Mevcut oyuncularla aynı işi aynı şekilde yaparak oligopol piyasaya girmek intihardır.
Her şirketin hayali, sektöründe tekel (monopol) olmaktır. Bu çok zor ve genellikle yasak olduğu için pratik hedefe odaklanır: Az sayıda oyuncunun büyük pay sahibi olduğu, rekabetin sınırlı ve dikkatli yaşandığı bir sistemde olmak. Yani oligopol piyasa.
Firmaların kıran kırana rekabeti müşteriler için şahane bir durum: Fiyatlar düşüyor, ürün ve hizmet kalitesi artıyor, sürekli yenilikler yapılıyor. Ancak bu durum şirketler için geçerli değil. Büyüme zorlaşıyor, kâr marjları daralıyor, daha iyisini yapmak için koşturmaca hiç bitmiyor. İş hayatı uzmanlarının ‘rekabet sizi diri tutar’ sloganları uzun vadede belki doğru olabilir, ancak şu da net bir gerçek: Hiçbir şirket rekabeti sevmez.
Peki şirketler ne ister? Elbette rekabetin olmadığı, istediği fiyatı belirlediği, büyümekte zorlanmadığı, sürekli koşturmadığı bir dünyayı ister. Yani tekel (monopol) piyasa! Tabii böyle alanlar enderdir. Firma ya bir lisans almıştır (örneğin elektrik dağıtımı) veya büyük bir yenilik yapmıştır (Apple Store’un ilk zamanları). Ancak tüketiciyi zora sokabilecek bu durumlar genelde düzenlemelerle tanımlanır (lisans ile gelen hizmet kalitesi mecburiyeti ve fiyat politikası), uzun sürerse engellenir (Rekabet Kurumu) veya piyasa şartları çerçevesinde sona erer (yeni gelen oyuncular veya sektörel yenilikler).
Oligopol piyasaya giriş yapmak neredeyse imkânsız
Pratik hayatta bir şirket için en iyi ihtimal oligopol piyasada olmaktır. Pazarın büyük kısmını birkaç şirket kontrol eder. Fiyatları benzer, ürün ve hizmet kaliteleri neredeyse aynıdır. Kendi aralarında çok dikkatli bir rekabet vardır, kimse çılgınca fiyat kırmaz. Hatta bazen rekabet varmış gibi görünür ama aslında yoktur (Rekabet Kurumu'nun sıkça duyduğumuz “örtülü anlaşma şüphesi” ifadesi bu yüzden anlamlıdır). Piyasaya giriş yapmak neredeyse imkânsızdır. Elbette bu tüketici için iyi bir durum değildir. Zira şirketlerin yüksek kârlılığının ve konforunun bedelini birinin ödemesi gerekir!
Oligopol yapılar doğal ya da yapay giriş engelleri nedeniyle oluşur. Mesela, yüksek sabit yatırım maliyetleri. Havayolu, enerji, telekom gibi alanlarda altyapı yatırımları milyarlarca doları bulabilir. Bu da pazara yeni girişleri caydırır. Mesela, lisans ve düzenlemeler. Bankacılık, sigortacılık, ilaç gibi alanlarda faaliyet göstermek için lisans gerekir. Bu da oyuncu sayısını sınırlayan bir filtredir. Mesela, ölçek ekonomileri. Büyük oyuncular maliyet avantajı elde ettikçe küçüklerin rekabet etmesi zorlaşır. Geleneksel sanayi sektörlerinde sıkça rastlanan bir durumdur. Mesela, dağıtım gücü ve marka etkisi. Market rafına girebilmek ya da tüketicinin zihnine yerleşebilmek ciddi bir yatırım ve zaman gerektirir. Yüzlerce hızlı tüketim ürününün beş-altı şirketin çatısı altında faaliyet göstermesi bu sebepledir. Mesela, ağ (network) etkileri. Özellikle dijital platformlarda, kullanıcı sayısı arttıkça platform daha cazip hale gelir, platform daha cazip hale geldikçe yeni kullanıcılar katılır. Yeni bir sosyal medya platformuna neden kimse katılmıyor? Çünkü herkes diğerinde!
Oligopol yapıları kırabilecek sebepler
Mevcut oyuncularla aynı işi aynı şekilde yaparak oligopol piyasaya girmek intihardır. Oligopol yapılar üç sebeple kırılabilir. Birincisi, lisans ve düzenlemeler değişirse, yeni oyunculara lisans verilir veya giriş kısıtları kaldırılırsa (deregülasyon). Mesela Türkiye otomotiv piyasasının iki firma tarafından domine edilmesinden bugünkü çoklu rekabet ortamına geçmesi. İkincisi, yeni bir iş modeli gelirse. Mesela, geleneksel havayollarına karşı ekonomik alternatiflerin veya Uber gibi paylaşımlı yolculuk seçeneklerinin ortaya çıkması. Üçüncüsü, yeni bir teknoloji atılımı olursa. Mesela uydudan internet erişimi sağlayan Starlink veya küresel otomobil piyasasını dönüştüren elektrikli araç Tesla.
Ne tip bir piyasada olduğunuzu bildiğiniz ve gereğini yaptığınız bir hafta dilerim.