İş hayatında en sık verilen öğütlerden biri şudur: “Asla pes etme.” Başarı hikâyeleri de çoğunlukla böyle başlar; vazgeçmeyen, sonuna kadar direnen kahramanlar… Halbuki bazen işin sırrı devam etmekte değil, durmayı bilmekte ve durabilmekte gizlidir.
Mesela, karar almak. Genellikle hızlı karar almak için önemli bir baskı vardır. Halbuki Falkland Yasası, eğer karar almaya acil bir ihtiyaç yoksa, kararın ertelenmesinin en iyisi olduğunu ileri sürer. Amaç kararların kalitesini artırmak, kaynakları verimli bir şekilde yönetmek ve sürekli karar alma baskısının getirdiği stresi azaltmaktır. Bu hedefler dört soru ile gerçekleştirilir: kararı hemen almak gerekli mi, elde yeterli bilgi var mı, riskleri anlıyor muyum ve ilave zamanım var mı?
Mesela, kol kesmek, yahut teknik tabiriyle “stop loss” (zararlı durdurmak). Basit bir soruyla başlayalım: bir film izliyorsunuz. Bir saat sonra sizi pek sarmadığını fark ettiniz. Bir saat daha dişinizi sıkıp ‘asla pes etmez’ ve filmin düzelmesini bekler misiniz? Soruyu zorlaştıralım. Bir yatırım yaptınız. Aldığınız varlığın değeri 100’den 60’a düştü. Bunu bir ilave satın alım fırsatı olarak görür müsünüz yoksa satıp çıkar mısınız? Konuyu günlük iş hayatına getirelim. Bir proje için ekip kurup aylarca çalıştıktan sonra ciddi soru işaretleri belirdi. Bu kadar emeğin üzerini çizer misiniz, yoksa çalışmaya devam eder misiniz?
Tüm bunlar için tek bir doğru cevap yok. Bazen J.P. Getty’nin ‘Herkes satarken, siz satın alın, herkes satın alırken, siz bekleyin’ sözünü dinleyip ilave yatırım yapmak. Bunun için elinizdeki yatırımın değerinin piyasa tarafından yanlış fiyatlandığını düşünüyor veya mevcut durumun değişmesine yol açacak sebepler olduğuna inanıyor (şirketin satılması, ülke ekonomisinin düzelmesi) olmalısınız. Öte yandan, yatırımınızı yaptığınızdaki şartlar temelden değiştiyse, projede çok ciddi riskler ortaya çıktıysa veya filmin ikinci yarısının daha iyi olacağına dair somut bir gerekçeniz yoksa, ‘asla düşen bir bıçağı tutmaya çalışma’ prensibini hatırlayıp zararla yüzleşmek ve ‘kolu kesmek’. Yani yatırımınızı satmak, projeyi durdurmak, sinema salonundan çıkmak. Bazen de ‘gün doğmadan neler doğar’ atasözüne bel bağlayarak bekleyip görmek. Ancak her halükarda, durup bir düşünmek!
2022’de çıkan Quit (Bırak) isimli kitap tam da bu noktaya odaklanıyor. Yazarı Annie Duke, eski bir poker şampiyonu. “Poker masasında asıl başarıyı, sadece iyi elleri oynamak değil, kötü ellerden zamanında çıkmak sağlar” diyor. İş dünyası için de bu çok geçerli. Spotify yıllar içinde donanım girişimlerinden vazgeçti ve müzik işine odaklandı. Amazon ise başarısız Fire Phone’dan sonra aynı hataya saplanmadı; enerjisini Alexa’ya yönlendirdi. Bu örnekler durmanın her zaman başarısızlık göstergesi değil, zamanı, parayı ve enerjiyi boşa harcamak yerine, potansiyeli yüksek alanlara yöneltmenin ilk adımı olduğunu anlatıyor.
Peki ne zaman durmalısınız? Üç soru önereyim: Devam etmek için elimde sağlam veriler var mı, yoksa sadece inat mı ediyorum? Bu projeye harcadığım kaynakları başka yere koysaydım daha iyi sonuç alır mıydım? Daha fazla emek koymak, sonucu anlamlı biçimde değiştirecek mi? Eğer bu soruların cevapları olumsuzsa, belki de en cesur hamle bırakmaktır. Çünkü iş hayatında bazen en doğru adım, ileri gitmek değil, zamanında durmaktır.
Doğru zamanda durup doğru zamanda ilerlediğiniz bir hafta diliyorum.