İstanbul Baltalimanı’nda bulunan Japon Bahçesi’ni ziyaret etme imkanınız oldu mu? Yanıtınız evet değilse, Türkiye’nin en üst düzeyde ilişki içerisinde olduğu Japonya’nın kültürüne ilişkin önemli izler taşıyan bir güzel mekandan ruhunuzu mahrum bıraktınız demektir.
İki deniz şehrinin ortak yapımı Baltalimanı’ndaki güzeller güzeli Bahçe. Japonya’nın Yamaguchi Eyaleti’ndeki Shimonoseki ile Türkiye’nin kültür başkenti İstanbul’un iş birliğiyle 20 yıl önce hizmete sokuldu.
2003, Japonya’da Türkiye Yılı’ydı. O sene iki ülkede de her zamankinden daha fazla etkinlik ve birliktelikler düzenliyordu. 1972’den bu yana kardeş şehir olan Shimonoseki ile İstanbul’un idarecileri de, boğazın hemen kenarında hayranlık uyandıran bahçeyi 2003’ün Kasım ayında hizmete açtılar. Birbirinden çok uzaklarda olmalarına karşın, benzerlikleri çok fazlaydı iki şehrin. Her ikisinin de sembolleri deniz geçişleriydi örneğin. Japon Bahçesi için bu ortak sembollerden esinlenildi. Giriş kapısının tasarımında, Marmara Boğazı ile Shimonoseki Boğazı’ndan ilham alındı.
Her yıl binlerce insan bu muhteşem kapıdan giriyor, Japonya’nın sembolü Kiraz (Sakura) Ağacı ile Japon Bahçesi Çay Odası’nın da içinde olduğu pek çok doğa harikasıyla tanışıyor. Bahçe, ziyaretçilerini İstanbul’dan alıyor, ‘en yakınımızdaki uzağa’, Japonya’ya ulaştırıyor.
Kiraz Ağacı demişken, siz Yasunari Kawabata imzasını taşıyan Kiraz Çiçekleri kitabıyla tanıştınız mı? 1968 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’nü alan ilk Japon yazar Kawabata’dan ve baş eserinden söz ediyorum. Can Yayınları’ndan çıkan, H. Can Erkin’in harika çevirisiyle yayımlanan kitap, ülkenin geleneklerine bağlı eski başkenti Kyoto’da geçer. Doğumlarının hemen ardından kaderin ayırdığı ikiz kızkardeşlerin masalsı hikayesini anlatır, kiraz çiçeklerinin açtığı mevsimde. Eseri okuduğumda, Baltalimanı Japon Bahçesi’ni birkaç kez gezmiş bir Boğaz sakini olarak Türkiye ve Japonya , Kiraz Çiçekleri’nin kahramanı ikiz kardeşler gibi geldi bana. Genlere yerleşmiş kültürel kodlar, birleştiriyor, yakınlaştırıyor, çok uzakta olsalar da.
Peki değerli okur, Toru Takemitsu’nun bestesi Rain Tree Sketch’i (Yağmur Ağacı’nı) Kotaro Fukuma’nın piyanosundan dinlerken veya asıl adı Masanori Takahaşi olan günümüzün dervişi Kitaro’nun müziğinin sihrine kapıldığınızda, aynı hissiyatta mıydık acaba?
Umuyorum ve diliyorum…
Kitaro’dan söz etmişken, Türk insanının 1980’lerde İpek Yolu belgeseline verdiği müziğiyle çok yakından tanıdığı sanatçının, ‘dünya barışı’ temasını taşıyan Ku-Kai projesi için Japonya’nın tapınaklar adası Shikoku’da dinsel yapıları tek tek gezdiğini belirtmek isterim. Shikoku, bir hac adasıdır. Yüzyıllardır süren hac, geleneksel olarak yürüyerek gerçekleşir. Standart yürüyüş parkuru bin 200 kilometredir ve 2 aya yakın bir sürede tamamlanır. Giderek büyüyen bir yerel harekete dönüşen hac yürüyüşünün, Japonya için kültürel önemi gittikçe artıyor. Dileğim, UNESCO’nun da Kültürel Miras Listesi’nde de yer almasıdır.
Belirttiğim gibi pek çok ortak değerimiz, benzerliğimiz var Japonya ile. Bu durum, iki ülke ilişkilerinin çok öncelerden başlamasına yol açtı. Sultan İkinci Abdülhamit’in Japon İmparatoru Meiji’ye dostluk mesajlarını götürmek üzere 1890’da Japonya’yı ziyaret eden Ertuğrul Fırkateyni’nin dönüş yolunda batmasının üzerinden uzun zaman geçmesine karşın, halen iki ülke dostluğunun temel taşı olaylardan biri olarak zihinlerimizdeki yerini muhafaza ediyor.
Her 15 Eylül’de Japonya’nın Kuşhimoto şehrinde Ertuğrul Fırkateyni’nin hazin öyküsünde yaşamını yitiren 532 denizcimizin anısına törenler düzenleniyor. Okyanusa bakan kayalıklardaki şehitlik ve müzesini ziyaret edenlerin kalplere doğru yolculuğu, Türk insanını Japon halkına daha da yakınlaştırıyor.
Cumhuriyetimizin 100’üncü gurur yılındayız…Türkiye ile Japonya arasındaki diplomatik ilişkiler, Cumhuriyet’in ilanından hemen sonra başlıyor. 1924 ile birlikte kurulan ilişkiler, 1925’te karşılıklı temsilciliğe dönüşüyor, ilerleyen yıllarda hızla gelişiyor, 2013 yılında “Stratejik Ortaklık” düzeyine kadar ulaştı.
Ülkemizde altyapı ve üst yapısında büyük sorumluluklar alan Japonya’dan 253 şirket hizmet üretmeye devam ediyor. Japonya’da 6 bin Türk vatandaşı yaşıyor. Modanın dünyadaki en önemli merkezlerinden Tokyo’da Türk tasarımcı sayısı da hızla artıyor, Türkçe öğretmen sayısı da…
Ortak amaç, kültürel açıdan sıkı sıkıya bağlı olduğumuz ve her vatandaşını ‘kardeşimiz’ bildiğimiz Japonya ile ticari yaşamda da daha fazla değer üretmek üzerine kurulu. Son 10 yılın ticaret rakamlarına baktığımızda iki ülke dış ticaret hacminin iki kez 5 milyar dolar sınırını aştığını görüyoruz. 2018 ve 2022’de yakaladığımız bu performansı artırma gücü her iki ülkenin elinde ve bu gücü ateşleyecek çok imkanı var.
Daha fazla ticari ilişki noktasında dergimizde pek çok yüksek ilgilinin önemli gördüğüm çözüm önerileri var. DEİK/Türkiye-Japonya İş Konseyi Başkanı Oğulcan Kemal Sagun’un dikkat çektiği serbest ticaret anlaşmasının üzerinde daha fazla durulması gerektiğini düşünüyorum örneğin. Makine ve cihazlar, kimyasallar, otomotiv ürünleri, demir-çelik, Japonya’dan ithal edilen, sanayilerimizin de ihtiyaç duyduğu başlıca tedarikler. Dost Japonya’ya ihraç ettiğimiz tekstil, konfeksiyon, makarna, balıkçılık ürünleri, otomotiv parçalarına son dönemde yeni ürünlerin eklenmesi bir hayli sevindirici. Gıda ürünlerinde Japonya’nın yüksek standarda dayalı ithalatçı konumunun varlığı bilindiğinden bu alanda Türk ihracatçısının performansının yükselmesi çok önem taşıyor. Yine inşaat malzemelerinde de yüksek standart arayan Japonya’ya ard-germeli kolon-kiriş elemanları ihracatının olması da anlamlı sayılmalı.
Japonya’nın teknolojik seviyesi ve marka imajı ile Türkiye’nin üretim ve lojistik gücü daha fazla bir araya gelmeli, işbirliği olanakları daha çok oluşturulmalıdır.
Kalkınması ile dünyaya örnek model olan Japonya, farklı alanlarda da sürdürüyor ilham veren hamlelerini. Geçenlerde dünya ajanslarından birinin bülteninde, Japon araştırmacıların bulutlarda mikroplastik tespit ettiklerine, bu durumun insan sağlığı ile okyanus ekosistemi üzerine etkilerine dikkat çeken bir haber yer alıyordu. Keşfin, mikroplastiklerin bulutlardaki varlıklarının ilk belgelenmesi anlamı taşıdığına vurgu yapılıyordu. Aynı günlerdeki bir başka haberde de Japonya Devleti’nin, pek çok yoksul ülkede yürüttüğü insani yardım kampanyalarından birine dairdi. Haberde, Japonya Hükümeti’nin Afganistan’da 165 ilkokulun inşası ve yenilenmesi için UNICEF ile iş birliği yaparak, 33 bin çocuğun okula dönmesini sağladığı bilgileri yer alıyordu. Dünyanın Japonya’ya daha çok ihtiyacı olduğunu gösteren haberler bunlar. Sonsuz geleceğe uzanacak köklü bağlar kurduğumuz Japonya’ya tüm dünyayla birlikte Türkiye’nin de, dost ticari partner olarak daha çok ihtiyacı var.
TÜRKİYE’NİN JAPONYA’YA TİCARETİNİN 10 YILLIK SEYRİ
** 2023 Ocak-Temmuz dönemine aittir. / Kaynak: TÜİK