları arasındaki kavgaya doğru ilerliyor.
İnternet, sosyal medya, yapay zeka…
Dünya hızla gelişen bulut teknolojileri ile yeni bir dönemin eşiğinde. Üretim yöntemleri değişir ve sermaye el değiştirirken, bundan siyasetin etkilenmemesi de mümkün değildi elbette.
Amerikan siyasetinde şimdilerde yaşanan da tam olarak bu; geleneksel sermaye ile "bulut sermayedarları" arasındaki çatışma.
Trump-Musk kavgasının kaçınılmazlığı
ABD'nin gelmiş geçmiş en popülist Başkanı Donald Trump, Beyaz Saray'a ikinci kez yerleşme şansını, yanına "bulut sermayesini" alarak kazandı. Dünyanın en zengin insanları arasında yer alan Elon Musk, Trump'ın kampanyasına 250 milyon dolar harcamakla kalmadı, sahibi olduğu küresel sosyal medya şirketini de kampanya boyunca Trump'ın emrine sundu.
Trump'ın bu desteğe karşılığı ise Musk'ı ABD bürokrasini "düzenleme" görevinin başına getirmek oldu. Elon Musk, görev yaptığı yaklaşık 5 aylık dönemde -deyim yerindeyse- Amerikan müesses nizamını hallaç pamuğu gibi attı. Musk'ın "hükümet verimliliği bakanı" olarak attığı pek çok adımın, ABD'deki mevcut geleneksel üretim yöntemlerine dayalı ekonomik sistemi değiştirmenin de altyapısını oluşturduğunu söylemek yanlış olmaz.
Trump'ın "bulut sermayedarlarına" bir başka desteği ise çıktığı Ortadoğu turunda somutlaştı. Katar, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’ne yanına ABD'nin önde gelen bulut teknoloji şirketlerinin sahiplerini de alarak çıkan Trump'ın zengin Araplarla imzaladığı devasa yatırım anlaşmalarının büyük bölümü "bulut teknolojileri" üzerine oldu.
Trump eliyle, petrol zengini Arapların bile ABD'deki geleneksel üretim şirketlerini ikinci plana itmeleri ise geleneksel Amerikan sermayesi için "bardağı taşıran damla" olmuş görünüyor.
Kavga bütçe tasarısı üzerinden çıktı ama...
Geleneksel sermayenin Trump'a, destekledikleri Cumhuriyetçi siyasetçiler üzerinden ya da bizzat yaptığı "biz de varız" baskısı etkisini göstermiş olmalı ki, ABD Başkanı'nın Kongre'ye sunduğu bütçe tasarısında bulut sermayedarlarından çok, geleneksel Amerikan sermayesinin istediği yönelimleri görmek mümkün.
Hükümet harcamalarını azaltma sözü üzerinden kampanya yürüten Trump'ın hazırladığı 2026 bütçesinin halihazırda 36 trilyon dolar olan Amerikan bütçe açığına 2 ila 5 trilyon dolarlık yeni bir açık daha ekleyebileceği hesaplanıyor. Bütçe açığının büyümesi ise, bulut sermayedarlarının hiç işine gelmeyen ekonomik adımların önünün açılması, yani ekonomide içe kapanma, yüksek ticaret vergileri ve göçün daha çok engellenmesi anlamına geliyor.
Bütçe tasarısı, Temsilciler Meclisi'nden 215'e karşı 214 karşı oy gibi küçük bir farkla geçebildi. Senato'da ise daha şimdiden Cumhuriyetçi Senatör Rand Paul tasarıya "hayır" oyu vereceğini açıkladı. Cumhuriyetçiler arasında bile "itişme" başladı.
İş, "küreselciler" ile "kendi kendine yeten Amerika" savunucuları arasındaki kavgaya doğru ilerliyor.
Kimin kazanacağını ise somut olarak 2026'da yapılacak ABD Kongre seçimlerinde hep birlikte göreceğiz. Sonuç ise sadece ABD'yi değil, tüm dünyayı etkileyecek gibi...