TÜFE sepetindeki ağırlıklar için Hanehalkı Bütçe Anketi temel veri kaynağıdır ve bir kişiyi ya da grubu değil, toplumun ortalamasını yansıtır. O nedenle resmi ağırlıkla, kendi fiili harcaması arasında uçurum olanların bulunması normal.
Bugün enflasyondan bahsedeceğim ve enflasyonu düşürmek gerektiğinden. Ancak bunu yaparken para politikası faizinden bahsetmeyeceğim. Kalem başlasın, birlikte yürüyelim, bakalım hesap bizi nereye çıkartacak!
Enflasyon bahsi açıldığında hizmetler grubundaki fiyat katılığı sıklıkla vurgulanır. Doğrudur da. Örneğin nisan itibariyle hizmetler grubundaki yıllık fiyat artışı %54,6 ile mal grubundaki %30,8’lik artışın epey üzerinde.
TCMB’nin 2023’te paylaştığı bir çalışma, hizmetler grubu içerisinde ataletin en yüksek olduğu alt grubun eğitim olduğunu gösteriyor. Hatırlayalım, TCMB şubatta enflasyon tahminini yukarı çekerken de eğitim ve kira gruplarının enflasyon sepetinde artan ağırlığına atıf vermişti. Peki kendi bütçenizden hesaplasanız eğitimin ağırlığını kaç tahmin ederdiniz? Yormayayım: %2,31. Bir de kıyas yapalım. Gıdanın sepetteki ağırlığı yaklaşık %25. Çocuğunuzun eğitimine ayırdığınız para, aylık gıda harcamanızın onda biri mi? Hayır mı?
TÜFE sepetindeki ağırlıklar için Hanehalkı Bütçe Anketi temel veri kaynağıdır ve bir kişiyi ya da grubu değil, toplumun ortalamasını yansıtır. O nedenle resmi ağırlıkla, kendi fiili harcaması arasında uçurum olanların bulunması normal. Önemli olan bu uçurumu hisseden kişi sayısını sınırlamak.
Lakin istatistikler gidişin bunun tersine olabileceğine işaret ediyor. Milli Eğitim Bakanlığı’nın verilerine göre, resmi kurumlardaki öğrenci sayısının toplam içindeki payı geriliyor. Peki ya fiyat hareketi? 2024’te manşet tüketici enflasyonu %44,4 iken, eğitim grubunda yıllık fiyat artışı %91,6.
Eğitim grubu, ulaştırma, giyim gibi alanlarla da konuştuğu için beklentileri etkileme gücü yüksektir. Nitekim Koç Üniversitesi ve KONDA’nın gerçekleştirdiği bir anket çalışmasında, katılımcıların %36’sı bir sonraki ay-yıl için beklentilerini oluştururken eğitim fiyatlarına da baktıklarını söylemiş. Ekonomiye dair uzman yorumlarına bakanların oranı ise %24. Yorum veren ekonomistleri ikna etmeden önce, eğitim grubu fiyatlarını düzeltmek hiç de fena bir seçenek değil yani.
O nedenle bugün size eğitim örneğinden hareketle bir enflasyonla mücadele patikası önermeye çalışacağım. Mevcut fiyat istikrarı programımıza alternatif olarak değil, tamamlayıcı olarak.
Eğitim; bilimsel kalitesi, erişilebilirliği ve sosyal sermayeye verdiği katkı üzerinden konuşmamız gereken bir alan (sektör diyemedim) olmasına rağmen, sıklıkla PISA skorlarının eleştirisi, ne işte-ne eğitimde olan gençlerimizin oranının yüksekliği ile anılıyor artık. TCMB’nin Enflasyon Raporları’nda da eğitim grubu, “geçmişe dönük endeksleme, atalet, yüksek fiyat artışı” gibi sözcüklerle yan yana geliyor. Bunu arzu etmediğimize eminim.
Kamudan alınan eğitim hizmetinin kalitesinin desteklenmesi ve nüfusun genelinin bu hizmetlerin kaliteli olduğunda uzlaşması dezenflasyonisttir. Kamusal bir hizmet olan eğitime bu şekilde yaklaştığımızda hem bu gruptaki fiyat artışlarının hem de grubun harcama sepeti içindeki ağırlığının gerilediğini göreceğiz. Bu; farklı eğitim kaynaklarından beslenen ailelerin bütçe profillerini birbirine yakınsatarak, gelir grupları ve kır-kent arasındaki enflasyon algısı farkını da daraltacaktır.
Mevzu, haftalık repo faizi değildir. Mevzu; maliye politikası, yapısal reformlar, mini mini birlerin gülen gözleri ve tüm öğrencilerin aydınlık yüzüdür. Bilimsel ve erişilebilir eğitim, beklentileri iyileştirir, enflasyonu düşürür, yabancı sermaye girişini destekler, “Hocam büyüme ile kalkınma arasındaki fark nedir?” sorusuna yanıt verir. Daha ne olsun?