Çin’in bölge ülkeleriyle geliştirdiği siyasi ilişkilerin ticari ilişkilerini de geliştirdiğini görüyoruz.
Kıta Avrupa’sından sonra en fazla ihracat yaptığımız bölge olan Orta Doğu’nun Türkiye ihracatında önemi hepimizin malumu. 2025 ihracat rakamlarını incelediğimizde ilk beş ayda bu bölgeye ihracatımız yüzde 4,4 artışta. Aynı dönemde bizim için diğer önemli bölgelere olan ihracatımıza baktığımızda, Avrupa Birliği’ne olan ihracatımızın yüzde 7,5, diğer Avrupa ülkelerine yüzde 9,6 ve Afrika ülkelerineyse yüzde 8,3 arttığını görüyoruz.
İşin açıkçası Orta Doğu bölgesine olan ihracatımız eski tadında değil. Bunu ihracatımızdaki büyüme hızındaki azalmadan da görüyoruz. Eski tadında olmamasının nedeni bizim Türkiye olarak diğer bölgelere ihracatımızın daha fazla artması mı, bölgede bitmek tükenmek bilmeyen sorunlar silsilesi mi, yoksa Çin’in bu bölgede her geçen gün artan hegemonyası mı? Gelin birlikte bakmaya çalışalım.
Rakamlar Orta Doğu ithalatındaki büyümenin dünya ortalaması altında kaldığını gösteriyor
Ne yazık ki Orta Doğu’da bir istikrardan bahsetmek çok mümkün değil. Son 10 yıla baktığımızda dahi Yemen iç savaşı, Suriye iç savaşı, Gazze Savaşı, İsrail-Hizbullah çatışması, Kızıldeniz krizi ve son olarak İran-İsrail çatışması gibi birçok sorunu yaşamış bir bölge.
Tabii ki bölgedeki istikrarsızlık ticaretin gelişmesinin önündeki engellerden biri, dünyada yapılan ithalat son 10 yılda yaklaşık yüzde 44 büyümüş lakin Orta Doğu’daki büyümeyse yüzde 10’da kalmış.
Orta Doğu ülkelerinin toplamının ithalatlarının son 10 yıllık değişimi (trilyon $)
2015 2024 Büyüme oranı (%)
Dünya ithalat toplamı 16,6 23,9 44
Orta Doğu ithalatı 0,851 0,942 10
Çin’in Orta Doğu’da artan hegemonyasına dikkat!
Tabii diğer taraftan Çin’in Orta Doğu ülkeleriyle geliştirdiği siyasi ve ekonomik iş birliklerini de göz ardı etmemek lazım. Zengin enerji kaynakları, değerli maden ve minerallere erişim, büyüyen Çin’in enerji arz güvenliği için çok önemli. Diğer taraftan da zengin Orta Doğu ülkeleri Çin için önemli bir ihracat pazarı.
Yakın geçmişte ABD, yükselen Çin tehdidine karşı odağını Avrasya’dan Asya-Pasifik’e çevirmişti. Çin de bu dönemde Orta Doğu ve Orta Asya’da hegemonyasını artırdı. Çin, Batı’nın aksine insan hakları, hukuk, özgürlük gibi hassas konuları gündem yapmak yerine “birbirimizin iç işlerine karışmayalım, gelin ticaretimize bakalım’’ dedi. Bu yaklaşım bölge ülkeleriyle ticari ve siyasi ilişkilerinin gelişmesinde etkili oldu.
Bunun bir tezahürü olarak Çin ve bölge ülkeleri arasında; Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’de katıldığı Aralık 2022’de Riyad’da düzenlenen Çin-Arap Ülkeleri Zirvesi ve Çin-Körfez İş birliği Örgütü Zirvesi ve son olarak Mayıs 2024’te Çin’in başkenti Pekin’de de Çin-Arap Ülkeleri İş birliği Forumu 10. Bakanlar Konferansı düzenlendi.
Yakın geçmişe şöyle bir baktığımızda; geçtiğimiz yıllarda da Çin, S. Arabistan ve İran arasında arabulucu rolü oynamış ve yürüttüğü başarılı diplomasi neticesinde iki ülke de karşılıklı olarak büyükelçilikler açmıştı. İsrail-Hamas Savaşı öncesinde İsrail ve Filistin arasında arabuluculuk rolünü üstlenmişti. İsrail-Hamas Savaşı sonrasıysa 14 Filistinli grubu bir araya getirmiş ve Pekin Diyaloğu sürecini başlatmıştı.
Ez cümle; Çin’in bölge ülkeleriyle geliştirdiği siyasi ilişkilerin ticari ilişkilerini de geliştirdiğini görüyoruz. Çin, hali hazırda12 Arap ülkesiyle kapsamlı Ticaret Ortaklığı anlaşması imzaladı ve 2005 yılından bugüne Arap ülkelerindeki yatırımlarıyla en büyük yabancı yatırımcı oldu.
Çin, KİK’in (Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi) en büyük ticari ortağı olurken petrokimya ürünlerinin en büyük ithalatçısı konumuna geldi. Çin ile KİK arasında devam eden serbest ticaret anlaşması görüşmelerinin yüzde 90’ının tamamlandığı söyleniyor.
Sonuç olarak; Çin’in bölgeye olan ihracatına baktığımızda yirmi yıllık süreçte ihracatını on kattan fazla arttırdığını, Çin’in Orta Doğu bölgesinden yaptığı ithalata baktığımızda da son yirmi yılda yaklaşık 13 kat artırdığını görüyoruz.
Orta Doğu ülkelerinin diğer ülkelerden ithalatı (Ş)
Ülke |
2015 |
Pay (%) |
2024 |
Pay(%) |
Büyüme (%) |
Çin |
124.912.134 |
11,8 |
252.903.956 |
19,7 |
102,5 |
Hindistan |
43.201.861 |
4,1 |
78.457.407 |
6,1 |
81,6 |
Türkiye |
29.122.927 |
2,8 |
42.981.777 |
3,3 |
47,6 |
Brezilya |
13.955.509 |
1,3 |
26.420.808 |
2,1 |
89,3 |
Hong Kong |
6.012.652 |
0,6 |
19.027.440 |
1,5 |
216 |
Endonezya |
7.660.455 |
0,7 |
13.760.069 |
1,1 |
79,6 |
Malezya |
7.681.170 |
0,7 |
12.837.090 |
1 |
67,1 |
Polonya |
5.988.163 |
0,6 |
10.864.638 |
0,8 |
81,4 |
Evet limitli de olsa Türkiye ihracatı bu bölgede büyüyor lakin dünyadaki rakiplerimizin büyüme hızı bizden daha yüksek.
On yıllık verilere baktığımızda Türkiye ihracatı Orta Doğu bölgesinde yüzde 47 büyürken; Çin’in yüzde 102, Hong Kong’un yüzde 216, Hindistan’ın yüzde 81, Polonya’nın yüzde 81, Endonezya’nın yüzde 79 büyüdüğünü görüyoruz.
Bölgedeki savaşlar ve çatışmalar, bölge ülkelerdeki siyasi istikrarsızlıklar, bizim Türkiye olarak zaman zaman bozulan siyasi ilişkilerimiz (Sudi Arabistan, Suriye, Mısır, Irak gibi), Çin’in Orta Doğu’da artan hegemonyası gibi sorunlar bizim bölgeye olan ihracatımızı etkileyen faktörler.
Başta Sudi Arabistan olmak üzere Körfez ülkeleri dünyada fosil yakıtlara olan talebin azalacağının farkında. Bu nedenle petrol gelirlerine alternatif olarak sanayi ve hizmet sektörlerinde büyümeyi hedefliyorlar. Bu nedenle yabancı yatırımcı çekmek ve üretimi artırmak için farklı teşvik ve destek uyguladıklarını görüyoruz. Bu durumu da ihracatımızın önündeki tehditlerden biri olarak düşünebiliriz.
Türkiye olarak bölge ülkeleriyle gelişen siyasi ilişkilerimizi görüyoruz lakin bu ülkelerle ticari ilişkileri tekrar inşa etmek zaman alacak gibi. Sudi Arabistan, BAE, Mısır, Suriye gibi ülkelerle gelişen siyasi ilişkilerin önümüzdeki dönemde ihracatımıza pozitif etkisi olabilir.
Diğer taraftan Suriye’de istikrarın kalıcı hale gelmesi Suriye’ye olan ihracatımız kadar körfez ülkelerine olan ihracatımıza lojistik yönden de katkısı olabilir.
Orta Doğu, ülke ihracatımız açısından önemi bir bölge. Lojistik kabiliyet, navlun süreleri ve maliyetleri, kültürel ve tarihsel yakınlık gibi pek çok avantajımız var. İş dünyası sivil toplum örgütleri ve Ticaret Bakanlığımızın “uzak pazarlar ya da alternatif pazarlar’’ arayışı ile birlikte çevre ülke ve bölgelerdeki ticaretimizi genişletmek ve bu pazarlarda derinleşebilmek amacıyla çalışmalar yapması gerekiyor.