Bütün ekonomi programlarının olmazsa olmaz koşulu toplumsal destektir. Zayıfladığı durumlarda programa olan inancın güçlendirilmesi gerekir.
Türk toplumu sabırlı mıdır? Buna tek bir cevap vermek mümkün değil. Ben siyasi ve sosyal konularda sabırlı olduğumuzu, hatta kimi zaman gereğinden fazla sabırlı olduğumuzu düşünüyorum. Ancak parasal konularda tam tersi taraftayım. Ekonominin yavaşladığı, kârlılığın azaldığı, sıkılaştırıcı politikalar uygulandığı dönemlere karşı tahammülümüz daha düşük.
Bu defa öyle olmadı. İki yılını dolduran ekonomi programına karşı toplumun hemen hemen tüm kesimleri sabırlı olmanın ötesinde, destekleyici bir pozisyon aldılar. Özellikle iş dünyası örgütlerinin başkanlarından gelen açıklamalar, enflasyonla mücadele programına önemli destek oldu.
Buna rağmen sonuca ulaşma noktasında yavaş kaldık. Bunun iki ana nedeni var. Birincisi faiz artışlarının kademeli ve yavaş yapılmasıydı. Gaye Erkan döneminde daha hızlı ve keskin bir politika dönüşümü yapabilirdik. İkincisi, kamu maliyesinin dezenflasyon sürecine katkısının çok sınırlı olmasıydı. Personel alımları aynen devam etti ve kamu tasarrufu adına net bir sonuç göremedik. Dolayısı ile büyük oranda para politikası araçları ile enflasyonun yönünü yeniden aşağı çevirebildik.
Konkordato ve sorunlu çeklerdeki artış, görünümü tehdit ediyor
2025’e başlarken gelen faiz indirimleri ve yavaş da olsa iyileşen enflasyon beklentileri, bu yılın ikinci yarısı için umutları artırmış, gösterilen sabrın ve verilen desteğin meyvelerinin toplanacağı inancını artırmıştı. Fakat, mart ortasında artan siyasi gerilim, piyasalardaki görünümü bir anda tersine çevirince, Merkez Bankası ek sıkılaştırıcı önlemler aldı, indirim patikasına girmiş faizleri yeniden yukarı çekti ve yılın ikinci yarısına odaklanan rahatlama beklentisi bozuldu.
Sorun sadece beklentilerin bozulması değil. Artık sanayi sektörleri başta olmak üzere üretim tarafında bozulan nakit akışları nedeniyle konkordato ve sorunlu çeklerdeki artış, görünümü tehdit ediyor.
Beklentideki bozulma iki kanalda ilerliyor. Hane halkının ve şirketlerin bir kısmı mevcut programın vadesinin uzadığını, sonuç almak için bir süre daha beklenmesi gerektiğini; bir kısmı ise programın artık ömrünü doldurduğunu ve yeni ve kapsayıcı bir programla yola devam edilmesi gerektiğini düşünüyor.
Bütün ekonomi programlarının olmazsa olmaz koşulu toplumsal destektir. Zayıfladığı durumlarda programa olan inancın güçlendirilmesi gerekir. Bizim dezenflasyon programımız için de aynı şey geçerli. Birkaç gün önce Hakan Güldağ ve Ali Ağaoğlu ile birlikte bir araya geldiğimiz Antalya Ticaret ve Sanayi Odası üyelerinin hemen hepsindeki ortak görüş, belirsizliğin ve öngörülemezliğin zirve yaptığı yönündeydi.
Mevcut programla devam edeceğimiz varsayımıyla, ekonomi yönetiminin toplumsal desteği yeniden kazanması ve/veya mevcut desteği pekiştirmesi gerekiyor.
Bunun sadece Cumhurbaşkanı Yardımcısı, Hazine ve Maliye Bakanı, TCMB Başkanı ya da diğer bakanların münferit açıklamaları ile başarılması zor. Ben ekonomi yönetiminin bir bütün olarak hareket etmesi, tıpkı OVP süreci gibi ortak açıklama yapılması, insanların zihinlerindeki sorulara cevap verilmesi, bir takvim belirlenmesi ve önümüzdeki aylarda sürecin nasıl işleyeceği, hangi düzenlemelerin planlandığı ve yaklaşık tarihlerle hangi noktada olacağımızın topluma aktarılması gerektiğini düşünüyorum.
Toplumun ekonomide iyi şeyler duymaya ihtiyacı var.