“O kampanyayı zaten yapmıştık”
“O pazara girdik ama tutmadı”
“Söylediklerinizi çok denedik”
Bu cümleleri iş hayatında ne çok kez duyduk, değil mi? Bir açıdan bakarsanız kurumsal hafıza, başka bir açıdan yenilik düşmanlığı.
Bir ihtimal daha var: ya aslında öyle olmamışsa?
Nelson Mandela (1918-2013) Güney Afrika’nın meşhur lideri. Kendisine uluslararası ilişkilerde, siyasette, hukukta çok atıf yapılıyor. Ancak iş hayatında da onun adıyla anılan bir kavram var: Mandela Etkisi.
Mandela Etkisi insanların hiç yaşanmamış bir olayı doğruymuş gibi hatırlamasını ifade ediyor. Zira, Nelson Mandela’nın 1980’lerde hapiste öldüğüne inanan büyük bir kalabalık varmış. Oysa kendisi 2013’te, özgür bir lider olarak hayatını kaybetti. Ancak insan hafızası bazen gerçeklerden bağımsız çalışıyor. Hele de yeterince kişi bu alternatif gerçeğe inanırsa veya bir otorite öyle olduğunu söylerse iş iyice kolaylaşıyor.
İş hayatında bu durumu sık sık görüyoruz. Bir reklam kampanyasının etkisi abartılıyor, başarısız olmuş bir proje başarı hikâyesine dönüşüyor, yapılmamış bir hamle yapılmış gibi anlatılıyor.
Klasik bir örnekle başlayalım. Yıllar önce bir içecek markası, genç hedef kitleye hitap etmek için TikTok fenomenleriyle bir iş birliği planlamış ama kampanya son anda iptal edilmişti. Buna rağmen hâlâ “O zaman çok yankı uyandırmıştı” diyenler var. Oysa kampanya yayına bile çıkmamıştı.
Bir başka örnek: pazara giriş hikayeleri. “Biz o ülkeye girmeyi çok denedik ama olmadı” diyen yöneticiye, hangi tarihte, ne ürünü, nasıl konumlandırdınız diye sorulduğunda yanıt netleşmiyor. Çoğu zaman bu tür hamleler, fuara katılmak veya bir distribütörle iki görüşme yapmaktan ibaret oluyor.
Son bir örnek de ürün geliştirmeden gelsin. Bir teknoloji şirketi, mobil uygulamasına sesli asistan özelliği eklemeyi tartışıyor. “Bunu 2019’da denemiştik, işe yaramamıştı” diyen biri çıkıyor. Kayıtlara bakıldığında, sadece bir sunum yapılmış, ama projeye hiç başlanmamış. Zihin, fikirle eylemi birbirine karıştırabiliyor.
Peki, bunun zararı ne?
İnsan zihni zaten genellikle netlik arıyor. Hele de bu netlik ifadesi bir otoriteyle birleşirse, hızla gerçeklik haline geliyor. Eh, kurumsal hafızadan iyi mi bileceksin! Verilere ve açık iletişime dayanmayan kültürlerde bu durum organizasyonu sessizce sabote eder bir hale geliyor. Yenilikçiliği öldürüyor, hantallığı besliyor.
Bu yüzden dokümana dayalı kurumsal süreçler önemli. Bu yüzden “eminim böyle olmuştu” demek yerine, “kaydına bakalım” demek önemli. Bu yüzden “o zamanın bağlamı ve yaptıklarımız bugüne benziyor mu?” demek önemli. Nitekim anolojilerin bazen zararlı hale geldiğini de köşemizde daha önce konuşmuştuk.
Zihninizin tuzaklarına kapılmadığınız bir hafta diliyorum.