Son dönemin öne çıkan iki kritik konusu var: Küresel liderlik ve finansal dayanıklılık.
Dün bu iki konuyu İstanbul'da yapılan CFO Summit'te PwC'nin Ülke Kıdemli Ortağı Cenk Ulu ve TAV İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Sani Şener ile konuştuk.
Tarih boyunca liderlik üzerine pek çok farklı tanımlar yapıldı. Mesela Machiavelli'ye göre lider; basiretli, plancı ve gerçekçi olmalı; karar alırken cesur davranmalıdır ve iyi iletişim kurmalıdır. Machiavelli ayrıca lider için "hem sevilmeli hem de korkulmalıdır" der ama korkutan lider tipinin başarısı konusunda emin değilim. Yani korku temelli liderin başarısı sürdürülebilir olmuyor.
Liderliğin 3 K'sı
Nihayetinde bir ülkeyi de yönetse bir şirketi de yönetse liderlik aynı anatomik özellikler gerektirir. Bu nitelikler konusunda pek çok farklı tanım yapılsa da, bana en anlamlı gelen yaklaşımı Anadolu Grubu CEO’su Burak Başarır’dan duymuştum: 3K modeli – Kapasite, Kabiliyet ve Karakter.
Bu üç öğeden kapasite ve kabiliyet geliştirilebilir; deneyim, eğitim ve destekle zamanla güçlendirilebilir. Ancak üçüncü K, yani karakter, öyle değildir. Bazı yönleri doğuştan gelir; büyük bölümü ise erken çocuklukta şekillenir. Herkesin bir karakteri vardır ama bu karakter, iyi liderliğe uygun değilse, kapasite ve kabiliyet tek başına yeterli olmaz.
Dünyada son dönemde yaşanan liderlik krizlerinin önemli bir nedeni “karakter” ile ilgilidir. Trump bunun açık bir örneğidir. Sadece Trump değil, bugün dünyayı kilitleyen, ilerlemeyi yavaşlatan popülist liderlerinin çoğunun krizlerinin ardında bu unsur yer alıyor.
Dünyada uzun bir süredir birçok alan küresel liderlik boşluğu yaşanıyor. Bu boşluk yalnızca jeopolitik alanda değil; ekonomi, iklim krizi ve küresel sağlık gibi birçok alanda da hissediliyor.
Trump mı? Xi Jinping mi?
Küresel liderlik konusunda uzun süredir iki doğal aday öne çıkıyordu: Dünyanın en büyük asker ve ekonomik gücünü yöneten Trump ile dünyanın en büyük ikinci askeri ve ekonomik gücünü yöneten Xi Jinping.
Trump sergilediği tutarsız liderlik anlayışı ve hamleleri ile küresel desteğini kaybetti. İstikrarsız lider tipinin bir örneği haline geldi.
Xi Jinping ise daha stratejik ve etkileyici bir profil çizdi. Trump’ın önceki döneminde olduğu gibi ikinci döneminde de daha bilinçli ve başarılı çıkışlar yapıyor.
Bundan sekiz yıl önce Davos’ta bir konuşmasını izlemiştim ve herkes gibi ben de etkilenmiştim. “Ticaret savaşının kazananı olmaz” demişti. Korumacılığı ülkelerin kendilerini karanlık bir odaya kilitlemelerine benzetmişti. “Dışarıdaki yağmurdan ve rüzgârdan korunursunuz ama ışıktan ve temiz havadan da mahrum kalırsınız,” demişti.
Ancak zamanla küreselleşmenin liderinin Xi olamayacağı da anlaşıldı. Yakın gelecekte de küresel liderlik boşluğu devam edecek gibi görünüyor.
Belirsizlik çağında liderlik
Önümüzdeki dönem jeopolitik alanda belirsizliğin, piyasalarda oynaklığın, iş dünyasında karmaşıklığın ve sosyal hayatta muğlaklığın yüksek seyredeceği bir dönem olacak. Bu dönem hem siyasi hem ekonomik liderlik açısından dayanıklılık gerektiriyor.
İşte tam bu noktada, finansal ve operasyonel dayanıklılık kavramı öne çıkıyor. Kurumlar ve şirketler sadece bilanço gücüyle değil, aynı zamanda yönetişim yapısı, risk yönetimi kapasitesi ve liderlerinin karakteriyle ayakta kalabilecek durumda olmalı.
Bu dönemin liderleri yalnızca yönetici değil; aynı zamanda yol gösterici, ilham verici ve güven inşa eden figürler olmak zorunda. İyi lider kendisini değil ülkesini ya da şirketini gelecek 10 yılda nerede görmek istediğini soran ve bu sorunun cevabını verebilen kişi olmalıdır. Yarını düşünemeyenden iyi lider olmaz. Liderin hayal etme gücü olmalıdır. Vizyon ve strateji geliştirebilmelidir. Değişen koşullara adapte olabilme gücüne sahip olmalıdır.