Narkotik suçlarla mücadelede devletin bürokrasisi gerekli saha çalışmalarını yaparken, Meclis’in hiç olmazsa bir araştırma komisyonu kurması gerekmez mi?
Malum günlerdir bir taraftan uyuşturucu kullanan ünlülerle diğer yandan “Terörsüz Türkiye” sürecine ilişkin bir haber / yorum bombardımanına maruz kalıyoruz.
Tabii bir yandan kim kimle uyuşturucu kullanmış, kim kiminle birlikte olmuş, operasyonlar daha kimlere ulaşacakmış gibi sonu gelmez dedikodular gündemi kaplıyor, diğer yandan Suriye, PYD, SGD, Dışişleri Bakanlığı açıklamaları, DEM Parti talepleri tartışma konusu oluyor. Üstelik bu tartışmalar iktidar içi çekişmelerden, Ortadoğu pazarlıklarına kadar üst düzey konulara sıçrıyor, her kafadan bir ses çıkıyor, herkes meşrebine göre bir yorum yapıyor, uine herkes kendi hesabına göre bir suçlu ya da kahraman yaratıyor.
Bu toz duman içinde biraz sakin kalıp, her iki konuda da bazı rakamlara, bazı tablolara birlikte bakalım mı?
Buyrun…

Emniyet Genel Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Başkanlığı 2024 yılında “Türkiye Uyuşturucu Raporu: Eğilimler ve Gelişmeler” başlıklı bir rapor yayınladı. Meraklısı ( https://www.narkotik.pol.tr/kurumlar/icisleri.gov.tr/duyurular(1)/2024_uyus_raporu.pdf ) adresinden bu 126 sayfalık raporu inceleyebilir. Ben sadece bir kaç rakamı sizlere aktarayım.
Misal, kokain kullanımına ilişkin bir grafikte şu bilgi yer alıyor: “2023 yılı şüpheli sayılarında bir önceki yıla göre %24,4 bir artış meydana gelmiştir.” Yıllara göre şüpheli sayıları ise şöyle sıralanmış:
2021: 4.714; 2022:5.647; 2023: 7.026. Yani şüpheli sayısında gözle görülür bir artış var. Diğer rakamları ve tabloları merak ediyorsanız, adresi yukarıda verdim, oradan inceleyebilirsiniz.
Rakamların ötesinde rapor özetle şu saptamaları yapıyor:
“Uyuşturucuyla mücadele sadece bir güvenlik meselesi değil, aynı zamanda toplumun sağlığını ve geleceğini yakından ilgilendiren bir konudur.
Bu nedenle, sorunun tüm boyutlarıyla ele alınması ve bütüncül bir yaklaşımla mücadele edilmesi gerekmektedir.
Eğitim, önleme, tedavi, rehabilitasyon ve sosyal uyum gibi farklı alanlarda yürütülen çalışmaların yanı sıra, ulusal ve uluslararası düzeyde iş birliğinin güçlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır.
Türkiye, coğrafi konumu nedeniyle uyuşturucu kaçakçılığı rotasında yer almaktadır. Bu nedenle, uyuşturucuyla mücadele sadece ulusal değil, aynı zamanda uluslararası iş birliği ve koordinasyon gerektiren bir alandır.
Yasa dışı uyuşturucularla mücadele ile bağlantılı hem uluslararası hem de bölgesel kurum ve kuruluşların verilerine ve raporlamalarına bakıldığında; küresel uyuşturucu pazarlarında uzun yıllardır var olan ve “klasik uyuşturucular” olarak adlandırılan eroin, esrar, kokain gibi maddelerin yanında metamfetamin ve fentanil başta olmak üzere sentetik uyuşturucular, yüksek etkili hibrit esrar türevleri (Skunk, Nederwiet vb.) ve Yeni Psikoaktif Maddeler (NPS) yeni tehditler olarak artan şekilde yayınlarda yer almaktadır.
Suriye’de 2011 yılından bu yana devam eden istikrarsız ortamın Captagon başta olmak üzere amfetamin tipi uyarıcıların bölgesel uyuşturucu pazarlarına etkisi, 2022 yılında Rusya Federasyonu ve Ukrayna arasında başlayan savaşın kuzey rotası başta olmak üzere geleneksel uyuşturucu rotalarına etkisi ve alternatif rota arayışlarına sebep olması, son olarak Ağustos 2021’de Taliban’ın Afganistan’da ülke idaresine el koyması, akabinde 2022 Nisan ayında ülke genelinde her türlü yasa dışı uyuşturucu ekimi ve üretimine yönelik ilan edilen yasağın küresel eroin pazar ve rotalarına etkisi göz önüne alındığında bölgesel çatışma ve istikrarsızlıklar uyuşturucu kaçakçılık trendlerine etkisinin yakından izlenmesi ve tedbir alınması gereken bir durumdur.”
Sizce de devletin bürokrasisi gerekli saha çalışmalarını yaparken, Meclis’in hiç olmazsa bir araştırma komisyonu kurması gerekmez mi?
Gelelim diğer konuya…
“Terörsüz Türkiye” süreci, partilerin hazırladıkları raporların ardından Meclis komisyonunun hazırlayacağı nihai raporu bekliyor. Ancak daha önce de altını bir kaç kez çizdim, süreç adeta sabote edilmeye çalışılır biçimde komisyonun yetkisi içinde olmayan konuların pazarlık masasına yatırılması çabaları da gözden kaçmıyor.
Eski Irak Özel Temsilcisi, Bağdat Büyükelçisi ve Kamu Güvenliği Müsteşarı Murat Özçelik, Daktilo 1984’de kaleme aldığı Çözüm Süreci 1 ve 2 başlıklı yazılarında şu vurguları yaptı:
“Artık ancak İsrail ve ABD’nin desteğiyle ayakta durabilen, kendini feshetmeye mecbur edilmiş, YPG’ye katılmaktan başka çaresi de an itibariyle bulunmayan PKK’nın; ülkenin ekonomik sorunları nedeniyle dikte edebileceğini sandığı şartları PKK temsilcisi DEM sıralamaktan geri durmuyor”
Özçelik yazısında DEM Parti’nin tutumunu eleştirerek “DEM’liler, Kürt halkının ihtiyaçları yerine, her zaman olduğu gibi PKK’nın piyonu olarak Atatürk ve Cumhuriyet sevdalılarına kafa tutmaya karar verdiler. Üstelik bundan 10 yıl önce çizmeyi aşıp hendek savaşlarına kalkıştıklarında Kürt halkına yaşattıkları ızdırabı ve kendilerinin hezimete uğradıklarını yine unutarak. Size o dönemdeki PKK hıyanetini Kürtlere aşağıda tadat ettiğim haklarının AKP hükümetleri tarafından daha önce verilmiş olduğunu hatırlatarak göstermek istiyorum” diye yazdı. (Özçelik’in hazırladığı tablo yanda bulunuyor.)
Bir göz atın, sonra DEM Parti’nin taleplerine ve tutumuna yönelik eleştirilerin haklı mı haksız mı olduğuna siz karar verin!
