Ölçeklendirilmiş küçük ölçekli işyerlerinin işlevlerini gerektiği gibi yerine getiremediği ekonomilerde üretkenlik ve verimlilik düşük, rekabet gücü yetersiz olacaktır.
Çağrı Mert Bakırcı’nın yazdıklarını özenle okuyanlardan biriyim. Bakırcı, insanların uzmanı olmadıkları konuları sindirilebilir içerikle anlatma ustalığı olan yazı insanlarımızdan biri. Oksijen’in 234’üncü sayısındaki yazısından küçük bir paragrafı paylaşalım.
Bakırcı’nın yazısındaki ana düşünce özetle şöyle: Gelişim, sadece ‘inşa etmek’ demek değil. Aynı zamanda ‘yıkım’ gerektiriyor. Ders kitaplarında ve genel popüler anlatımlarda ‘gelişim’, ‘ideal’ ve ‘kusursuz’ olgu olarak anlatılıyor ve algılanıyor. Oysa evren, eksikli ve hataya açık bir yer. Söz konusu biyoloji ise hatalar her yerde! Canlılığı sürdürebilmek için hataların düzeltilmesi gerekiyor. Hataların düzeltilmesinde ‘programlı hücre bölünmeleri’ kritik bir süreç. Hücre bölünmesi mekanizmasında yanlış yerde yanlış görevler üstlenmiş hücreler yok edilebiliyor.
Çok uzun bir süreç olan evrimin “hata boşlukları” bırakması, çok kısa ömürlü insanların “hatasızlık” iddiasını gülünç hale getiriyor.
Evrendeki binlerce yıllık evriminin ulaştığı sonuç hepimiz için uyarıcı:
- Gelişim, inşa etmek kadar yıkımı da barındırıyor.
- Gelişim, ideal ve kusursuz değil.
- Gelişim, “hata düzeltme sürecidir”; hata yapma ve hataları onararak ilerleme anlamına gelir.
Küçük ölçekli işyerleri, üretim sisteminin en küçük teknik birimleridir; üretim örgütlenmesinin temel yapısını oluşturan hücrelerdir. Hücreler olmadan dokular, organlar, yapılar, işlevler ve kültür yaratılamaz ve çoğaltılamaz. Ölçeklendirilmiş küçük ölçekli işyerlerinin işlevlerini gerektiği gibi yerine getiremediği ekonomilerde üretkenlik ve verimlilik düşük, rekabet gücü yetersiz olacaktır.
İğneyi kendimize batıralım
Canlı yaşamın özü hata yapmamak değil, hataları düzelterek ilerlemedir. İnsanoğlu bilim ve teknolojide atılım yaptıkça, üretim örgütlenmesinin bağlantı, iletişim, etkileşim, rekabet ve işbirlikleri süreçleri hızla değişiyor ve dönüşüyor.
Üretim süreçleri yeniden yapılanıyor.
Ulaşılabilirlik ve erişilebilirlik yeniden tanımlanıyor.
İletişim ve etkileşim biçimleri köklü biçimde değişiyor.
Küresel ölçekteki köklü değişiklikler üretim ve bölüşüm örgütlenmesini bileşen ve bağlamlarını da değiştiriyor. Büyük değişim çağımızın gerçekliği olduğuna göre, üretim örgütlenmesinin en küçük teknik birimleri olan küçük işyerlerinin konumunu belirlemek, geleceğin yapılanmasına uyum göstermelerini sağlamak için üçlü sorumluluk alanını netleştirmeliyiz:
- Kamu yönetiminin veri ve bilgi üretmesi ve ortak stratejisini kurgulaması,
- Özel kesim STK’larının taleplerini yeni stratejiyi güçlendirecek alanlara odaklaması,
- Küçük işyeri sahiplerinin kendi durumlarını iyi bilmesi, günü kurtarma yerine geleceği kurmaya yönelik zihinsel netlikle işini sürdürmesi, odak değiştirmesi, yeni alan seçmesi ya da çekilme kararı vermesi.
Siyasi irade ve bürokrasiden oluşan kamu sorumluluklarını, özel kesim STK’larının konumlarını başka bir yazıda irdeleyelim. Bu yazıda, işaret parmağımızla başkalarını suçlarken, üç parmağımızın kendimizi işaret ettiği gerçekliğinden hareket ederek, küçük ölçek işyeri sahip-yönetici ve profesyonellerinin sorumlulukları üstüne düşündüklerimizi paylaşalım. Halkımızın akıl birikiminin söylediği gibi, önce iğneyi kendimize batıralım ki çuvaldızı başkalarına batırma hakkımız olsun. Bu bağlamda yapılacak işler belli:
- Küçük işyerlerinin sahip-yöneticilerinin her gün kendilerine ayna tutarak sormaları gerekir: Nerede hata yaptım? Hatanın kaynağı kendim mi, dışarıdaki başka gelişmeler mi? Dinamik durum değerlendirmesi ilk ve önemli adım olacaktır.
- Suçu başkasına atarak kendini rahatlatma, canlı yaşamını sürdürebilmekten çıkarır.
- İş süreçleri de canlı örgütlenmelerdir; hata yapmaya açıktır; sorgulayarak hataları tam zamanında yakalamak, işi sürdürebilmenin gerek şartıdır.
- Bütün küçük işyerleri sahiplerinin masasının üstünde “ işyeri seyir defteri” olmalıdır; her gün ulaşılan başarılı sonuçlar kadar, başarısız olanlar da not edilerek “işyeri hafızası” güçlendirilmelidir.
- Hafızası zayıf bir canlı yapı yaşasa bile “zombi”- ne canlı ne de ölü- haline gelir.
- Mezarlıklar “hata yapmayanların” kaldıkları mekanlardır. Yaşamın en az yarısı hatadır; hatalarıyla yüzleşmeyenlerin var olmaları, varlıklarını sürdürmeleri ve geliştirmeleri imkansıza yakın bir durumdur.
Güncel tutmalıyız
Eğer ülkemizdeki küçük ölçekli işyerlerinin maddi ve kültürel zenginlik üretiminde değer katmasını istiyorsak, küçük işyerlerinde de kendimizi sorgulamalıyız:
- Girdi maliyetlerindeki kontrolsüz artışları elbet ki dillendirmeliyiz.
- Finans maliyetlerinde küçük işyerinin altından kalkmayacağı erişim zorlukları ve maliyetlerin dayanılmaz ağırlığını gündemde diri tutmalıyız.
- Teşvik amacıyla sağlanan, ama derde deva olmayacak paketlerin bir avutma olmaması konusunda uyarıları sürdürmeliyiz.
- Küçük ölçekli yapının, ülkenin tercihinin sonucu oluştuğunu, kolektif gücün büyük krizde geçiş dönemi koşullarına uygun destekler sağlamadığını gücümüzün yettiği kadar yüksek sesle haykırmalıyız.
- Banka ve finans sisteminde diğer araçlara erişilebilirlikte sözel anlatımlarla uygulamalar arasındaki farklılıkları yetkililerin duyması için elimizden geleni arkamıza koymamalıyız.
- Yeniden yapılanma ihtiyacının had safhada olduğu içinden geçtiğimiz süreçte nakdi destekler kadar yol gösterici strateji ve bilgi desteğinin gereğini zihin gündemimizin ilk sıralarında diri tutmalıyız.
- Hepsinden önemlisi, ciddi fikirler üretmek için zamana kıymama tembelliğini saklamak için sloganların sığ ve kolay sindirilebilir içeriklerinin serabına asla kanmamalıyız.
Dik durma ile dik başlılığı karıştırırsak, inançtan düşünceye geçmeden aklımızı emanet edersek, ayrıntı gözlemi yapmadan, derin düşüncenin sonuçlarını sorgulamadan, küfürle “karpuz keserek yürek ferahlatmaya” kendimizi kaptırırsak, çözümlerle değil; sorunlarla yoldaş oluruz.